Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Şohoğlu, “Toplumda ne kadar fazla tabu varsa, o kadar fazla ofansif mizah gelişir” diyor ve ekliyor: “Ofansif mizahın sorgulatma imkânı varken olayları normalleştirme tarafı da var”

Ofansif mizahı tabu geliştiriyor

FİLİZ GAZİ

Önce “mizah”, sonra “kara mizah” derken son yıllarda ortaya çıkan “ofansif mizah” şaka anlayışında ve gündelik diyaloglarda kimi değişiklere yol açtı. Peki, “ofansif mizah” tanımına neden ihtiyaç duyuldu? Ofansif mizah daha çok hangi toplumlarda gelişiyor? Stand-up dışında günlük hayatta ofansif mizah yapılması ilişkileri nasıl etkileyebilir? Bu sorulara Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırma görevlisi olan Merve Selin Şohoğlu ile yanıt aradık.

►Şaka, mizah gibi tanımlamalar varken “ofansif mizah” literatüre niye girdi?

Ofansif mizah, “Bunun üzerine şaka yapılmaz” denilen malzemelerden türedi. Müstehcenlik, ırkçılık ya da nefret üzerine birtakım malzemeler kullanılıyor. Mizah dediğimiz şeyin içerisinde ofansif mizah öğeleri bulunabilir. Ofansif mizah dediğimizin Türkçedeki kara mizahtan farkı yoktur bakıldığında. Kullanılan malzemeler değiştiği için yeni bir kavram üretildi.

►Hemen herkesin çoğu şeyi filtrelemeden yazabildiği sosyal medya buna imkân yaratmış olabilir mi?

Hem imkânlarını hem de yayılma durumunu artırdı. İnsanlar yüz yüze gelmediği, tanımadığı insanlar hakkında klavyenin önünde çok daha kolay konuşabilir hale geldi. Normalde birinin yüzüne utanarak söyleyebileceği şeyi, klavyede yazabiliyor. Diğer taraftan bunun alıcısı da var. Hukuki yaptırımlardan ziyade alıcısının verdiği tepki önemli… Alıcısı tarafından eleştirilmediği sürece siz istediğiniz kadar onu sansürleyin.

►Ofansif mizahın, olumsuz anlamda söylem türetme etkisi var mı?

Ofansif mizah sadece bu söylemleri türetmek için yok. Bir kısmı ise bunları sorgulatmak için var. Yani farklı bir bakış açısı kazandırmak, düşündürmek için de yapılabiliyor ama büyük çoğunluğu sorgulanmıyor. Gülmek, en nihayetinde bir refleks... Dolayısıyla ırkçı, cinsiyetçi bir şakaya güldüğünüzde, bunu tekrardan türetmiş olmuyorsunuz. Fakat onun altında yatan zihniyeti sorgulamadığınızda üretilmeye müsait hale geliyor.

HER ŞEYİ SÖYLEMEK ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR

►Tam da bu yüzden ofansif mizahın yönlendirici olma tehlikesi var mı?

Tabii ki. Sınırları tam olarak çizilemediğinden dolayı ofansif mizahın sorgulatma imkanı varken bir yandan da olayları normalleştirme tarafı var.

►Hukuk burada ne diyor? Hangi konular üzerinde şaka yapılması ifade özgürlüğü kapsamı dışında değerlendirilebilir?

Örneğin tecavüzün şakası olmaz. Keza çocuk istismarı için de olmaz. Hukuk tarafında ise kişinin zarar tehlikesi yaratıp yaratmadığına bakılması gerekir.

►Peki, her şeyi söyleyebilmek ifade özgürlüğü müdür?

İfade özgürlüğü her şeyi söylemek değil. Hem Anayasa’da hem uluslararası sözleşmelerde bunlar mutlak hak olarak düzenlenmemişler. Örneğin işkence yasağı mutlak olarak düzenlenmiştir ve bunun bir istisnası yoktur ama ifade özgürlüğü, sanat özgürlüğü gibi konuların sınırları kısmen de olsa çizilmiş.

►Stand-upta söyledikleri için dava açılan insanlar olduğunu biliyoruz. Mahkemeler nasıl değerlendiriyor?

“Bu benim yaptığım ofansif mizahtır” ya da “Sanat özgürlüğü içinde değerlendirilmesi gerekir” savunmaları yapılıyor. Atatürk ve Mevlana üzerine söylemleri nedeniyle Emse Gülsal’a dava açılmıştı. Bunun sanat özgürlüğü kapsamında görülmesine ilişkin savunma yaptı. Pınar Fidan, Alevilerle ilgili bir söylemde bulunmuştu ki kendisi de Alevi olan bir kadın… Mahkemede de bunun belirttiğini biliyoruz. Mahkemeler, toplumla ilgili bir zarar tehlikesi yaratmadığı sürece bu söylemleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiriyor, değerlendirmesi gerekir.

►Lümpenlik ile ofansif mizah dili arasındaki sınırı nasıl ayırırsınız?

Zor bir soru… Örnekler özelinde konuşmak gerekiyor.

►“Her şakada bir gerçek vardır” klişesi var bir de. Mizahın, alt metni böyle yorumlanırsa ne olur?

Mizah dediğimiz şey toplumun bir ürünüdür. Dolayısıyla toplumsal birtakım gerçeklikleri yansıtır. Başka bir toplumda yapılan mizahı anlayamama nedenimiz bizim o gerçeklikte yaşamıyor olmamız. Bizim toplumumuzda yapılan bir şakayı da başka bir toplumda yaşayan birey algılamayabilir. Mizahı, sanat kapsamında değerlendireceksek olursak -karikatür veyahut stant-up gibi- sanatın gerçek olmasını beklemiyoruz. Fakat mizah, diğer sanat dallarından niteliği itibarıyla şu şekilde ayrılıyor. Eğer ki toplumla bir bağı yoksa o zaman anlaşılamaz hale geliyor sanatınız. Bu yüzden elbette bağı olması gerekiyor.

►Kültürden kültüre mizahın değiştiğini söylediniz. Türkiye açısından ise birçok hassas konu ve tabu olan isim var. Ofansif mizahı bu geliştiriyor olabilir mi?

Ofansif mizahın gelişme alanı tabular. Ne kadar fazla tabu varsa o kadar fazla gelişir. Şu an mesele dünyada üzerine gidilen konular var. Cinsiyet rolü üzerine mesela… Kadın algısı üzerine yapılan mizah nerdeyse her toplumda öyle ya da böyle yerini buluyor bir şekilde.

►Sahne dışında günlük hayatta ofansif mizah yapmak insan ilişkilerini hoyratlaştırabilir mi?

Evet tabi ki, bir kere şu ayrıma gitmemiz gerekiyor. Günlük hayatta yaptığımız şaka, sanat değil. Günlük hayatta kullandığımız ifadeler toplumun algısını da değiştirebilir. İllaki şaka olmasına gerek yok; küfür, aşağılayıcı sözler kötülüğü normalleştirir. Bu nedenle kullanılan dile verilen önem, “bu kadar duyar kasma” denilebilecek noktada, aslında bu kadar da duyar kasılması gerekiyor.