Latin Amerika’da sol rüzgâr eserken Arjantin’de aşırı sağcı aday Javier Milei, şaşırtıcı bir sonuçla ön seçimlerin galibi oldu. Siyaset Bilimci Frenkel, Milei’nin çağdışı fikirlerinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını söyledi.

Öfkeyi kullanıyor
‘İklim değişikliği yok’ diyen Milei kendisini ‘anarko-kapitalist’ olarak tanımlıyor. (Fotoğraf: Buenos Aires Times)

Deniz GÜNGÖR 

Güney Amerika’nın en büyük ikinci ülkesi Arjantin’de, kıtada yükselen sol rüzgâra karşı “uçuk” fikirlere sahip aşırı sağcı bir devlet başkanı adayı ön plana çıkıyor. 13 Ağustos tarihinde gerçekleşen ön seçimden La Libertad Avanza (Özgürlük Gelişimi) adayı aşırı sağcı Javier Milei, yüzde 30,1 oranla önde çıktı. Milei'yi yüzde 28,3 ile ana muhalefet bloku Değişim İçin Birlik’in muhafazakâr adayı Patricia Bullrich, yüzde 27,2 ile mevcut iktidar "Peronist" ittifakın adayı Ekonomi Bakanı Sergio Massa takip etti. 

Kronik hale gelen yüksek enflasyon ve ekonomik krizle mücadele eden, 45 milyon nüfusun neredeyse yarısının yoksulluk sınırının altında yaşadığı Arjantin’de, kendisini “anarko-kapitalist” olarak tanımlayan Milei ise iktidara çıkan merdivenleri tırmanıyor görünüyor. ABD eski Devlet Başkanı Donald Trump ve Brezilya’nın sağcı lideri Jair Bolsonaro’ya benzetilmekten ‘‘gurur’’ duyduğunu söyleyen Milei’nin, Arjantin Merkez Bankası’nı feshetmek, ABD dolarını ülkenin para birimi yapmak ve dolarizasyon gibi radikal planları bulunuyor. İklim değişikliğini reddeden Milei’nin çağ dışı fikirleri ise bununla sınırlı kalmıyor. Milei, ajandasında eğitimi ve sağlığı özelleştirmek, organ satışını yasalaştırmak, kürtajı yasaklamak gibi planları hayata geçirmek istiyor. 

Arjantinli Siyaset Bilimci Alejandro Frenkel, ülke basınının “siyasi deprem” olarak nitelendirdiği gelişmeleri BirGün’e değerlendirdi. ‘‘Milei, ‘siyasi kast’ olarak adlandırdığı kesimi hedef alan popülist söylemiyle kendisini yeni seçenek olarak sunmayı başardı’’ dedi. 

Siyaset Bilimci Alejandro Frenkel

ÖFKE MANİPÜLASYONU

Frenkel, Milei'nin ortaya çıkış nedeninin ülkede son dönemde iktidar olan partilerin, liberal ve bireyci fikirlerin güçlendiği genç kesime ekonomik istikrar sunamaması ve gelecek çizememesi algısı olduğunu söyledi. Frenkel, ‘‘Ekonomik durgunluk ve sosyal koşulların kötüleşmesi, toplumun büyük bir kesiminde devletin sorunlara olası bir çözümden ziyade engel olduğu hissini yaratıyor’’ dedi. Toplumun büyük bir kesiminin hayal kırıklığına uğradığını aktaran Frenkel, ‘‘Milei'nin ‘siyasi kast’ olarak adlandırdığı kesimi hedef alan popülist söylemiyle, halkta oluşan memnuniyetsizliği kanalize ederek kendisini yeni seçenek olarak sunmayı başardı’’ ifadelerini kullandı. Milei’yi diğer rakiplerinden farklı kılan şeyin ‘‘satılabilir’’ bir program sunması olduğunu aktaran Frenkel, ‘‘Önerilerin çoğunun uygulanması imkânsız veya büyük bir sosyal maliyet gerektirecek olmasına rağmen sorunlara kolay ve somut bir çözüm öneriyor’’ diye konuştu. 

Milei’nin ‘‘radikal’’ fikirlerini Anayasa’da reform yapılmadan ya da Kongre’nin desteği olmadan gerçekleştirmeyeceğine dikkat çeken, Frenkel şunları söyledi: ‘‘Otoriter bir yol seçip demokratik kurumları bypass ederek gerçekleştirmeye çalışabilir, ancak bu kolay görünmüyor. Brezilya'nın aksine Arjantin'de ordu siyasi olarak güçlü bir aktör değil. Ekonominin dolarizasyonu gibi önerilerin etkinliği, gerçekleşme ihtimali çok düşük bir varsayıma dayanıyor. Dolayısıyla, uygulansalar bile başarısızlıkla sonuçlanmaları ve sorunları daha da ağırlaştırmaları muhtemel.’’ 

Frenkel, ‘‘Arjantin'de yaşananlar, geleneksel partilerin rekabet etmek zorunda kaldığı ve çoğu durumda aşırı sağ ya da alternatif sağın ortaya çıkışı karşısında zemin kaybettiği diğer Batı ülkelerinde yaşananlarla benzer. Bolsonaro, Şili'deki Kast ve şimdi de Arjantin'deki Milei bunun bir örneği" dedi. ‘‘Peronist hükümetler aşırı sağın büyümesi karşısında iki temel zorluk yaşadı” diyen Frenkel, şöyle devam etti: "Düşük ürün fiyatlarıyla olumsuz uluslararası senaryoyla karşı karşıya kaldılar ve bu nedenle gelirin yeniden dağıtım politikalarını yürütebilmek için çok az kaynakla uğraşmak zorunda kaldılar. Bu durum, pandemiyle ve tarım sektörünü etkileyerek ihracata darbe vuran son kuraklıkla birlikte daha da kötüleşti. Yıllarca süren ekonomik durgunluk ve yüksek enflasyonun ardından merkez sol, ülkenin geçen yüzyılın sonundaki derin krizi tecrübe etmeyen, ebeveynlerinden daha kötü şartlarda yaşayacağına inanan gençler için geleceğe yönelik uygulanabilir fikirler geliştiremedi’’ ifadelerini kullandı. 

HALK BAHİS OYNADI 

Sol rüzgârın estiği Latin Amerika ülkelerinde hükümette kim olursa olsun, muhafazakâr fikirlerin büyümesinin söz konusu olabileceğine dikkat çeken Frenkel, ‘‘En sol eğilimli hükümetlerin bile servet dağılımını önlemek için az hareket alanı var’’ dedi. Frenkel şöyle devam etti: ‘‘Hak kayıpları, sosyal ve ekonomik durumun kötüleşmesi açısından Milei’nin stratejisi, iktidara gelemediği takdirde olacaklara dair korku yaratmaya odaklanıyor. Diğer yandan, birçok insan Milei kazansa bile durumun daha da kötüye gidemeyeceğine inanıyor. Böylece ‘farklı görünen’ üzerine bahis oynamayı tercih ediyor. Zarar görecek olanın kendileri değil, başkaları olduğu algısı var ki bu inkâr, derin kriz ve çaresizlik halinde yaygın bir savunma mekanizması.’’