ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu solda ittifakın önün

ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu solda ittifakın önündeki en büyük engelin meucut seçim sistemindeki yüzde 10 barajı olduğunu düşünüyor. Kozanogluna göre Sol öncelikle ittifakı bu adaletsiz seçim sisteminin değiştirilmesi doğrultusunda gerçekleştirmeli. Danıştay' a saldırı sonucu ortaya çıkan atmosferi de değerlendiren ÖDP Başkanı, Türkiye'nin Iaik-an-ti laik makasına mecsur olmadığını söyleyerek, "Soldaki arayışların da, ancak bu kirli ilişkilerin tamamen dışında, sadece kendine demokrat olmayan ülkenin Kürt ve laiklik eksinindeki sorunlarına neşter vurmadan rahata ermeyeceğinin ayırtına varan bileşenlerle bir karşılık bulabileceğini görebilmek gerekiyor. Böylelikle pusulasız kaldığı için umutsuzluğa sürüklenen, milliyetçi, şeriatçı konumlara savrulan emekçi ve yoksul kesimlerin taleplerine soldan bir yanıt üretmek de mümkün olabilecektir."

İNAN GEDİK / » Danıştay'a yönelik silahlı saldırının ardından komplo teorileri dillendiriliyor. 'SoPun hem söylem olarak hem de eylem olarak etkisiz kaldığı eleştirileri getiriliyor. Danıştay saldırısı ve bu eleştiriler hakkında neler düşünüyorsunuz?
Düşünün demokrasiye ve laikliğe kararlılıkla sahip çıkan bir hükümet olsaydı örneğin, Cumhuriyet Gazetesine yapılan ard arda üç saldırıya Başbakanın yaptığı gibi "ne olmuş bize de atıyorlar" demek yerine net tavır koymuş bir hükümet. Meclis Başkanının Danıştay'a düzenlenen alçakça bir eylemi, "makul karşılamak mümkün değildir" gibi hafifleten bir cümleyle yorumlamadığı bir yasama.

Danıştay saldırısını kendine yapılmış bir saldırı sayabilir, işte o zaman hükümetin masumiyeti kabul görebilirdi. Veya anamu-halefet liderinin saldırıyı fırsat bilip, otoriter eğilimlere davetiye çıkarmadığı; silahlı kuvvetlerin bir kez daha asli görevlerinin dışına çıkıp, kendini demokratik güçler yerine ikame etmeye çalışmadığı; birilerinin, "işte laik cephe kurmak için piyango" deyip, vagona atlama telaşına girmediği bir Türkiye'de bu canice bir eylem olmaktan öteye gitmez, bir rejim bunalımı doğmazdı. Ama olay biraz aydınlandıkça kirli çamaşırlar etrafa saçılıyor. Silahlı kuvvetler artığı rambolar, çeteciler, mafya bozuntusu eski ülkücüler vatanseverlik etiketi ile cukka doğrultanlar, ulusalcılar hepsinin yolları bir yerde kesişiyor. Denktaş'la SarıgüPle, Perinçek'le aynı karede boy boy fotoğraflar ortaya dökülüyor.

Çözümün demokratik, şeffaf, özgürlükçü bir Türkiye'de yattığı bir kez daha görülüyor. Soldaki arayışların da, ancak bu kirli ilişkilerin tamamen dışında, sadece kendine demokrat olmayan ülkenin Kürt ve laiklik eksinindeki sorunlarına neşter vurmadan rahata ermeyeceğinin ayırtına varan bileşenlerle bir karşılık bulabileceğini görebilmek gerekiyor. Böylelikle pusulasız kaldığı için umutsuzluğa sürüklenen, milliyetçi, şeriatçı konumlara savrulan emekçi ve yoksul kesimlerin taleplerine soldan bir yanıt üretmek de mümkün olabilecektir.

» Murat Karayalçın'ın ve Bülent Ecevit'in solda ittifak önerisi hedefe ulaşır mı? İtalya örneğinde olduğu gibi 'zeytin dalı' ittifakının Türkiye'de gerçekleşme şansı var mı?
Türkiye'de mevcut seçim sisteminde yüzde ıo baraj engeli dururken esnek bir ittifak stratejisi uygulanamaz. Demek ki solun ve tüm demokratların öncelikli ittifakı bu adaletsiz seçim sisteminin değiştirilmesi doğrultusunda gerçekleşmelidir. Nitekim Bülent Ecevit'in önerisinde adı geçen Yılmaz Büyükerşen mevcut seçim yasasıyla böyle bir uygulamanın imkansız olduğunu açıkladı. ÖDP örgütsel bağımsızlığını korumakta kararlı, "özgürlükçü sosyalizm" çizgisini benimsemiş bir parti kimliğiyle temsildeki adaletsizliği ortadan kaldıracak girişimlere desteğini esirgemeyecektir. Yıllarca seçim barajlarından yakınan Ecevit keşke birinci parti haline geldiği 99 seçimlerinden sonra seçim yasasını değiştirseydi, hem bu sıkıntı yaşanmazdı, hem de siyasi tarihimize daha demokrat ve tutarlı bir lider olarak geçerdi.

» Sosyal demokrat partilerden sosyalistlere, solun bütün renginin ortak bir program metninde buluşması sağlanabilir mi?
Bir seçim ittifakının ötesinde bugün solcuyum diyebilmenin ön koşulu, hem daha eşitlikçi, hem de daha özgürlükçü bir Türkiye ufkuna sahip olmaktır. Bu da yurttaşların paylaşım, gelir dağılımının düzeltilmesi talepleriyle; özgürlüklerin genişletilmesi, kimlik, kültür ve tanınma taleplerinin birleştirildiği bir hattan geçer. Hem insanların bir iş, aş sahibi olma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi toplumsal hizmetlerden eşit, parasız ve nitelikli yararlanmalarını teminat altına alacaksınız ki, bunun koşulu IMF stand-by anlaşmasının rafa kaldırılması, neo-liberal politikalardan vazgeçilmesidir. Hem de Kürt sorununa demokratik bir yaklaşım, laikliğin özgürlükçü bir yorumu dahil ülkede demokrasi, hoşgörü, karşılıklı anlayış ortamını geliştirecek bir zihniyeti benimseyeceksiniz. Silahın, şiddetin, sivil halka yönelik eylemlerin bey-hudeliğini herkesin kabul etmesini bekleyeceksiniz ama, Kürtler başta olmak üzere herkesin kimlik, kültür, anadil taleplerini demokratik bir toplumun vazgeçilmez koşulu sayacaksınız. Solun özgürlük anlayışı devletin dini tanzim etmekten vazgeçmesini, özellikle kamu fonlarının bir mezhebin ibadeti doğrultusunda sarf edilmesine bir son verilmesini gerektirir. Öte yandan her yurttaşın kendi yaşam biçimini, inancını, inançsızlığını, buna uygun kılık kıyafetini bir müdahale alanı, bir gerginlik konusu olmaktan çıkaracaksınız.

Bu nedenle ÖDP "bir arada yaşama" talebini öne çıkaran bir siyasi eylemlilik başlatıyor. Türk-Kürt dahil her etnik kimlikten, laik-Müslüman her inanç ve inançsızlıktan tüm yurttaşların "biz bize mecburuz" anlayışı içerisinde karşılıklı anlayış, hoşgörü, diyalog temelinde bir arada bulunabileceği, gerginliklerin azalabileceği bir ortamı yaratmayı bugünün en önemli "sol-duyusu" olarak görüyor. Bu ortam yaşamın etnik ve dinsel kimlikler temelinde belir-lenmeyeceği, politik ve toplumsal kimliklerini emek-sermaye eksenindeki konumların belirginlik kazanacağı bir Türkiye'nin de önünü açar.

» Solun asıl beslenip, güçleneceği iklim de budur.Sol partilerin bir olası bir seçim ittifakı için hazırlanacak ortak metinde, sizce olmazsa olmaz koşullarınız nelerdir? Ortak bir başkan adayına nasıl bakarsınız?
Bugün soldaki asıl sorun, ismi sol olanlarla kendi sol olanları ayırt edebilmektir. Sol olmanın enternasyonalizm, emekten yana saf tutmak, insan hakları, özgürlüklerle savunmak, ekolojik bir perspektifle insan doğa uyumunu gözetmek gibi asgari ölçütleri vardır. Günümüzün siyaset ortamında, "silahlı kuvvetlerin siyasetteki rolü, Kürt sorunu, dinsel azınlıklar, laiklik anlayışı, Kıbrıs, YÖK" benzeri bir çok konuda ÖDP'nin özgürlükçü zihniyetiyle tam zıt kutupta yer alan, ama kendine sol diyen veya öyle addedilen bir kesim var. Solun geleceği tam tersine gerçek solun kendini onlardan ayrıştırmasından geçiyor, sol adına ilkesiz birliktelikler arayışından değil.

YARIN: EMEP GENEL BAŞKANI LEVENT TÜZEL