Yaşamı sürgünlerle, hapislerle, cezalarla, işten atılmalarla geçen emekli felsefe öğretmeni Nâzım Bayata’nın yaşamı kitaplaştı.

ATTİLA AŞUT

Yaşamı sürgünlerle, hapislerle, cezalarla, işten atılmalarla geçen emekli felsefe öğretmeni Nâzım Bayata’nın yaşamı kitaplaştı. Türkiye devrimci öğretmen hareketinin önde gelen kişileri, Bayata’nın anılarını topladığı “Giderayak” adlı kitabın yayımlanması dolayısıyla, hafta sonunda EĞİT-DER Genel Merkezi’nde bir araya geldi. Bir süre önce yitirdiğimiz öğretmen dostu Halit Çelenk ve Halil Çelimli için yapılan saygı duruşuyla başlayan etkinlikte duygulu anlar yaşandı. Sıvas cankırımında yaşamını yitiren Metin Altıok’un, “Bir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar / Hangi kapıyı çalsam / Evde yoklar” dizeleri okunurken, ak saçlı öğretmenler gözyaşlarını tutamadı…
“GİDERAYAK BİR İZ KALSIN İSTEDİM”
Toplantıya katılanları selamlayarak söze başlayan Nâzım Bayata, daha sonra şunları söyledi: “Ben yazar değilim, tarihçi değilim, araştırmacı gazeteci değilim. Yaşamı başarısızlıklarla geçmiş, dayak yemiş, işsiz kalmış, bir baltaya sahip olamayan eski bir felsefe öğretmeniyim! Kitap yazmayı düşünmüyordum. Ancak, deneyimlerimin genç kuşaklara aktarılması gerektiğini ısrarla söyleyen dostlarımın yüreklendirmesiyle buna cesaret edebildim. Yaşım yetmişi geçmişken, dünyaya elveda demeden, yaşadıklarımdan bir iz bırakmak istedim. Kitabıma ‘Giderayak’ adını koymasının iki nedeni var: Öncelikle, adaşım Nâzım Hikmet’in “Giderayak işlerim var bitirilecek” diye başlayan şiirinden esinlendiğimi söyleyebilirim. İkinci neden ise, televizyonda izlediğim bir programdır. Gecenin ileri bir saatinde, uykum kaçmış, kanallar arasında dolaşırken karşıma dört sevimli ihtiyar çıktı. Hepsi de 90’ına merdiven dayamış bu insanlar, kendi aralarında coşkuyla tartışıyor, ülke sorunları üzerine gırgır şamata söyleşiyorlardı. Hayrettin Karaca, Muazzez İlmiye Çığ, Aydın Boysan ve Tarık Minkâri’yi ilk kez bir arada görüyordum. Programın adı ‘Giderayak’tı. Onların bu sıcak söyleşilerinden çok etkilendim ve kitabımın adını ‘Giderayak’ koymaya karar verdim…”
Nâzım Bayata, TÖB-DER’in de Hukuk Danışmanlığını yapan Halit Çelenk’i ölümünden dört gün önce, 1 Mayıs’ta evinde ziyaret ederek EĞİT-DER’liler adına papatya götürdüğünü söyledi ve şunları ekledi: “İnanıyorum ki Halit Çelenk’in özlemleri bir gün bu ülkede bayrak gibi dalgalanacak. Anadolu’da müthiş bir derinlik var, güç var! Yunus Emre’den, Nâzım Hikmet’ten kök almak, feyz almak zorundayız.”
Devrimcilerin “küçük işler”i küçümsememeleri gerektiğini söyleyen Bayata, “Gerektiğinde örgütlerimizin tuvaletini temizlemekten yüksünmemeliyiz. Çünkü tuvaleti temiz olmayan bir örgüt, örgüt değildir!” dedi. Nâzım Bayata, konuşmasının sonunda, genel seçimlere giden Türkiye’nin siyasal ortamını değerlendirdi ve CHP’nin, NATO’nun Libya saldırısına destek vermesini eleştirdi.
DOSTLARI NÂZIM’I ANLATIYOR
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi, yazar ve ozan Ahmet Özer, “Giderayak” kitabıyla ilgili sunumunda, Nâzım Bayata’nın yaşamının önemli kilometre taşlarına değindi ve 670 sayfalık kitapta anlatılan çeşitli olayların arka planı konusunda açıklamalarda bulundu. Nâzım Bayata’nın, dönemin en seçkin öğretmenlerinden ders aldığını, kendisinin de yetkin bir felsefe öğretmeni olarak ülkeye çok önemli insanlar yetiştirdiğini, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) ve TÖB-DER’de unutulmaz hizmetler gördüğünü, “abece”nin Genel Yayın Yönetmeni olarak derginin tüm yükünü omuzladığını, daha sonra da TRT çalışanlarının vakfında ve ÖSYM’de görev yaptığını söyledi. Bayata’nın yazdıklarının çok önemli tanıklıklar içerdiğini vurgulayan Özer, konuşmasının sonunda, bu tarihsel süreçte yer alan herkesi, anılarını yazmaya ve geleceğe belge bırakmaya çağırdı.
Nâzım Bayata’nın yakın dostlarından Doğan Gülmez, “Kitap yazmak, denizi geçmek gibi bir şey… Nâzım bu zor işi başarmış. Darısı öteki dostların başına…” derken, Av. Şıhça Yavuz, “Nâzım, TÖS’ün ve TÖB-DER’in demirbaşıdır. Ona çok şey borçluyuz” diye konuştu.
Eski Ortaöğretim Genel Müdürü ve milletvekili M. Kemal Yılmaz, görevde olduğu yıllarda hep öğretmenlere kol kanat gerdiğini, onlara yapılan haksızlıkları önlemeye çalıştığını söyledi.
“Öğretmenlerin öğretmeni” Mehmet Aydın ise konuşmasında, “Geçmişte kalan burjuva aydınlanmasını artık sosyalist aydınlanmaya yükseltmemiz gerekiyor. Çünkü günümüzde burjuvazinin hiçbir ilerici yanı kalmamıştır” dedi.
GEÇMİŞTE YAŞANAN ACI OLAYLAR
Toplantıda yapılan konuşmalar, devrimci öğretmen hareketi içinde yer alan insanların geçmişte ne tür saldırılarla karşı karşıya kaldıklarını da yeniden bilince çıkardı. Canlı tanıkların anlatımları, bir tür “sözlü tarih” gibiydi. Bu insanların kimi kurşunlanmış, kimi bıçaklanmış, kimi öldürülmüş, kimi yaralı olarak kurtulmuştu. Eski EĞİT-Der Genel Başkanı Kasım Koç, öğretmenlik yıllarına ilişkin anılarından söz ederken, bir ara Malatya Lisesi’nde nasıl kurşunlandığını anlattı ve şöyle dedi: “1977 yılında on bir kurşun yiyip sağ kalan bir insanım ben. Tam 103 gün yemek yemeden yaşadım.”
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Müdür Başyardımcılığı yapan eğitimci-yazar Niyazi Altunya da 1979’da okulunun dış kapısında faşistlerce kurşunlanmış. Altunya, bu kurşunu yirmi sekiz yıl vücudunda taşıdıktan sonra ancak 2007’de çıkartabilmiş.
Eski TÖB-DER Başkanlarından Ali Bozkurt’un oğlu Oğuz Bozkurt da 1975 ve 1978 yıllarında faşistlerce iki kez bıçaklanışının öyküsünü anlattı.
Eğitimci Kadir Okçu ise, yıllardır gırtlak kanserinin yol açtığı sonuçlarla savaşıyor. Sesini ancak konuşma aygıtının yardımıyla duyurabiliyor dinleyenlere. Yine de yaşama küsmüş değil. Umudunu, direncini koruyor. Mekanik sesiyle, “Köy enstitüleri bir destandır” diyor.
HÜZÜNLÜ AMA GÜLÜMSETEN ANILAR
Kıdemli öğretmenlerin konuşmalarını dikkatle dinleyen EĞİT-DER Genel Başkanı Mustafa Demir, “Her birinizin hüzünlü ama gülümseten anılarınızı dinlerken çok duygulandım. Onur duyduğumuz bu tarihi bize miras bıraktığınız için sizlere teşekkür ediyorum” dedi.
Daha sonra söz alan Tahsin Çopur, Osman Nuri Poyrazoğlu, Mustafa Gazalcı, Aydın İpek, Nazlı Özer, Hanife Gökduman, Alaittin Bayazıt, Mehmet Kepenek ve “Giderayak” kitabının kapak tasarımını yapan Ümit Sarıaslan da Nâzım Bayata ile ilgili anılarını, izlenimlerini, değerlendirmelerini paylaştılar.
EĞİT-DER Ankara Şube Başkanı Harun Ünlü ile Oğuz Bozkurt’un çalıp söylediği devrimci türküler, etkinliğe başka bir renk kattı. Ruhi Su’lar, Enver Gökçe’ler, Mahzuni Şerif’ler de bu anlamlı buluşmada sanki öğretmen hareketinin önderleriyle birlikteydi. Şiirleriyle, türküleriyle ak saçlı delikanlılara eşlik ettiler. Etkinlik sona erdiğinde bile, EĞİT-DER’in toplantı salonundan hâlâ dokunaklı ağıtlar yükseliyordu:
“Oy dere, Kızıldere / Böyle akışın nere? / Bizde hal mı bıraktın / Sana can vere vere…/ Oy… oy… oy…”
“Gel aslanım Mamak’tan/Erzincan’dan, Kemah’tan...”
Akşamın alacasında kucaklaşıp vedalaştı eğitim çınarlarımız.
 “Bir dahaki buluşmada yine birlikte olmak” dileğiyle…