Londra merkezli veri analizi şirketi Cambridge Analytica’nın milyonlarca Facebook kullanıcısının özel verilerini usulsüzce kullanması deprem etkisi yarattı. Polat, “Yapılan iş tam anlamıyla bir felaket” diyor

Öğr. Üyesi Polat veri sızdırma skandalını değerlendirdi: Facebook verileriyle manipülasyon felakettir

ANIL KARACA

Londra merkezli veri analizi şirketi Cambridge Analytica’nın (CA), milyonlarca Facebook kullanıcısının özel verilerine ulaştığı, bu bilgilerle ABD seçmeninin davranışlarını öngörüp tercihlerini etkileme hizmeti sunduğu ve kişisel verileri usulsüzce kullandığı ortaya çıktı. ABD Başkanı Donald Trump’ın 2016 Başkanlık Seçimleri kampanyasında aktif rol oynayan Cumhuriyetçi Robert Mercer’in şirketin yatırımcısı, Trump’ın eski danışmanı Steve Bannon’un ise şirketin başkan yardımcısı olması, ülkede büyük tartışmalara yol açtı. Olayın ortaya çıkmasının ardından şirkete yönelik hem ABD’de hem İngiltere’de soruşturma başlatıldı; Facebook’un CEO’su Mark Zuckerberg, İngiltere Parlamentosu’na ifade vermeye çağrıldı.

Facebook’a yönelik ise kişisel veri güvenliğinin korunması hakkında büyük eleştiriler yöneltiliyor. Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Öğretim Üyesi İsmail Hakkı Polat, tüm boyutlarıyla Cambridge Analytica skandalını BirGün’e değerlendirdi.

‘Ülkelerin kaderini bile değiştirebilir’
Polat, durumun “Teknolojinin çok hızlı gitmesi ve bunun arkasında toplumsal düzenlemelerin, bilincin, etiğin geriden gelmesiyle ilgili bir şey” olduğunun altını çiziyor. “Yapılan iş tam anlamıyla bir felaket” diyen Polat, dünyanın gündemine oturan usulsüz kişisel veri harmanlama sisteminin detaylarını şu sözlerle anlatıyor:

“Olay, 90’lı yıllardan kalma bir psikometri tekniğinin, Facebook üzerinde 21’inci yüzyıl araştırması yapan iki akademisyenin çalışmasıyla başlıyor. Facebook üzerinde bir test var. ‘Siz nasıl bir kişiliksiniz?’ diye bir test yaparak birkaç milyon insana ulaşıyorlar. İkinci aşama ise şimdiki dramatik olayların kapısını açıyor. ‘Bu insanların verdiği like’lara bakarak, onun hakkında bir şeyler çıkarabilir miyiz?’, ‘Profilini çıkarabilir miyiz?’ diye soruyorlar. Bunun sonucunda, like’larla o insanın veri rengi, cinsel yönelimi, yüzde 85 doğrulukla da hangi siyasi yaklaşımda olduğu tespit edilebiliyor. Herhangi bir profilin like’larına bakarak, onunla ilgili temel bilgileri çözebiliyor. 150 like’ta arkadaşlarından, 300 like’ta ailesinden, 350 like’ta eşinden, 400 ve üzeri like’ta kendisinden bile daha iyi tanıyabiliyor kişiyi. Korkunç bir durum. Brexit’te Nigel Farage’ın ve ABD’de Donald Trump’ın kampanyasını yöneterek, bu son yıllarda sürpriz biçimde sonuçlanan 2 seçimin arkasında Cambridge Analytica’nın olması, daha farklı şüpheler yaratıyor.”

Seçimleri nasıl etkiliyor?
Polat, Cambridge Analytica sisteminin davranış bilimleri, veri analitiği ve reklam teknolojileri olarak 3 ayağı olduğunu belirterek, şunları söylüyor:

“Şu yapılıyor: Kişilik testi analizinden alınan like sonuçlarıyla insanların davranış ve yaklaşımları gruplara ayrılıyor. 200 milyon Amerikalıyı çeşitli profillere ayırma var. Sonra bu profilleri ayırmayı; veri analitiğini kullanarak, like’ları üzerinden insanları, mesela Trump’la Clinton’ın konuşmalarında gelen verilere göre 178 bin 500 değişik davranış segmentine ayırıyor. Üçüncü olarak, reklam teknolojileriyle yapay zekâ üzerinden bu 178 bin 500 kişilik tipoloji, Trump’ın ‘Make America Great Again’ sloganını, kişiselleştirilmiş 178 bin 500 segmente ayırıyor. Mesela, siyahlar için sahte haber hazırlattırıyorlar. Clinton’ın siyahlara o kadar iyi davranmadığını anlatıp ‘sandığa gitme’ mesajı veriyorlar.
Muhafazakârlar için, ‘Papa, Trump’ı işaret etti’ diye haber hazırlatıp Facebook reklamı olarak o muhafazakâr kitlenin önüne çıkmasını sağlıyorlar. 50 milyon seçmenin bundan az ya da çok etkilenip sandığa öyle gittiği söyleniyor.”

Facebook’un rolü ne?
Facebook’un bu skandalda doğrudan taraf olmadığını; ancak verilerin bu derecede kullanılmasının önünü açarak sorumlu tutulabileceğini kaydeden Polat, “Facebook bu olaya doğrudan taraf değil, ancak üçüncü parti dediğimiz iş ortaklarıyla çalışma biçiminde, onlara bu kadar kontrolsüz bir şekilde kişiselleştirilmiş veri aktarılmasını sağlayarak aslında bu işi bir nevi kolaylaştırdığı görüşü hâkim. Şu ana kadar bunlar hep ticari olarak yapıldığı için kamusal açıdan bir sakınca görülmüyordu, ‘vahşi kapitalizm’ olarak görülüyordu ama onun dışında bir toplumun kaderini değiştirebilecek bu derece dramatik bir etkiye sahip olduğu daha yeni görülüyor. Bir toplum mühendisliği var burada. Facebook bu işi bilinçli olarak yapmasa bile, platformunu bu şekilde kullandırması nedeniyle ikinci dereceden sorumlu olarak görülebilir” diyor.

Polat, bu tip skandalların yaşanmasında teknoloji bilinçsizliğinin önemli rol oynadığının altını çizerek, “Dünya insanları, tarihinde ilk defa çok ilerlemeci bir teknolojik sıçramasının üzerine toplumlar bu konuda bilinçlenmediği için bunların uygulamalarının hayata geçmesi ve burada kendini akıllı zanneden ‘teknoloji sihirbazlarının’ burada çevirdiği dalavereler bunlar. Gerek sivil toplumda, gerek kamuda, gerek akademide, bu işle ilgili bilgi birikimi olmadığı için bugün biz Çiftlik Bank gibi şeylere açığız” görüşlerini savunuyor.

***

Verilerimizi nasıl korumalıyız?

Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Öğretim Üyesi İsmail Hakkı Polat, internetteki kişisel verilerin gizliliğinin önemine değinerek, “İnsanlar artık bilmeli ki, ‘eğer bir hizmeti parasız kullanıyorsan ürün sensin.’ Bunu bilmeliler. Bu konuda bir bilinçlendirme gerekiyor. Uzun sözleşme metinlerinin girdisini çıktısını ya okumalıyız ya da bilenler üzerinden bakmamız lazım. Mesela Türkiye’de dijital haklar diye bir oluşum var. Bu konularda yazılar yazılıyor. Bu iş sadece bireysel olarak bitmiyor. Sivil toplum olarak da kişisel verilerle ilgili harekete geçmeliyiz. Bir tepki ortaya koymak lazım eğer suiistimal varsa. Medyanın buna dikkat çekmesi lazım. Sivil toplumun uyarılarını dikkate alması lazım. İş artık kapitalist durumdan çıkıp bir ülkenin kaderini değiştirebilecek hâle geldi. İngiltere’nin Brexit’i yaşaması, Trump’ın seçimi kazanması belki de tamamen buradaki manipülasyon. İki ülkenin de tarihlerinin akışı değişti belki de” ifadelerini kullanıyor.