Geçen hafta bu köşeden bir temenni dile getirmiş, kendimce ahdetmiştim.

Seçimlerden sonra on iki yıllık zalimliğin, kural tanımazlığın, ahlaksızlığın, hırsızlığın hesaba çekilebilme ihtimalinin olduğu, daha sakin, daha sessiz, daha iç açıcı bir yerde buluşalım demiştim.

Oldu mu peki?

Şimdi gazeteleri, sosyal medyayı takip ederken şöyle yorumlara rastlıyorum;

“AK Parti grubunun önerisi reddedildi.”

“Tek başına hükümet kuracak vekil sayısına ulaşamayan AK Parti.”

“Muhalefet TRT, HSYK ve Anadolu Ajansı’nın yapısını değiştirecek çoğunluğa ulaştı.”

Daha bir sürü inanması zor, bir yıl önce öngörü olarak söylense kulak dahi asılmayacak haber ve yorum.

Oldu sanırım.

Daha sessiz, daha sakin olmayacak belki ama daha iç açıcı bir yer burası.

Basit düşünelim mesela. RTÜK üye dağılımı AKP 4, CHP 2, HDP 2, MHP 1 şeklinde değişti. RTÜK bu yapısıyla sadece seçimden önceki son üç haftanın yayınlarını objektif olarak incelese, insanı çileden çıkaran yalanlara başvuran ve muhalefete karşı aralıksız nefret saçan yandaş kanalların hali ne olur? Her dakikalarına ayrı bir ceza verip adaletin tecellisiyle yürekleri soğutamaz mı?

Ya da valileri düşünün. Yıllar boyu her açıklamalarında insanları aşağılayan, aptal yerine koyan, kentleri parti il başkanı gibi idare eden valilerimizi. Şu an yaşadıkları stresi, makam araçlarına son kez bakıp yaktıkları sigaranın dumanını…

Peki, geriye dönük görüntülerin detaylı incelenmesiyle orantısız güç kullanımını, sokakta aleni işkenceyi zevk haline getirmiş destancı polislerin bir bir ortaya çıkartılması desem?

Yüce Divan’dan, eğitimde atılan çağdışı adımların geri alınmasından, hukuksuz ihalelerle parsel parsel kamu mallarına çökenlerin musluk kesintisiyle yaşayacakları tarifsiz hüzünden bahsetmiyorum bile.

Ve en çok da geri dönüşü olmayan doğa tahribatı bu umut tablosunda iç yakıyor. Zararın dönüşü yok ama devamının engellenme şansı var. Daha Cengiz İnşaat ve türevlerinden başka kimseyi sevindirememiş nükleer santralın temeline kat çıkılamamıştır mesela. Giderken bin bir güzellikte vadilere yapmayı planladıkları yeni HES projelerini de alıp gidebilirler örneğin.

Dedim ya daha iç açıcı burası. Buluşalım demiştim. Geldiniz, teşekkür ederim. Buluştuk. Etraf biraz dağınık tabii. Biraz toparlayıp söz verdiğim gibi bolca çiçeklerden, kedilerden, kitaplardan bahsetmeye başlayabiliriz.

KISA KISA SEÇİM SONUÇLARI...
CHP ve Kılıçdaroğlu başarısız mı oldu?

Yoo, olmadı. Tam tersi hatta. Kılıçdaroğlu’nun şahsi ikbalini değil de halkın tümünü, ülkeyi düşünerek geliştirdiği HDP’nin önünü kesmeye çalışmama özeni takdire değerdi. Sonuçları itibariyle de gayet başarılı oldu. HDP’nin baraj altı kalmasıyla Meclis’te eli kolu bağlı bir ana muhalefet partisi olarak duracakken şu an Kılıçdaroğlu’nun başbakanlık ihtimali dahi masada.
Peki, HDP’nin başarısı?

Muazzam. Şu an seçim üzerinden umuda dair ne konuşabiliyorsak HDP’nin barajı aşması sayesinde konuşabiliyoruz. Seçim kampanyasının başarılı yanlarını bir de benim vurgulamam gerekmiyor, yer gök bu yorumlarla dolu. Ama köşe yazan birinin altını çizmezse patlayacağı, herkes söylese de bir de ben söyleyeyim diyeceği bir gerçek var. Demirtaş’ın tartışılmaz başarısı, samimiyeti, inandırıcılığı ve asıl olarak da vizyonuyla ona bu ortamı sunan Kürt siyasi hareketinin ufkunun genişliğini herkese göstermiş olması.

Ya MHP?

Açıkçası benim siyasi analiz yeteneğimin, gündem okuma yetkinliğimin ne derece zayıf olduğunu gösteriyor MHP. Seçim öncesi defalarca MHP standlarına uğradım, motivasyonlarını anlamaya, ikna argümanlarını görmeye çalıştım. Fakat çözemedim. Aldığı görece yüksek oyu da çözemiyorum. Ancak ortalıkta dönen MHP analizlerinden “Bahçeli’nin kitlesine güven veren duruşu ve sağcı bölgelerde AKP’nin günahlarına ortak olmak istemediği için kendine en yakın ikinci adres olarak MHP’yi gören seçmen” olanını mantıklı buluyorum.

AKP’nin yüzde 40’ı az değil ama?

Az. Kamu kaynaklarıyla yürütülen, tamamı yalan ve dezenformasyona dayalı, ahlakın a’sını dahi barındırmayan bir seçim kampanyasıyla alınmış yüzde 40 kimi yüzde 25’lerden, kimi yüzde 13’lerden ne kadar da azdır. Geçmiş olsun.