Öcalan’ın 1999’dan 2009’a avukatları aracılığıyla yolladığı notlar incelendiğinde, kendisinin post-modern argümanlardan beslenen...

Öcalan’ın 1999’dan 2009’a avukatları aracılığıyla yolladığı notlar incelendiğinde, kendisinin post-modern argümanlardan beslenen ideolojik seyri de ortaya çıkıyor
Ekspres dergisi, Öcalan’ın yakalandığı 1999’dan Ağustos 2009’a, avukatları aracılığıyla kamuoyuna ilettiği açıklamalardan bir derleme yaptı. Öcalan 1999 yılından bu yana yazdığı yazılarda “Ülke bütünlüğü temelinde çözümü” savunuyor. İmralı’dan gelen ilk notlarda “Otonomi gerçekçi olmaz. Nüfusun yarısı Doğu’da, yarısı Batı’dadır, uygulanamaz. ABD modeli demokratik çözüm gerçekçidir” gibi sözler yer alıyor.
İlk yakalanma dönemlerinde daha “ılımlı” bir görüntü çizen Öcalan, Ilımlılaşmak teslimiyet değildir diyerek “Tavrınız uzlaşma, af ve pişmanlık yasasına ilişkin olmalıdır. Devletle bu aşamada fazla tartışmayalım” gibi cümleler sarf ediyor. Öcalan, 26 Nisan 1999’daki mesajında “Bu sorun demokratik sistem içinde, ortak vatan, tek devlet içinde çözümlenirken birlikte hareket etmek, intikamcılıktan uzak bağışlayıcı olmak, birlikteliği demokratik birliktelikle geliştirmek Türkiye’mizi büyük bir devlet haline getirecektir” diyor.

REEL SOSYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ
Öcalan o yıllarda “PKK’nin ‘70’lerdeki ideolojik ve programatik çizgisini aşması gerektiği açık. Yetmiş yıllık reel sosyalizmin çözülüşü ve çeyrek asrın büyük değişikliğini görmemek ancak körlük olabilir. Ama savunma farklı bir araç olduğu için, kapsamlı bir sol, PKK eleştirisi ve özeleştiri yapılamaz. Sol tıkanmış, seçimlerde bu kanıtlandı. PKK tıkanmadı, HADEP’in tabanı üzerinde hiç çalışması olmadığı halde yüksek başarısı bunu kanıtlıyor” diyordu.

MUSTAFA KEMAL VURGUSU
Öcalan 2005 yılından itibaren Mustafa Kemal vurgusu yapmaya başladı. Öcalan o yıllarda “Bugün bir Mustafa Kemal de yok. Mustafa Kemal başta bir şeyler yapmak istedi. Fakat Musul-Kerkük meselesinden sonra bozuldu” diyordu. Öcalan 2005’deki mesajına şöyle devam etti: “Mustafa Kemal’in güncelleşmesi lâzım. Ben Kürt ilkel milliyetçiliğine karşı çıktım. Ortadoğu halklarının Demokratik Konfederalizmi tek çıkış yoludur. Irak’ta, Türkiye’de çıkış yolu budur. Kürtler için de Kürdistan Demokratik Konfederalizmidir. Halkların özgürlük-eşitlik ütopyasına inanıyorum.

EKOLOJİ VE CİNSEL EŞİTLİK!
Öcalan okuduğu kitapların da etkisiyle Ekoloji ve bireysel özgürlükler gibi konulara da sıkça değiniyordu. 2005 Mart’ında ilettiği notta, “Ekolojiye ve cinsiyet özgürlüğüne dayalı bir demokrasinin her alanda örgütlenmesini ve her tür gericiliğe karşı bu temelde mücadele edilmesini öngörür. Bireysel hak ve özgürlükleri toplumsal demokrasinin gelişimiyle birleştirir” diyor. Öcalan düşünsel evrimini şöyle savunuyor:
“Benim düşünce sistemim Lenin’in, Kropotkin’in sosyalizminden, İslâmiyetten, liberalizmden uygulanabilir olumlu yönlerini alan, ama zamana uygun olarak güncellenen, sürekli dönüşen ve değişen bir düşünce sistemidir. Anarşizme kaydığımı söyleyenler var. Bakunin, Proudhon ve Kropotkin’i iyi inceledim. Bakunin sosyalizmin devletleşmeye dönüşmesine karşı çıkarken haklıydı. Ben sadece anarşistlerin bu yönünü haklı buluyorum, ama eleştirdiğimiz ve yanlış bulduğumuz birçok yönleri de var.”

TOPLUMSAL LOZAN!
Öcalan 2009 yılında ilettiği bir notta Toplumsal Lozan’dan bahsediyor. Mustafa Kemal’in demokratik yönlerinin bilinenden fazla olduğunu belirten Öcalan, “Mustafa Kemal’in Kürtlere bir karşıtlığı yoktur. İttihatçılarla mücadele içerisindedir. İttihatçılar için “hepsini asarım” diyordu. İttihatçılar Mustafa Kemal’e suikast düzenlediler. İttihatçılar cumhuriyeti faşist diktatörlükle yönetmek istiyorlardı. Ama İttihatçı zihniyet kazanmıştır. Mustafa Kemal boğuntuya gelmiştir” diyor.
Toplumsal Lozan’ı ise şöyle açıklıyor: “Gelişecek çözüm için ‘toplumsal Lozan’ diyorum. 1920’lerdeki Lozan, ‘ulusal Lozan’dır. Bu Lozan’la, cumhuriyet kuruldu. Bu cumhuriyet bugüne kadar demokratikleştirilmedi, şimdi demokratikleştirilmeye ihtiyacı var.
Bu nedenle “toplumsal Lozan” diyorum. Kürtler toplumsal Lozan’a iyi hazırlanmalıdır. Bu toplumsal Lozan’la, Kürtler demokratikleşmenin öncülüğünü yapacak. İşte bunun için Demokratik Toplum Kongresi her gün sürekli çalışmalıdır. Kürt Konferansı da bir an önce yapılmalıdır.”

Demokratik Konfederalizm tezi!
NegrI’nin ve Wallerstein’ın tezlerinden etkilendiğini söyleyen Öcalan, Demokratik Konfederalizm adlı bir tez ortaya atmıştı. Marx’ın sınıf tahlillerini yeterli bulmadığını belirten Öcalan, 9 Mart 2005’de ilettiği notlarda “Sınıfları reddetmiyorum, ama sınıfa dayalı devrim teorisini reddediyorum. Devrim ve özgürlüğün kaynağı toplumun kendisidir” diyor. Negri’nin çokluk anlayışını uzunca anlatan Öcalan, “demokratik ulus” anlayışını şöyle açıklamış: “Demokratik ulus, ulus-devletin yarattığı bireye dayanmaz. Ulus-devletin yarattığı birey köledir, tek tanrılı dinlerin yarattığı fertlerden daha tehlikelidir. Demokratik ulus, topluluk ve bireylerin yerel gerçeklikleri doğrultusunda sorunlarını tartıştığı, çözüm ürettiği modeldir. Birilerinin çıkıp halk adına konuşması doğru değildir. Bu benim için de geçerli.  Önemli olan halkın kendisinin çözüm gücü olabilmesidir. Bizim hedefimiz devlet değil, demokrasiyi kurmaktır. Devlet olmayan demokrasi kurma, coğrafî sınırları esas almaz. Devlet olmayan demokrasi olunca, coğrafî sınırlara ve başka devletleri yıkmaya gerek yok.”