ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Ersan Akyıldız: Parayla bilim olmaz
ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ersan Akyıldız: Bizde temel bilimler yeterince önemsenmiyor. Nobel, milli otomobil istemekle, emretmekle olmaz. Parayla olsa Suudiler, Katarlılar bizden önce otomobil yapar, Nobel alırdı
SERBAY MANSUROĞLU serbaymansur@birgun.net
YÖK Başkanı Yekta Saraç, nisan ayının son haftasında 2015 yılı için, 2014'te 11'den az öğrenci kaydolan devlet üniversitelerindeki temel bilim bölümlerine öğrenci kontenjanının verilmemesinin planlandığını bildirerek, “Geçen sene öğrenci kontenjanı verilen bu programların sayısı 241 iken, bu sene bu sayıyı 145'e düşürdük” dedi. Bu açıklama, Fen-Edebiyat fakültelerindeki matematik, kimya, biyoloji, fizik gibi temel bilim bölümlerinin kapatılması anlamına geliyor algısı yeni tartışmalara neden oldu. YÖK’ün kararına tepki gösteren de var, mezunlarının işsiz kalması nedeniyle sessiz karşılayan da! En genel endişe temel bilimlerin yerine teoloji ağırlıklı yeni bir eğitim sisteminin inşa edilme çalışması olarak kendini gösterdi.
Tartışmaları hafta sonu bilim şenliği düzenleyecek ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr. Ersan Akyıldız’a sorduk. “Sanayi ve Bilgi Temelli Toplumlarda Temel Bilimler” Raporunu Fakületinin ilgili bölümleriyle birlikte hazırlayan Prof. Dr. Akyıldız, temel bilimlere bugüne kadar yeterli önemin verilmediğini, yanlış politikalarla birlikte bu bölümlerin kapanma aşamasına getirildiğini anlattı. Akyıldız sorularımızı yanıtladı:
>>Siz daha önce yaptığınız çalışmalarda eğitim sisteminin en başından başlayarak bir takım yanlışlıklara yaslandığını belirtiyorsunuz. Neden?
Eğitim meselesi ülkenin geleceği demek. O nedenle, geçmişe baktığınızda koalisyon hükümetlerinde bile Milli Eğitim Bakanlığı’nın önemsendiğini görürsünüz. Eğitim anaokulundan yükseköğretime kadar planlı bir süreç gerektirir. Bu plan ülkelerin kültür birikimiyle şekillenen ve gelecek planlarının bilim, kültür, sanayi, dış ilişkiler, savunma gibi hedeflerine göre belirlenen bir süreç olarak karşımıza çıkar. Bir bina yapılıyor. Alt katları sağlam yapılmadan benden bunu tamamlamam isteniyor. Bu yapıyı nasıl yukarıya taşıyabilirim. Eğitim sistemi kaç defa değiştirildi. Kaç bakan değişti. Bu ortamda düzgün işleyen bir sistem ortaya koyamazsınız.
>>Bizde temel bilimlere yeterli önem verilmiyor mu?
Temel bilimlere verilen önem hep lafta kalıyor. Temel bilimler ürüne odaklı araştırmaların yapıldığı birimler değillerdir, hiç bir zaman olmamıştır ve ileride de olmayacaktır. Temel bilimlerde bilgi üretilir ve üretilen bu bilgilerin nerede ve nasıl kullanılacağı zamanla içerisinde çoğu kez hiç ummadığınız bir anda ortaya çıkar. Ve çıktığı anda da o alanlarda hayatımızda devrim yaratırlar. Toplum temel bilimlere ileride bu gibi devrimleri yaşayabilmesi için sahip çıkmalı ve desteklemelidir. Gelişmiş ülkelere baktığımızda Temel Bilimlerde gerek devlet destekli gerekse bağımsız araştırma merkezlerinin olduğunu görürüz . Bizde bu tür bir araştırma merkezi olarak TÜBİTAK bünyesinde Feza Gürsey Araştırma Merkezi kurulmuştu ancak son dönemde bu merkez de kapatıldı.
>>Toplum sizden ne bekliyor?
Toplumda yanlış bir üniversite algısı var. Üniversiteyi bir meslek okulu sanılıyor. Bölümlerde sadece bir mesleğe yönelik eğitim verildiğini ve mezun olur olmaz insanların o mesleği icra edeceklerini düşünülüyor. Kısacası üniversiteden iş bekleniyor. Sözde istihdam sağlayan bölümler gözde. Düşünsenize her bir kaç yılda bir moda meslekler türüyor ülkemizde. Daha geçenlerde Amerika bazlı en gözde meslekler listesinde en üst sıralarda aktüerya, matematik, fizik olduğu görülürken bizde popüler olan iş kolları çok alt sıralardadır. Üniversiteye bir İŞKUR olarak bakmamak gerek.
>>Anlattığınızdan yola çıkarak; üniversite kavramı bizde “iş bulmak” için gidilen yer olarak görülüyor. Bunun için ne söylersiniz?
Biz iş sahibi olsunlar diye gençlere eğitim vermiyoruz. Biz burada sorgulayan, düşünen, merak eden, hipotezleri yanyana koyup bir şeyler ortaya çıkartan düşünce sistemini vermeye çalışıyoruz. Bu düşünce sistemiyle yetişen mezunlar zaten ilgi duyduğu alanda iyi işler bulabiliyor. Bunu özellikle matematik, fizik gibi temel alanlarda verdiğimiz çok yönlü eğitim ile öğrencilerimize kazandırıyoruz. Üniversite bir meslek okulundan ya da bir yüksek okuldan çok daha farklı. Üniversitede özellikle temel bilimlerde yetişen bireyler edindikleri geniş bilgi birikimi ve daha da önemlisi problem tanımlama ve çözebilme yetenekleriyle ilgi duyacakları her işe kendilerini yöneltebilen bireylerdir. ODTÜ’de bölümleri ne olursa olsun, öğrenciler dersleri o alanın uzmanlarından alırlar. Örneğin İktisat Bölümü de Bir Mühendislik Bölümü de Matematiği Matematik Bölümünden, Fiziği Fizik Bölümünden alır. Bu uygulama öğrencilere büyük bir zenginlik katar. Dünyada da tüm saygın üniversitelerde aynı uygulamayı görürsünüz.
>>Ama bilimsel üretim yetersiz diye eleştiriliyorsunuz?
YÖK Başkan Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Safran, Türkiye'de 136 bine yakın öğretim üyesi olduğunu, dergilerde yayınlanan makale sayısının 22 bin dolayında olduğunu, makale sayısının 2 katına çıkarılması gerektiğini bildirdi. Bunun için de maddi destekten bahsetti. Akademisyenlere para verelim 2 katına çıkaralım anlayışı var. Bu böyle olmaz. Para verip makale yazın demek insanları çok yanlış yollara sevk eder. Bu örnekleri son zamanlarda çok sayıda görüyoruz. Araştırma hem kişinin, hem de kurumun kültüründen gelen bir şeydir. Ismarlama yapılmaz. Birde şunları açıklamadan geçemeyeceğim: Bizde Wikipedia’dan alıntılarla, ansiklopedilerden alınan bilgilerle makaleler, köşe yazıları yazılıyor, belgeseller hazırlanıyor. Bunları yapanlar araştırma yaptıklarını sanıyorlar. Halbuki bunlar, bilinen bilgileri toplayıp sunmadan öte giden işler değiller ve araştırma yapmakla alakası yok. Araştırma yapmak, yeni bir şey keşfetmek kolay işler değildir. Her seyden önce oradaki olayı tam anlamakla olur. Benimsemekle başlar ve ancak o zaman yeni buluşlar ortaya çıkar. Makale yazmanın yaptığınız çalışmalarla ulaştığınız yeni bilimsel bilgi ve yöntemleri meslektaşlarınızla paylaşmaktan daha farklı bir anlamı yoktur. Bunun için o özgün çalışmanın yapılmış ve bilimsel bilginin üretilmiş olması gereklidir. Ancak onun bir değeri vardır. Bu değer zamanı gelince toplum refahında da yerini alır, sabırlı olmak ve o günleri beklemk gerekir.
>>Nasıl olur? Para desteği olsa fena mı?
Nobel ödülü alın bir milyon dolar vereyim, şu kadar teşvik verelim bir milli otomobil yapalım gibi talepler var. Bu işler böyle olmaz. Siz bilime önem vermezseniz, yetişmiş insan gücünü, AR-Ge çalışmalarını desteklemezseniz istemekle, emretmekle olmaz bu işler. Önce toplum olarak bilimin önemini kavrayacaksınız. İş kolları yenilikçi ve fark yaratan alanlar için üretilen bilgiye ihtiyaç duyacak. Bilimi kullanacak gençleri yetiştireceksiniz. Sonra nobelden, kendi otomobilimizi üretmekten bahsedeceksiniz. Öyle sadece inşaat yaparak bir toplum yükselemez. Parayla olsa Suudiler, Katarlılar bizden önce otomobil yapar, nobel ödülü alırlardı. Destek, daha orta öğrenimden başlamalı ve sistematik olarak sürekli yetenekli öğrencilere burslar verilmelidir. Destek akademisyenliği özendirmek ile olur. Yoksa araştırma yap gel paranı al çalışan bir yöntem olamaz.
>>Nasıl olacak?
Üniversiteyi anlamak lazım. Bilimi anlamak lazım. Üniversitelerin uluslararası seviyede işler yapmasına fırsat tanımalıyız. 1980’le beraber YÖK geldi. 16 olan üniversite sayısı birden iki katına çıktı. “Anarşi yuvaları” olduğu gerekçesiyle bu üniversiteleri denetlemeye, yönlendirmeye kalktılar. Bugün sayı oldu 180, en az 150 fen edebiyat fakültesi var. Temel bilimler de buranın içinde. Ancak doğru politikalar ortaya konmadı. Önce ikinci öğretim denilen gece okulları açıldı. Çocukları saat 18:00 den sonra amfilere doldurdular. Buradan mezun olanların beklentileri karşılanmayınca, buralara öğrenciler gitmez oldu ve sonuçta bu gece okulları kapatıldı. Bu uygulamaların toplumda yarattığı algı Temel Bilimlerin zaten fazla olmayan popüleritesini daha da düşürdü. Bunların sonunda bir çok üniversitede temel bilimlerdeki normal programalara da olumsuz yansımalar oldu ki şimdi biz YÖK uygulamasını konuşuyoruz. Böyle bir üniversite enflasyonunda Temel Bilimlerde araştırma alt yapısı olmayan birimlerin zaten öğrenci almaması gerekirdi, bunun yanında üniversitelerimizde verilen temel bilimler derslerinin bu alanlarda yetkin uzman akademsiyenler tarfından verilmesi gerektiğinin de altını çizmek isterim.
>>İkinci öğretimler üniversiteye gelir olsun diye açıldı. İdareciler “paraya ihtiyaç” var diyor. Yanlış mıydı?
Benim onlara söyleyecek bir şeyim yok. Herkesin paraya ihtiyacı var. Ben para için açtırmam. Etik değerlerimiz var onlar parayla değiştirilebilecek şeyler değiller. Araştırmalarımız için zamana ihtiyacımız var. Biz ODTÜ de her dönem 2 ders vermeyi bile zaman zaman fazla buluruz. Bunun nedeni araştırmaya vakit ayırabilmek içindir. İkinci öğretimde verilen eğitimin bir sonucu olarak öğrenciler mezun olunca tercih edilen bireyler olamadılar. Bu arada öğretmenlik formasyonu alma da birden bire kaldırılınca mezunlar devletteki bir istihdam olanağından da yoksun kaldılar. Tüm bunlar toplumda sanki temel bilimler mezunları iş bulamazlar algısını yarttı ve sonunda bugünlere geldik. Her ne kadar yeni düzenlemeyle fen edebiyat fakültesinden mezun olanlarına da öğretmen olma hakkı verilmiş olsa da olan çoktan olmuştu. İlgi her geçen gün daha da düştü. Nitekim, 5-6 yıl önce üniversite giriş puanı ilk 5.000 den öğrenci alan temel bilimler bölümlerimiz son yıllarda ilk 70.000 lerden öğrenci kabul eden durumda kaldılar. .
>>Hatalı politikalar buraya getirdi diyorsunuz.
Yanlış üzerine yanlış. Biz matematikçinin sadece öğretmen olmasını savunmuyoruz. Bilimsel düşünen sorgulayan, araştıran, merak eden insanlar yetiştirme gayretindeyiz. Teknolojinin ilerlemesinde sadece mühendislerin mi rol aldığını sanıyorsunuz, günümüzde hayatımızın bir parçası olan bir çok teknoloji ürünü bir mühendisin değil bir çok farklı alandaki mühendislerin ve temel bilimcilerin birlikte disiplinler arası çalışmalrın ürünleri . Bunların en tipik örneğide şifre sistemleri, krşiptolu telefonlar , elektronik imza uygulamaalrı. Buradaki temel algoritmalar matematikçiler tarafından gerçekleştirilirken mühendislerde bunların yazılım ve donanımlarda kullanmalarını yaptılar. Yanlış algılara neden olan hatalar nedeniyle bugün bazı üniversitelere öğrenci gitmediğinden temel bilim bölümlerinin kapanması gündeme geldi. Bu hiç hoş bir durum değil, acilen bu süreçten cıkmamız gerekiyor ve temel bilimlerin önemini tekrar tekrar vurgulayıp bu algıyı değiştirmeliyiz. Özellikle gelecekteki öncelikli alanlarda, tıpta, savunmada, enerji probleminin çözümünde söz sahibi olmak istiyorsanız önce iyi temel bilimciler yetiştireceksiniz.
>>Dünyada bu işler nasıl?
Dünyada gelişmiş ülkelerde bu işler bizdeki gibi yürümez. Plansız programsız bölüm açılmaz. Açılan bölümlerin ciddi bir geçmişi anlamı ve alt yapısı vardır ki oraya gelen öğrenciler iyi yetişebilsinler , kısaca sisteminizin iyi çalışması için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar. Biz o seviyeye gelmekten oldukça uzağız , o kültür desteklerle ve programlı planlı çalışmalarla ancak yakalanabilir. Üniversiteleşme zamanımız yeni, daha zamana ve üzerine çalışmaya ve ısrarla desteklenmeye ihtiyacımız var. Aynı hükümetin bile bu kadar eğitim sistemiyle oynadığı bir noktada gelecek adına ümitli olmak zor. Bir de yukarıda bahsettiğim gibi sektörün bilgiye ihtiyaç duyan bir üretim anlayışı olmalı .
>>Ne yapmak gerekiyor?
Nasıl bir gelecek, nasıl bir insan yetiştirmek istediğinize karar verip ona uygun politikaları üretmeniz ve bunu istikrarlı uygulamanız gerekiyor. Herkesin bir doğrusu var. YÖK de doğru söylüyor. Kendisi kapatmıyor. Öğrenciler tercih etmediği için bölümler kapanma aşamasına geldi. Diyor ki buraya kimse gelmiyor. Tamam doğru. Ama neden 3 tane öğrenci var. Bu sürece nasıl gelindi. Bunun da sorgulanması ve çözümleri bulunmalı. Şu anda YÖK TÜBİTAK ile anlaşarak universite sınavında ilk 25.000 e giren ve temel bilimleri tercih eden öğrencilere burs verecek bu çok güzel ama bence geç alınmış bir karar. Bunların sistemli programlı olarak hatta liselerden başlayarak yapılması gerekir diye düşünüyorum: Nitekim Tubitak bunları 1960 yıllarda yapmıştı .
>>Bu hafta sonu bilim şenliği yapıyorsunuz. Neden?
ODTÜ şenlikleri iptal olunca bilim şenliği gündeme geldi. Fen fakültesine bağlı 10 topluluk var. Temsilcileri bana geldi. Kendi aralarında bilim şenliği yapalım diye anlaşıp sosyal medyada örgütlenmişler. Temel bilimlerden felsefeye iki günlük bir etkinlik dizini. Açılış konuşmasını yapmamı istiyorlardı. Ama ODTÜ şenliğine alternatif gibi algılansın istemedik. Fakülte olarak devreye girdik. Gerekli desteği vereceğiz. Önümüzdeki seneden itibaren de birlikte gelenek haline getirmeye çalışacağız. Öğretim üyelerimiz katılacak. Hocalarımız temel bilimleri anlatıp açıklık getirecek.
>>Bahar şenliği neden iptal olma aşamasına geldi?
Bahar şenliği ilk başladığı formatının çok ötesi bir formata dönüştü. Bir anlamda kontrolu zor, ticari yönü ağır basan bir havaya büründü. Başka yerlerde bulamadıkları özgür ortamı arayan Ankaralıların da mesire alanı gibi olma durumu ortaya çıktı. Universite ise daha güvenilir bir ortamda, sosyal ve kültürel boyutlu bir etkinlik olsun ama kampusda yaşayan yaklaşık 5 bin kadar kişininde rahatsız olmayacağı bir olgunlukta olsun istedi. Bu çerçevede kısltlamalar getirmeye çalıştı ve sonunda Öğrenci toplulukların istedği 4 gün değilde 2 günde ısrarcı olundu . Öğrenci toplulukları ise 2 günü kabul etmeyerek şenlikleri iptakl ettik dediler . Üniversite yönetimi Bahar şenliğini dıaşrıdan algılandığı gibi iptal falan etmedi . ODTÜ yönetimi özellike öğrencilerine yönelik bir yasklayıcı tutum almaz ve burada da almadı.. Sonuçta öğrencilerimiz kendi kıstlamalarını kendileri getrirek Bahar şenliğini kendi içlerinde üniversiteninde eizniyle dışarıdan katılımı oldukca kıstlayark yaptılar ve bundan hepimizde mutlu olduk . Önümüzdeki yıllarda bu şenlikler çok daha planlı programlı yapılacaktır.