14 Mayıs seçimleri yaklaşırken seçmenin devam eden 'güvenlik' kaygılarına dair soruları yanıtlayan AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "Seçim sonucuna herkes istese de istemese de uymak zorunda" dedi.

Numan Kurtulmuş: Seçim sonucuna herkes istese de istemese de uymak zorunda
Fotoğraf: AA

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, 14 Mayıs’taki kritik seçimlere ilişkin kamuoyu gündemindeki kaygılar, iddialar ve tartışmalara karşın 'demokratik standartlarda' seçim yapılacağını söyledi.

VOA Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Kurtulmuş, 28. Dönem TBMM Genel Seçimi’nde parlamento çoğunluğunu kazanacakları görüşünde ancak muhalefet cephesi Cumhurbaşkanlığı’nı dolayısıyla iktidarı kazanırsa varsayamı içinse Kurtulmuş, "Türkiye’nin demokratik kazanımlarına gözümüzün içi gibi bakacağız ve hiçbir şekilde milletin iradesinin üstünde hiçbir söz söylemeyeceğiz. Söylenmesine de müsaade etmeyeceğiz" dedi.

Kurtulmuş’a göre, AKP iktidarı sürecek ve o zaman muhalefet sonuca saygı duymalı ama sonuç aksi yönde olursa, "Baş göz üstüne diyerek eyvallah" denilecek.

6284 tartışmalarına ilişkin de konuşan Kurtulmuş, AKP'nin yasayı kaldırmak gibi bir gündemi olmadığını savundu. Kurtulmuş, "Kadın haklarında geri dönüş olmayacaktır, milletimiz rahat olsun" sözünü paylaştı.

Kurtulmuş, VOA Türkçe’nin sorularını özetle şöyle yanıtladı:

VOA: 14 Mayıs gününü, gecesini Türkiye'de nasıl yaşayacağız? Hani elektrik değil de artık günümüz teknolojisinde geldiğimiz noktada sosyal medyayı yine yavaşlatma kararı alınabileceği, internette kesinti olabileceği kaygıları ifade ediliyor.

N. Kurtulmuş: 
Seçim yaklaştıkça bu tür dedikodular kasıtlı olarak artırılmaya başlandı. En başta da seçim güvenliğiyle ilgili bazı endişeler ortaya konulmaya çalışıldı. Bunların hepsi yanlıştır. Türkiye’nin yaptığı en önemli işlerden birisi, en başarılı yaptığı işlerden birisi seçimdir. Yıllar boyunca böyledir. Türkiye’de yüksek bir seçime katılım oranı vardır. Vatandaşımız bu seçimde de ümit ediyorum ki yüzde 90'ları da yaklaşan, belki aşan bir katılım ortaya koyacaktır. Her partinin sandıktan başlayarak binalarda, ilçe seçim kurulunda, il seçim kurulunda, Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) gözlemcileri vardır. Ayrıca vatandaşlarımız her sandığı artık açık oy, gizli tasnif devri geride kalmıştır. Bir tek oyumuzu bile yani biz sadece kendi partimize oy verenlerin değil, oyunu ortaya koyan hiçbir vatandaşımızın bir oyunun bile ziyan olmasını istemeyiz. Bunun için sandıkların, seçim sürecinin güvenliği açıktır ve bunun için de her türlü gücümüzle biz parti olarak sandıklarda var olmaya devam edeceğiz. Diğer partiler de zaten var olacak. Kaldı ki bu süreci yürüten YSK da Türkiye’nin üst mahkemesidir. şimdiye kadarki bütün seçimlerde de çok şükür birkaç böyle ufak şeyin dışında üzerinde hiç tereddüdü olmayan süreci başarıyla yürütebilir bir ülkeyiz. Seçim güvenliği bakımından herkesin rahat olmasını ifade etmek isterim. Seçim akşamında da yine bizim siyasi terbiye tecrübemiz şunu gösteriyor. Biz seçimde sonuç ne olursa olsun buna baş göz üstüne diyerek eyvallah deriz. Çünkü milletin iradesinin, sözünün üstünde hiçbir söze itibar etmeyiz. Ve milletin iradesinin ancak ve ancak sandıklar yoluyla gerçekleşeceğine inanırız. Ümit ediyoruz, gördüğümüz o siyasi tecrübeyle anladığımız da 14 Mayıs’ta sandıklar açıldığında inşallah Recep Tayyip Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçilecek. AK Parti’de açık ara birinci parti olarak TBMM’de yer alacak. Cumhur İttifakı da birinci ittifak olacak. Biz bu şekilde hazırlanıyoruz. Milletimizin oyunun nihai belirleyici merci olduğunu biliyoruz. Milletin üstünde söz ve karar sahibi hiçbir kimse, hiçbir merci yoktur. Hakem de hakim de millettir. Dolayısıyla herkesin 14 Mayıs’ta çıkacak her sonuca saygılı olması, nihayetinde millet oy verdi, yapacak bir şey yok. Bütün partilerin bunu içselleştirilmesi ve demokratik olgunlukla seçim sonuçlarına göre Türkiye’nin inşallah 15 Mayıs’tan itibaren ‘Ya Allah’ diyerek yoluna devam etmesini sağlayacağız. Hiç kimse endişe etmesin. Bu tür spekülasyonların son derece kasıtlı, manipülatif olduğunun altını çizmek isterim. Demokratik standartları yüksek bir seçimi inşallah idrak edeceğiz. Seçim sonuçlarına da herkes istese de istemese de demokratik bir olgunlukla uymak zorunda kalacak.

VOA: Varsayalım ki 14 Mayıs gecesi Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefet adayı kazandı ve iktidarı değişimi sulh içinde gerçekleşir mi? Yoksa yeniden oyları sayalım gibi bir takım hamleler olur mu? Yani AKP Cumhurbaşkanlığı makamını bırakmaz iddiası var. Bunu nasıl yanıtlarsınız?

N. Kurtulmuş: 
Bu da tam bir kara propagandadır. Bu varsayımsal sorunuz karşısında inşallah 14 Mayıs’ta Tayyip Erdoğan sandıklardan çıkacağını ve yeniden Cumhurbaşkanı seçileceğine inanıyorum.

VOA: 
Millet iradesi tabii..

N. Kurtulmuş: 
Tabii ki millet iradesi yani bizim inancımız. Bizim sahada gördüğümüz bu gidişattan anladığımız şey budur. Sonuçta sistemin gereği yüzde 50+1 gerekiyor. Şimdiye kadar girdiği bütün seçimlerde kazanmış olan bir AK Partiden ve Recep Tayyip Erdoğan’dan bütün referandumlarda büyük bir başarıyla çıkmış olan bir siyasi hareketten bahsediyoruz. Ama bu siyasi hareketin en temel özelliklerinden birisi demokrasiye saygı duymaktır. Tayyip Erdoğan 1989'da Beyoğlu Belediye Başkanlığı’nı kazandı ama sandık başında yapılan hilelerle belediye başkanlığı elinden alındı. 91'de milletvekili seçildi. İki gün sonra mazbata değiştirildi ve onun yerine başkası milletvekili oldu. Yine aynı şekilde 1994’te halkın oyuyla İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı seçildi. Ama siyasi yasaklı hale getirildi. Refah Partisi kapatıldı, Fazilet Partisi kapatıldı. Yani kurumsal olarak siyasi yasaklı hale Tayyip Erdoğan’ın da bizim kadrolarımızın da getirildiği dönemler oldu. Hiçbirisinde gık çıkarmadık. Hiçbirisinde demokrasiye halel getirecek en ufak bir söz, en ufak bir eylem içerisinde olmadık. Hukuki anlamda hepsiyle mücadele etmeyi sürdürdük. Yani biz yasaklarla, siyasi engellemelerle mücadele ede ede bugünlere geldik. Geldiğimiz noktada demokratik kazanımlarımızın ne kadar değerli olduğunu herkesten daha iyi biliyoruz. Onun için Türkiye’nin demokratik kazanımlarına gözümüzün içi gibi bakacağız ve hiçbir şekilde milletin iradesinin üstünde hiçbir söz söylemeyeceğiz. Söylenmesine de müsaade etmeyeceğiz. Bizim tavrımız, tarzımız budur.

VOA: AKP iktidarı devam ederse Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı nasıl bir yüzyıl alacak? Daha demokratik mi? Kadın haklarına daha saygılı mı? Seküler anlamdaki değerlerin daha fazla korunduğu bir cumhuriyet mi göreceğiz? Yoksa AKP’nin içerisinde bulunduğu ittifaklar itibariyle kaygı duyulduğu ve iddia edildiği üzere cumhuriyet çizgisinde değişim mi olacak?

N. Kurtulmuş: Bunu söylemek için AK Parti’nin hiç iktidarda olmamış olması gerekir. Yani 21 yıldır iktidar olmuş, çok farklı sınamalardan geçmiş ve istikameti, çizgisi belli olan bir siyasi partiden bahsediyoruz. Yani denenmemiş bir partiden bahsetmiyoruz. AK Parti’nin bu anlamda Cumhuriyet’in temel değerleriyle, Anayasa’daki o temel ilkelerle en ufak bir problemin olmadığı aşikardır. Kadın hakları konusuna geldiğiniz zaman, kadınların hak ve hukukunun korunması konusunda önemli gelişmeleri sağlayan, bu konuda da kendi müktesebatı fevkalade olumlu olan bir siyasi partiyiz. Kadının güçlü olması, siyasette, ekonomide, eğitimde güçlü olması, Türkiye’nin güçlü olması demektir. Rakamlara baktığınız zaman 21 sene evvel kadının siyasete katılımıyla, Türk kadının eğitim alanındaki varlığıyla, Türk kadının iş dünyasındaki varlığıyla, bugünkü arasında varla yok arasında bir farklılık vardır. Yani muazzam bir şekilde kadınlar hem siyasete hem iş dünyasına hem eğitim dünyasına büyük bir şekilde katılmışlar ve bunu sağlayan da AK Parti’nin bu iktidar iklimidir. Önce kendi partimizle bunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyoruz. Kadın siyasetçi arkadaşlarımızın sayısını artırarak geliyoruz. Ve onları da partide söz sahibi etkili siyasetçiler konumuna getiriyoruz. Dolayısıyla yani biz şunu biliyoruz: Kadın ve erkek toplumun yarısı yüzde elli erkek varsa yüzde elli de kadın var. Dolayısıyla bunun sadece sözlerle değil, eylemlerle de gerçekleştirmiş olan bir siyasi hareketiz ve istikametimiz, çizgimiz bellidir. Özellikle de kadına karşı şiddetin mümkün olduğunca azaltılması, önlenmesi, hatta sıfıra indirilmesi için tedbirlerimizi alıyoruz. Ama bunu yaparken ailenin de güçlenmesi için kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz.