Kriz en çok gençleri ve çocukları vurdu. Gelir düzeyi düşük mahallelerde öğrenciler 40 kişilik sınıflarda eğitim görüyor, formalarına ulaşmakta zorlanıyor. Megakent İstanbul'da beslenme çantası boş olan öğrenciler de var, kuruyemişin tadını bilmeyen de. Öğrenciler öğretmenlerinden harçlık bile istiyor.

Öğretmenden harçlık istiyor
Fotoğraf: BirGün / İlayda Kaya

İlayda KAYA

Bir öğrenci “Biz Kadıköy’ün en lüks mahallesindeki çocuklarla bir değiliz. Onların futbol sahası ve spor alanları var. Aynı ilçede yaşıyoruz ama bizim sınıf 40 kişilik" diyor. Bir öğretmen ise “Beslenme çantalarında yiyecek yok. Midelerini mi, derslerini mi düşünecekler? Kuruyemişin tadını bile bilmeyen öğrenciler var" cümlesini kuruyor. Bu ve benzeri cümleler uzayıp gidiyor... Anlatılanlar eğitimdeki eşitsizliği ve derinleşen krizi net bir şekilde gösteriyor.

Öğrenciler kalabalık sınıflarda eğitim alıyor, bazı yerlerde spor salonunun soyunma odası bile bulunmuyor. Okul üniforması veya kantinden bir tost bile alamayan öğrenciler, ülkenin geldiği durumun da aslında bir fotoğrafı. Gelir düzeyi düşük mahallelerde yaşayan öğrencilerin eğitime ulaşırken yaşadıkları dezavantajlar saymakla bitmiyor. Kent yoksulluğuna karşı isyan eden veliler, eğitimde fırsat eşitliği istiyor.

İstanbul’da Sultanbeyli, Sarıgazi, Fikirtepe, Gaziosmanpaşa, Ataşehir’in arka sokakları… Megakentin en dezavantajlı noktalarından yalnızca birkaçı. İlk olarak Sancaktepe’ye bağlı Sarıgazi Mahallesi’ne gidiyoruz. Burada bir araya geldiğimiz öğretmenler, giderek derinleşen ve önlenemez hale gelen yoksulluk ile çocukların eğitim alanında dezavantaja sürüklendiğini söylüyor. Öğrencilerin yabancı dil, spor gibi birçok alanda geri planda kaldığını, devlet okullarındaki sınıf mevcudiyetinin 40’a dayandığını söylüyor.

Fotoğraf: BirGün / İlayda Kaya

AKILLI TAHTA YOK

Bazı sınıflarda ise hâlâ akıllı tahta yok. Kaynak kitapların 300 TL’den başladığını söyleyen öğretmenler, bu giderleri öğrencilerin karşılayamadığını belirtiyor ve şunları anlatıyor:  “Örnek kitapları öğrenciler çoğu zaman alamıyor ve bize gelen kitapları öğrencilere veriyoruz. Çocuklar geri planda kalsın istemiyoruz, kaynak kitap aldırmadığımızda fotokopi çektiriyoruz. A4 kâğıtlarının ücretlerini de velilerden istiyoruz. Değişen hiçbir şey olmuyor. İhale dönüp dolaşıp çocuklara kalıyor. Bazı sınıflarda bilgisayar yok, yine velilerden ücret alınarak bilgisayar alıyoruz. Koşul yaratmadıkları için çocuklar bu zor koşullara mahkûm ediliyor.”

KURUYEMİŞİ TANIMIYOR

Bir başka öğretmen ise çocukların gıda anlamında desteklenmediğini söylüyor ve “Yarım elma ile gelen öğrenci var. Kuruyemişin tadını bilmeyen çocuklar var” diyor. Bir diğer öğretmen ise Hatay’dan gelen depremzede bir çocuğun kendi yanına gelerek kantinden tost alabilmek için harçlık istediğini anlatıyor.  Özel eğitim alması gereken çocukların sayısında artış olduğunu anlatan öğretmen, şöyle devam ediyor: “Özel eğitimli çocuklarda artış olduğunu, bu sınıflarda bu çocuklara yönelik eğitimin eksik kaldığını da görüyoruz. Her 10 öğrenciden 2’si özel eğitim alması gereken çocuklar.”

SOYUNMA ODALARI YOK

Öğrencilerin maddi yetersizlikle yaşadıkları sorunlara değinen öğretmenler, şu ifadeleri kullanıyor: “Buradaki çocukların beden dersi için soyunma odaları yok. Gittikleri etkinlikler belediyenin düzenlediği ya da ücretsiz değilse gidemiyorlar. Kaliteli ders işlenecek fiziki ortam yok. Çok heterojen gruplarımız var ve bu velilerin okuma düzeyiyle de bağlantılı gidiyor. Yani zincirleme gelen bir dezavantaj da hâkim. Veliler çocukları yönlendirmekte bile zorlanabiliyor. Bu ilçelerde en net olarak şunu söyleyebiliyoruz: Gelir düzeyi düştükçe eğitim kalitesi de paralelde azalıyor.”

YOKSULLAŞMA VE MUHAFAZAKARLIK PARALEL İLERLİYOR

Sınıfların 40 kişiye dayandığını söyleyen öğretmenler, ilçede imam hatip okullarının artığını söylüyor. Eğitimciler şöyle devam ediyor: “Bu imam hatiplere öğrencileri çekmek için çok fazla reklam yapılıyor. 15 kişilik sınıflarda eğitim veriliyor. O okullarla bizim 40 kişilik sınıflarımıza devlet aynı desteği sağlıyor. Eşitsizlik var. Bilinçsiz olan maddi durumu iyi olmayan veli artık çocuğu buraya götürüyor. Sancaktepe özelinde imam hatiplerde artış var. Okulların yüzde 60’ı dini eğitim veriyor. Yeni yapılan 2-3 tane imam hatip bile var. Devlet okullarındaki yığılmanın bir diğer nedeni de bu. Sancaktepe özelinde cemaatlerin aktifliğini de görüyoruz. Kent yoksulluğu arttıkça dini eğitim de artıyor. Çünkü yoksullaşmayla muhafazakarlaşma paralel ilerliyor.”

TAKVİYE EĞİTİMDE BİLE DEZAVANTAJ YAŞANIYOR

Sultangazi’de de durum hiç farklı değil. Sokaklarını gezdiğimiz ilçede son durağımız gecekondu evleriyle dikkat çeken Zübeyde Hanım Mahallesi oluyor. İlçedeki eğitim durumuyla ilgili bilgi veren öğretmenler, öğrencilerin okullara gitmeleri için yeterli desteğin sağlanmadığını söylüyor. Sarıgazi’deki bir okulda çalışan öğretmen, ilçedeki eğitim alanındaki sorunları şöyle anlatıyor: “Pandemi öncesine göre eğitim seviyesi gittikçe düşmeye başladı. Sınıfların hepsi çok kalabalık ve teknik ekipman çok zayıf. Buraya gelen öğretmenler,  Gezi etkinliği yaptığımızda bile 2 bin öğrenciden yalnızca 200’ü gelebiliyor. Eşitsizlik çocukları etkiliyor. Millî Eğitim Bakanlığınca verilen destekleme ve yetiştirme kurslarına (DYK) önceden her okulda vardı ama şimdi sadece belirli okullarda var. Gecekondu mahallesinin dibindeki çocuk ulaşım dahi sağlayamıyor. Bu bile başlı başına fırsat eşitsizliği yaratıyor. Takviye eğitim konusunda bile dezavantaj var. Devletin sağladığı eğitimin kalitesi bile başlı başına tartışma yaratırken belirli ilçelerdeki çocukların ulaştığı eğitim tamamen yetersiz. Benim çalıştığım okulda üç öğrenciye bir tane bilgisayar düşüyor. Bu kıtlık içinde öğrenmelerini bekleyemeyiz.”

∗∗∗

ROMANLARIN TEK TALEBİ FIRSAT EŞİTLİĞİ

Bir diğer durağımız ise Gaziosmanpaşa. Burada Sarıgöl Mahallesi’ne gidiyoruz. Evlerinin yıkılma tehlikesiyle yıllardır mücadele eden romanlar, eğitim yoksulluğunu derinden yaşadıklarını söylüyor. Mahallede yaşayan Dilek Karadeniz’in 3.,5., ve 8. sınıfa giden çocukları olduğunu anlatıyor. Okul giderlerini karşılayamadığını söyleyen Karadeniz, “Sözde devlet okulunda eğitim ücretsiz deniyor ama istekleri de bitmiyor. Kıyafet, çanta alamıyoruz. Beslenme çantalarını verilen listeye göre dolduramıyoruz. Ben bu çocukların giderlerine nasıl yetişeceğim? Devletten yeterince destek yok, çocukları okuldan mı alayım?” diye soruyor. Mahallede yaşayan Sevgi Haydar da imkânsızlıklardan dolayı torununun yıl kaybı yaşadığını ve bir sene okula gidemediğini aktarıyor. Sohbet sırasında yanımıza gelen 11 yaşındaki Haydar’ın torunu ise “Tek isteğim ortaokulda yaşıtlarımla okumak ama ben hâlâ ilkokuldayım. Gidemedim okula” diyor. Mahallede yaşayan engelli maaşıyla geçindiğini söyleyen Ebru Ç. de “Okula yırtık ayakkabıyla yolluyorum. Engelli maaşım yetmiyor” diyerek isyan ediyor. Mahalleli Ufuk Şener ise çocuklarını zor şartlarda okuttuğunu söyleyerek “Dün dilenmek zorunda kaldım” diyerek yaşadıklarını aktarıyor.

Sevgi HAYDAR
Fotoğraf: BirGün / İlayda Kaya

EĞİTİMDEN UZAKLAŞTILAR

Marmara Bölgesi Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı Sinan Karaca Öztürk, çocukların okuldan alındığını anlatarak, “İlkokula başlama oranı yüzde 99. Orta öğretimde ise yüzde 50’si okuldan kopuyor. Lisede de yüzde 40’ı ayrılıyor. Geriye kalan yüzde 9’undan ancak yüzde 1’lik kısmı üniversiteye ulaşabiliyor” diyor.

İstanbul’da roman çocuk sayısı: 1 milyon

İlköğretimde olan roman çocuk sayısı: 150 bin

Anadolu yakasında ilkokula giden roman sayısı: 90 bin

Avrupa yakasında ilkokula giden roman sayısı: 60 bin

∗∗∗

ARABA CAMI SİLEREK HARÇLIK ÇIKARIYORUM

Fikirtepe’de yaşayan 15 yaşındaki C.K. okuldan kalan zamanlarda sokaklarda arabaların önüne geçerek cam siliyor. Bu şekilde harçlığını çıkardığını ve babasının borçlarına ve ev giderlerine destek olduğunu söyleyen C.K. okulu bitirip doktor olmak istiyor. C.K. yaşam mücadelesini şöyle anlatıyor: “Hayalim üniversite okumak ama biz bu eşitsizlikle zor okuruz. Okurken aynı zamanda çalışmam gerekiyor ki evimiz geçinsin. Ben evimdeki açlığı düşünmek zorundayım. Okul ihtiyaçlarımı gideremiyoruz. Günlük ne kazanırsam onu harcıyoruz. Okul alışverişi yapabilen çocuklara çok özeniyorum.” Gelişim konusuna da değinen C.K. fırsat eşitsizliğinden dert yanıyor. C.K. “Biz Kadıköy’ün en lüks mahallesindeki çocukla bir değiliz. Onların futbol sahası var, spor alanları var. Hatta bununla ilgili gittikleri özel dersler var. Aynı ilçede yaşıyoruz ama bizim sınıf bile 40 kişilik. Ben de filesi olan basket potamız olsun isterim” diyerek hayallerini anlatıyor.

Kadıköy / Fikirtepe (Fotoğraf: Arşiv)