Eğitim sistemini çökerten iktidar, tarihin en zor sınavını gerçekleştirdiği YKS’de tercihlerin ortasında siyasi saiklerle barajı düşürdü. Arka planda iktidarın ikbali var. Hedef seçim öncesi gençlerin sempatisini kazanmak ve boş kalan vakıf ile taşra üniversitelerini doldurmak.

Öğrencileri değil ikballerini düşünüyorlar: Barajı düşürmek siyaseten bir şov

DİLAN ESEN

ÖSYM tarafından yapılan 2021 Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS), Temel Yeterlilik Testi’ne (TYT) katılan adayların yüzde 32’sinin barajı geçemediği için tercih hakkı kazanamamasının ardından baraj puanı düşürüldü. Neredeyse iki yıldır okul ve eğitim yüzü görmeyen milyonlarca genci son yılların en zor sınavına mecbur bırakanlar, tercihler devam ederken baraj hamlesiyle gönül almaya çalışıyor. AKP’nin taşrada açtığı üniversitelerin ve ülkenin her yerine açılmasına izin verdiği vakıf üniversitelerinin boş kalmamasını düşünen iktidar niteliksizlik pahasına harekete geçti. Önce AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından küçük ortağı Devlet Bahçeli barajın düşürülmesi yönünde açıklamalar yaptı. Gençler arasında etkisi her gün azalan Cumhur İttifakı’nın bu hamlesi “Oy kaygısı nedeniyle yapılıyor” yorumlarına neden oldu. Baraj eğer düşürülmezse sadece 650 bin öğrenci 4 yıllık üniversitelere girebilecekti. Bu durum da hem öğrenciler hem de üniversiteler açısından iktidarın bir açılıma gitmesine neden oldu.

Akademisyenler, “Tercihler hâlihazırda devam ederken bu çalışmanın başlatılması öğrencileri nasıl etkiler?” ve “Barajın düşürülmesi eğitim sisteminin durumu açısından ne anlama geliyor?” sorularını BirGün’e değerlendirdi.

Boğaziçi Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıfat Okçabol’a göre söz konusu çalışma politik bir çıkış anlamını taşıyor. Okçabol, “Barajdüşürüldüğünde üniversiteye başvuranların sayısı artacak. Üniversite sınavları kaldırılmalı ama 3 milyon kişinin üniversite sınavına girdiği 800 bin kişinin alındığı bir dönemde sınavlar nasıl kaldırılsın? Toplumu oyalamak için yapıyorlar. Baraj olmamalı, sınavlar kaldırılmalı ama bunun için de liseden mezun olanların hepsinin üniversiteye girecek nitelikte olması gerekir” diyor.

Okçabol’a göre pek çok üniversite liseden farklı değil ve bu nedenle söz konusu söylemler politik ve halkı oyalayıcı. YÖK’ün açtığı kontenjanların dolmadığını ifade eden Okçabol, şöyle konuşuyor: “Çünkü bazı alanların piyasada değeri yok. Puanı düşürürse başvuran artacak ama kontenjanı düşürdüğün yerde başvuranları artırmak bir işe yaramaz ki. Barajı düşüreceğine kontenjanları artırsa insan girer. Baraj puanı düşerse vakıf üniversitelerine başvuracakların sayısı artabilir. Vakıflardaki kontenjanlar artabilir.”

BAŞARI OLSA BARAJ DÜŞÜRÜLMEZ

MHP Lideri Bahçeli’nin sık sık ortalığı karıştırdığını söyleyen Okçabol, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Bazı öğrenciler tercihlerini yaptı, bazıları umudunu kesti. Bu aşamada baraj puanının düşürülmesi neye yarar bilemiyorum. Oturmuş hukuksal normları olan sistemde böyle bir şey olmaz. Sınava girmeden önce belirlenir ve uygulanır. Tercihler başlamışken anlamlı gelmiyor. Barajın düşürülmek istenmesi eğitim sisteminin geldiği kötü halin de kanıtı. Sınavlara girenler başarılı olsa neden barajı düşürülsün ki?”

İKTİDAR ÖVÜNSE DE KALİTE DÜŞÜK

Eski Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ise her yıl özellikle vakıf üniversitelerinde kontenjanların açık verdiğini hatırlatıyor. “Tercihler konusunda büyük bir dengesizlik var ve öğrenciler istedikleri üniversitelere girmekte zorlanıyor. Bu konu açık, şeffaf ve öğrenci lehine düzenlenmeli” diyen Yeşildere, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Vakıflar gerekli sayıdaki öğrenciyi alamayınca kaynak yetersizliği oluyor. Akademisyenlerin hak ve hukuksuz uygulamalar olabiliyor. Son yıllarda haksız, hukuksuz ve adaletsiz şekilde birçok akademisyeni işten çıkardılar. YÖK buna sessiz kalıyor. Devlet ve vakıf üniversiteleri arasında adaletsizlikler olmaması gerekir, tercihler konusunda. YÖK buna ilişkin bir adım atmadığı gibi vakıf üniversiteleri kollayıcı şekilde davranışlar gösteriyor. 8 milyon öğrenci var üniversitelerde, iktidar bununla övünüyor ama eğitim kalitesi çok düşük.”

Tüm bu süreçlerin üniversitelerin niteliğini etkilediğine dikkat çeken Yeşildere, şunları dile getiriyor: “Nitelikli olmayan vakıf üniversitelerinin üzerinde baskı oluşturulması gerekir. Kontenjanların açık kalması, nitelikli insan yetiştirme önünde bir engel. Kontenjanların dolmasının yanındayız ama buna karşı eğitimin niteliğinin yükseltilmesi gerektiğinin de yanındayız. Öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısı bazı üniversitelerde 300 öğrenciye kadar çıkıyor. Dünya ortalaması yaklaşık 14’tür. Dolayısıyla barajları düşürebilirsiniz ama nitelikli eğitim öğretimin önündeki engeli kaldırmadığınız sürece bunun çok önemli olduğunu düşünmüyorum.”

VAKIF ÜNİVERSİTELERİ İSTEMİŞ OLABİLİR

Barajın düşürülmesini vakıf üniversitelerinin istemiş olabileceğini vurgulayan Yeşildere, şunları söylüyor: “Devlet üniversitelerinde vakıflara göre açık fazla olmuyor. Vakıf üniversitelerinde ücretler de çok yüksek olduğu için yoksulluğun da artması devletlere giremeyen nitelikli öğrencileri de engelliyor. Bunun çözüm olacağı kanısında değilim. Eğitimin ticarileşmesi ve paralı eğitim üniversiteleri bozdu. Bunun çok büyük bir hata olduğunu söyleyebiliriz. Bunun daha önce tartışılarak öğrenci ve üniversitelerin lehine yapılması gerekir.”

Kararın bir siyasi yatırım olduğunu belirten Yeşildere, sözlerini “Parası olacak öğrenciler için olumlu olacaktır ama parası olmayanlar için yine bir şey fark etmeyecek. YÖK’ün siyaseten yapacağı bir şovdur. Üniversiteler AKP siyaseti ve din vesayeti altındadır. Dolayısıyla kararlar siyasi olarak alınmaktadır. Daha çok vakıf üniversiteleri dolsun diye aldıkları siyasi bir karar. Öğrencilerin üniversiteye girişindeki hak ve adaleti etkiliyor. Zengin ve yoksul öğrenci arasındaki eşitsizliği ortaya koyuyor. Nitelikli öğrencinin üniversiteye girmesini de etkiliyor” diyerek sonlandırıyor.