Oğuzhan Müftüoğlu: Bu iktidarın gitmesi, Millet İttifakı’ndan çok emekçi sınıfların çıkarınadır
Türkiye devrimci hareketinin önemli isimlerinden ve BirGün yazarı Oğuzhan Müftüoğlu, TELE 1’de Merdan Yanardağ’ın konuğu oldu. Rejimin korkunç bir servet transferi yaptığını ve yoksulları daha da yoksullaştırdığını belirten Müftüoğlu, “İktidar alternatif olanların, Millet İttifakı’nın meselesi değil sadece bu. Esas olarak bu iktidarın gitmesi, bu rejimin gitmesi, emekçi sınıfların çıkarınadır” dedi. Müftüoğlu, Türkiye’nin demokratikleşmesi için emekçi sınıfların, kadınların ve gençlerin örgütlülüğüne dayalı bir siyasal mücadelenin geliştirilmesinin zorunluluk olduğunu vurguladı.
HABER MERKEZİ
Türkiye devrimci hareketinin önemli isimlerinden, SOL Parti’nin kurucularından ve BirGün yazarı Oğuzhan Müftüoğlu, TELE1’de Merdan Yanardağ’ın konuğu oldu.
Sözlerine SOL Parti’nin aldığı güncel tutumu açıklayarak başlayan Müftüoğlu, SOL Parti’nin 14 Mayıs’ı önemli dönüm noktalarından biri olarak gördüğünü kaydetti; tek adam rejiminin ve İslami faşizme doğru giden iktidarın ortadan kaldırılmasını birinci görev olarak kabul ettiğini belirtti.
2010 ve sonrasındaki süreçlerde "Hayır" kampanyasının önemli aktörlerinden biri olduklarının altını çizen Müftüoğlu, “SOL Parti, bu seçimin bir referandum olarak kabul edilmesini ve bütün muhalefetin ‘Hayır’ blokunda olması gerektiğini savunuyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek adam rejimine karşı tek alternatif adayın desteklenmesi kararını aldı. Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa’nın adayı olarak çıkmasından sonra onun desteklenmesi gerektiğini açıkladı” dedi.
Müftüoğlu, Altılı Masa’nın programının sağ, reformist bir program olduğunu dile getirerek, SOL Parti’nin parlamento seçimlerine kendi ismi ve logosuyla katıldığını hatırlattı.
“SOL DÜŞMAN, SAĞIN HER TÜRÜ MUBAH GÖRÜLDÜ”
Merdan Yanardağ’ın “AKP, Türkiye’yi İslamofaşist iktidara doğru taşıyor. Nasıl oldu da Türkiye, siyasal İslamcı bir gücün eline düştü?” sorusunu yanıtlayan Müftüoğlu, bu sorunun cevabının Türkiye’nin AKP iktidarına kadar şekillenen devlet geleneğinde saklı olduğunu vurguladı.
Müftüoğlu, tarihsel olarak Türkiye’ye ilişkin “sömürge tipi faşizm” tespitini yaptıklarını belirterek, devletin esas olarak emperyalizmin dünya çapındaki antikomünist stratejisine uygun olarak sola karşı örgütlendiğini belirtti. ABD’nin 1950’li yıllardan itibaren emperyalist kampın lideri olmasıyla bu dönüşümün yaşandığına işaret eden Müftüoğlu, “Türkiye de Sovyetler Birliği’ne karşı Batı cephesinde yer aldı. Devlet yapısı da emperyalizme göre yeniden örgütlendi. Sol düşman kabul edildi ve sağcılığın her türlüsü mubah görüldü” değerlendirmesinde bulundu.
“Solun güçlendiği dönemden itibaren paramiliter örgütler kullanılarak, darbelerle, seçim barajlarıyla bir yapı oluşturuldu” diyen Müftüoğlu, Mahir Çayan ve dokuz arkadaşının öldürüldüğü Kızıldere Katliamı’nı ve Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının idamlarını hatırlattı. Müftüoğlu, “Bütün bunlar Türkiye devletinin gerçekte demokratik bir yapıya sahip olmamasının göstergesiydi” ifadelerini kullandı.
“İSLAMCI NİTELİKTE BİR KARŞI DEVRİM YAPILDI”
Müftüoğlu, Kemalist esaslarla, laikliğe göre hareket eden bir devletin “ufak tefek itişmelere rağmen” İslami faşist bir noktaya gelmesini ise “Kolayca teslim olundu. İslamcı nitelikte bir karşı devrim” olarak değerlendirdi. Bugün de Altılı Masa’nın “laiklik” diyemediğini söyleyen Müftüoğlu, “Bağımsızlık da demiyorlar. Aslında ‘Devletin eski kodlarına riayet etmeye devam ediyoruz’ diyorlar. Biz SOL Parti olarak emekçi sınıfının, işçi sınıfının, sömürülen bütün kesimlerin en temel meselesi olduğu görüşündeyiz. Sosyalistlerin, devrimcilerin, ‘Laiklik açık ve net bizim davamızdır’ diye düşünmesi lazım” şeklinde konuştu.
Müftüoğlu bununla birlikte 14 Mayıs’ın referandum niteliğinde çok kritik bir seçim olduğunu bir kez daha yineleyerek, seçim özelinde Altılı Masa’ya dair bir tereddüt yaratılmasının çok büyük yanlış olacağını dile getirdi.
“MÜCADELE BİRİKİM SAĞLADI”
Seçimlerin ardından oluşacak muhtemel siyasi denkleme ilişkin de konuşan Müftüoğlu, örgütlü mücadelenin güçlenmesi gerektiğine işaret ederek şu görüşleri dile getirdi:
“Önümüzdeki dönem de bu mücadele devam edecek. Seçimle bitecek bir olay değil. Buraya kadar bu tutumu sürdürdük. BirGün gazetesindeki bir yazımda yazmıştım, büyük bir tehlikenin yaklaştığını, geniş ve birleşik sorumluk hareketi kurmak gerektiğini ifade etmiştim. Daha sonra Birleşik Haziran Hareketi kuruldu. Bütün bunlar belki başarılı olamadı ama bir birikim de sağladı. Türkiye’de bugün çok geniş bir cephe oluşmuşsa, bu zamana kadar yürütülen mücadelenin de bir sonucu. Onun için bugün önemli bir kırılma noktası ve umudun başlangıcı olabilir.”
Müftüoğlu, Altılı Masa’nın mevcut aşamaya gelmesinin önemli bir gelişme olduğunu ifade ederek, “Ama seçime gidilerek başkanlığı devralmakla bitmeyecek. Emekçi kesimlerin, halkın örgütlüğünü öne alan bir mücadele çizgisinin oluşması gerekiyor. Direniş eksenli bir muhalefet olmadıkça sonucun başarılı olmasını mümkün görmüyorum” dedi.
“DARBE DÖNEMLERİNDE BİLE BU KADAR GERİCİ BİR DÜZEN HATIRLAMIYORUM”
Sol içindeki kafa karışıklıkları ve farklı tutumları yorumlayan Müftüoğlu, şu tespitleri yaptı:
“Solda çeşitli çevreler ‘Bu iktidar burjuvazi iktidarıdır, muhalefet de burjuvazidir’ diye ‘bizi ilgilendirmez’ diyen bir tavır sergiledi. Bu devrimci bir tavır değil. Vahim duruma karşı mücadele edilmeli. 50 yıllık siyasi tecrübem var, darbe dönemlerinde bile bu kadar gerici bir düzen hatırlamıyorum. ‘Bu iş bizi ilgilendirmiyor, o da sömürücü bu da sömürücü’ demek olmaz. Emekçi insanlar bunu görüyor, teorik bilgi sahibi olmak gerekmiyor. 6 yaşındaki çocuklara yapılanlar ortada. Ülkede tehlikeli bir gericilik var. Çekingen, kendini garantiye alan tavır, sol ve devrimci bir tavır değildir.”
“HDP YÖNETİMİNDEKİ DOSTLARLA GÖRÜŞ AYRILIKLARIMIZ VAR”
Sosyalistler ile HDP arasındaki ilişkiler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Müftüoğlu, HDP yönetimiyle görüş ayrılıkları bulunduğunu, meselenin aday gösterilen isimlerden ibaret olmadığını vurguladı.
Müftüoğlu, “Birçok konuda farklılıklarımız var. Bunları eleştiririz. Sola karşı geçmiş tutumlarına da eleştirilerimiz mevcut. Burada şimdi bunları uzun boylu deşmenin çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Benimsemesek de fikirlerini, onlar saldırıya uğradıklarında yanında oluruz. Arada dostça bir dayanışma ilişki olması gerektiğini savunuyoruz” dedi.
“Bu ilişkiyi doğru değerlendirmeyen soldaki arkadaşlara da eleştirilerimiz var” ifadelerini kullanan Müftüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir bağımlılık ilişkisi geliştiriliyor. Kaynağını 60’lı yıllardan sonra solun önüne kurulan bariyerlerden alıyor. En önemlisi de seçim barajı. Önce sola, sonra Kürt hareketine… Sonra baraj aşıldı. Sonra onların gücüyle siyaset yapma arayışı ortaya çıktı. Bu giderek solda bağımsız güç olmayı zorlaştıran bir durum yarattı. Meclis’e girerek orada siyaset yapmayı teşvik eden bir reel durum oluştu. Bunun yerine tabana dayanmayı, örgütlü gücü büyütmeyi esas alan bir çizgi daha doğrudur. Bu parlamentoyu reddetmek anlamına gelmiyor. Ama onun içinde kendi örgütlü gücünle var olmak gerekiyor. Kurtuluş Hareketi bu çizgiyle, onu birinci görev aldığı için zamanla eridi. Esas önemli olan emekçi sınıfların, gençlerin, kadınların bağımsız bir çizgiyle güçlü şekilde örgütlenmesi. Türkiye’nin demokratikleşmesi buna bağlıdır. Aslında Kürt sorunun çözümü de buna bağlıdır. Kürt hareketi 2010 Referandumu'nda doğru tavır almadı. Kürt meselesini AKP ile uzlaşma yoluyla çözmeyi seçtiler. AKP iktidarı bu konuda asla samimi değildi. İş sadece Cengiz Çandar meselesi değil.”
“İLK TURDA BİTMELİ; DEVRİMCİ, DEMOKRAT KESİMLER DİKKATLİ OLMALI”
Yanardağ’ın seçimin ilk turda bitmesinin neden önemli olduğuna dair sorusuna ilişkin Müftüoğlu, 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasında yaşananları hatırlatarak şunları söyledi:
“AKP 7 Haziran’da iktidarı kaybetti ama ondan sonraki süreç içerisinde ülke büyük bir iç savaşın içerisinde sürüklendi. Kürtlerin yaşadığı bölgede çok büyük bir yıkım oldu, büyük yaralar açıldı. O bir karanlık dönemdir. AKP onun üzerine yeni iktidar dönemini kurdu. Daha sonra FETÖ’nün kalkışması yaşandı. Baskıcı rejim bunun üzerinde gelişti. Bu insanların hafızasında var. Belli ki baskılarla yapılmak istenen, eğer ikinci tura kalırsa, değişik şekilde destekledikleri adaylarla bu işi ikinci tura taşımak, Altılı Masa içinde tereddüt yaşatmak, ikinci tura kadar kendi iktidarını sürdürmek için bir plan yapmışlar. İlerici devrimci kesimler dikkatli olmalı diye düşünüyorum.”
“KORKUNÇ BİR SERVET TRANSFERİ YAPTILAR”
Müftüoğlu, Yanardağ’ın “Devrimcilere önemli görevler düşüyor diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Aktif sorumluluk almak gerekir diye düşünüyorum. ‘İktidar gitsin, ne olursa olsun demek’ değil. Yeni dönemin ilerici açılıma imkan tanıyacak bir özellikte olması gerekir. Bu bakımdan mutlaka bu rejimin bir şekilde yenilebilmesi için bir mücadele gerekiyor. İktidara alternatif olanların, Millet İttifakı’nın meselesi değil sadece bu. Esas olarak bu iktidarın gitmesi, bu rejimin gitmesi, emekçi sınıfların çıkarınadır. Son bir sene içerisinde yaptığı uygulamalarla çok korkunç bir servet transferi yaptılar. Yoksul kesimler bir kere daha yoksullaştı. İnsanların hayatını kararttılar. Zenginleri 5 kat daha zenginleştirdiler. Kendi zenginlerini de dini istismar ederek yarattılar. İktidarın gitmesi devrimcilerin meselesidir.
“BEDELSİZ ZAFER KAZANILMAZ”
Seçim gecesine dair endişeye ilişkin de konuşan Müftüoğlu, iktidarın korku salmaya çalıştığını kaydederek şunları dile getirdi:
“İktidar korku ortamı yaratmak istiyor. Korkup giderlerse kazanırız derler. Cesaret gerekiyor. Örgütlü bir güç karşısında iktidarın yapabileceği hiçbir şey yok. Geçmişte çok büyük fırsatlar kaçırıldı. Muhalefet temsilcileri kusura bakmasınlar, erkenden dükkanı kapatıp çekildiler. YSK’nin önüne gidip karşı durmalılardı. Bedelsiz zafer kazanılamaz. Bu olmayınca teslim bayrağı çekildi. Şimdi bunu yapmaya çalışabilirler. Ama tecrübeden geçmiş bir halk var. Seçim gecesi ortaya çıkabilecek karşıtlıklar değil, seçimden sonra da devam eder bunlar. Belli ki zor olacaktır. Çünkü kaybedecekleri şey çok fazla.”
“SEÇİMİN İLK TURDA BİTMESİ YÜKSEK İHTİMAL”
Müftüoğlu, seçimin ilk turda kazanılmasının yüksek ihtimal olduğunu belirterek sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Ülkenin demokrat insanları sorumlu davranırlarsa bu seçim ilk turda biter diye düşünüyorum. SOL Parti bunun için kararlılıkla Kılıçdaroğlu’na oy ve parlamentoda kendisine destek istiyor. Bu tavır, gençlerin, kadınların, emekçilerin, solun örgütlü olduğu, geniş devrimci bir hareketin geleceğin en büyük teminatı olması gerçekliğine dayanıyor.”