Mustafa Sabri ismi en üst düzeyde “onanmış” ve yine gösterilen tepkiler neticesinde “kaldırılmıştır.” Bu meselenin bir yönü. Diğer yönü de şu: Gösterilen tepkiler sonrasında bile kamuoyunun yakından tanıdığı kimi isimler Mustafa Sabri’ye açıktan destek vermiş ve ona sahip çıkmışlardır

Okul tabelasından zihinlere Mustafa Sabri

Aydın Tonga

Devrinin önemli isimlerinden biri olan ve Milli Mücadele karşıtlığıyla bilinen Mustafa Sabri adının bir liseye verilmesi ve akabinde bu kararın lağvedilmesi, geçtiğimiz günlerin önemli gündem maddelerinden biri oldu. Öncelikle şunu ifade edelim ki, bir okula isim konulması Milli Eğitim Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla Mustafa Sabri ismi en üst düzeyde “onanmış” ve yine gösterilen tepkiler neticesinde “kaldırılmıştır.” Bu meselenin bir yönü. Diğer yönü de şu: Gösterilen tepkiler sonrasında bile kamuoyunun yakından tanıdığı kimi isimler Mustafa Sabri’ye açıktan destek vermiş ve ona sahip çıkmışlardır. Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, İlahiyatçı İhsan Şenocak, Ebubekir Sifil ve Faruk Beşer bu isimlerden birkaçıdır.

Örneğin bu isimlerden biri olan ve yaklaşık bir milyon memuru temsil eden Ali Yalçın, Mustafa Sabri hakkında şöyle konuşmuş: “Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi sadece Tokat’ın değil bu milletin, ümmetin bir değeridir. Ondan rahatsız olanlar bilgilerini ve zihinlerini sorgulasınlar. Tabela iner ama yüreklerden ve zihinlerden saygınlığı asla inmez.” Laikliğin dinsizlik olduğunu belirten ve böyle bir toplumun irtidat (dinden dönmüş) etmiş sayılacağını ifade eden birinden bahsediyoruz. İşte Yalçın bu kimsenin yüreklerden, zihinlerden silinemeyeceğini söylüyor. Bu arada hatırlatalım ki, malum kimse, Milli Mücadele savaşçılarının öldürülmesi gerektiği yönündeki fetvayı da desteklemektedir. Yalçın ve ismi zikredilen diğer isimler de bu durumu bile bile onu destekliyorlar. Ne diyelim, yoruma gerek bırakmayacak kadar safların netleştiği bir vaka ile karşı karşıyayız.

Konu bağlamında zikredilmesi gereken bir diğer husus ise tarihi bilgiler bağlamında ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, Dürrizade tarafından yayımlanan ve Milli Mücadele verenlerin, çeşitli gerekçeler gösterilerek öldürülmesini savunan fetvaya, karşı bir fetva ile cevap verilmiştir. Ankara’da bulunan beş müftü, dokuz müderris, medrese müdürü ve altı kişilik ilmiye sınıfından oluşan 20 kişilik bir grup tarafından hazırlanan fetvada bağımsızlık savaşı verenlerin mücadelelerine sahip çıkılmıştır. Söz konusu fetvanın başında Müftü Rıfat Börekçi vardır. 1920 yılında yayımlanan bu fetvayı Börekçi ile birlikte 153 din görevlisi imzalamıştır.1Fakat bu fetvada da “hilafete” sahip çıkılmış dahası hilafet ve saltanat makamının esir edildiği ve dolayısıyla bu esaretten kurtarılması gerektiği vurgusu öne çıkarılmıştır. Hiç şüphesiz bu ifadeler dönemin “ruhu” ve “gerekliliğin” de zorunlu bir sonucu olarak okunmalıdır. Nitekim sırf bu “makamlara” karşı çıkıyor diye fetvalar yoluyla ölüm emirlerinin yağdırıldığı bir dönemde, aksi tutumlar hiç de kolay olmasa gerek.

Mustafa Sabri’ye geri dönersek, Milli Mücadele sonrasında yurdu terk eden ve 1924 yılında vatandaşlıktan çıkarılan meşhur Şeyhülislam, ülkeden çıktıktan sonra da Cumhuriyet, devrimler ve Mustafa Kemal karşıtlığına devam etmiştir. Başlı başına müstakil bir yazının konusu olan bu değerlendirmeleri yazımız içerisinde nakletmeyeceğiz. Lakin Mustafa Sabri tarafından kaleme alınan “Hilafet ve Kemalizm” adlı eserdeki şu satırları da aktarmadan geçmek istemiyoruz: Birlikte okuyalım “İşte Mustafa Kemal! Anadolu’da kuvvet ve nüfuz kazandıktan sonra emniyete hıyanet etti ve kendi namına harekete başladı. Tabi olduğu hükümeti aldattı. Birtakım propagandalarla içte ve dışta Sultan Vahidüddin’i gözden düşürdü...

..Hilafetle beraber Diyanet’e (Şeri hükümlere) dönekli ve sapmalarla suikast yapılmıştır. Uleması kılıçtan geçirilmeye başlandı. Türk milleti bu kahpelikleri unutursa dünyanın en aşağı milletidir! Hakikat, bugünkü Mustafa Kemal Türkiye’sinde herhangi bir mevzu üzerine elde tutulabilecek sabit ve müstakar bir şey bulunmamakla beraber, hele Müslümanlığa tevcih edilen döneklik fırtınası pek müthiştir.” Malum zatın Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik öfke ve nefret içeren sözleri bunlarla da sınırlı değil.

Devam edelim: “Mustafa Kemal sayesinde memleketin bütün varlıkları yıkılmış, dümdüz olmuş ve orada yükselmiş görünen ne varsa darağacından ibaret bulunmuştur. Estağfurullah, evet, darağaçları ile beraber eller yukarı kalkmış, hatta ayaklar da!.."
Yine şu sözler de ona ait: “İslam’ın Hilafet kalesini içten yıkmak için, İngilizlerin Anadolu'da beliren Mustafa Kemal harekâtından istifade etmek istedikleri ve İslam dini hakkında gizli düşmanlığı hasebiyle böyle melun bir hizmete istihdama elverişli olduğunu anladıkları o sergerdeye “Mudanya” mütarekesinde ve “Lozan” muahedesinde fazla nüfus ve önem verdikleri pek bariz bir hakikattir. İşin içinde İngilizlerle Mustafa Kemal arasında Hilafet ve İslamiyet aleyhine bir anlaşma ve bir pazarlık olmasa, sırf Anadolu’dan Yunan'ı çıkarmakla, büyük devletler şöyle dursun, Yunan'ı bile yola getirmek ve Lozan’da ortaya atılan Türkiye isteklerini kabule mecbur etmek lazım gelmez.”2

Mustafa Sabri işte böyle bir isimdir. Onu kalplerinde müstesna bir yerde görenler ve malum şahsı saygıyla ananlar bu değerlendirmelere ne derler bilemiyoruz. Lakin bildiğimiz şu ki, Cumhuriyet ve demokrasi kavgası kaldığı yerden devam ediyor. Önemli olan bu kavganın sürecini tarihsel, kültürel ve yapısal sürekliliği bağlamında görebilmek ve ona göre mevzi alabilmek.

1 Aydın Tonga, Osmanlı’nın Paralel Devleti Kadızadeliler, Doğu Kitabevi, 2017

2 Mustafa Sabri’den aktr: Raşidi Hilafet,Yıl 12, Sayı 127 C.Evvel1421,Temmuz 2000