Bizde aşı beleş, Avrupa’da 50 sterlin, 100 avro alıyorlar şeklindeki söyleminin yanlış olmasına da aldırmıyor Cumhurbaşkanı, sürekli rakam değişiyor. İktidarın gücüne gitti sanırım aşıların bedava olması, gece uyuyamıyorlar, ah şu kadar paradan olduk diyerek.

Ona küçük porsiyonlar hazırlayın

ALPER TURGUT

Memleketin resmi özeti, malum saraydan gelen “porsiyonlarımızı küçültelim” çağrısı gibi, öyle ya, kimi tüm masayı silip süpürüyor, kimi kırıntıya bile hasret çekiyor. Çöpleri karıştırıp, çürük de olsa yiyecek bir şey bulmayı umana, dur arkadaş, az yiyelim, israf etmeyelim demek, kabul buyurun, hayli tuhaf kaçıyor. Bu ülkede çaresizlik giderek daha görünür hale bürünüyor, işsizlikten, yoksulluktan, yoksunluktan, borçtan dolayı, insanlar tatlı canından vazgeçiyor. “Alışverişe çıkmadan önce, alınacaklar listesi hazırlayalım” gibi bir akıl verme haline, dardaki tüm insanlar, aaa teşekkürler, süpermarkete gidince kendimden geçiyordum, ne bulursam sepete yüklüyordum, yanlıştan caydım, artık sayenizde daha duyarlıyım mı diyecekler? İktidar yandaşları resmen müsriflikte çığır açarken, bu ve benzeri çıkışlar, sürekli eksilen oylarınızı daha da düşürmekten başkaca bir şeye yaramaz aslında. Biz yeterince savuruyoruz, siz savurgan olmayın sakın! Çok maaşlı danışmanların vereceği fikirden ne olur, işte bu olur. Aynen böyle devam.

Hem kışlık saray, yazlık saray, göl manzaralı mütevazı’ saray diyeceksiniz, hem de birbiri ardına tasarruf genelgeleri yayınlayacaksınız. Cumhurbaşkanlığı geçen sene, yedek ödenek dahil, 2 milyar 872 milyon lira harcamış. Doğru ya, itibardan tasarruf olmaz. Oh ne güzel dünya. Onlar halkın parasını harcayınca prestij, biz kendi paramızı (olmayan) harcarsak çarçur, mis, mis, nefis.

Hani kapitalizmin çok sevdiği, bu günü, şu günü etkinliklerinde, gazete ve dergiler, üstlerine vazifeymişçesine “ona küçük sürprizler yapın” diye öğüt veriyor ya bizlere, bunu güncelleyelim derim. “Ona küçük porsiyonlar hazırlayın, isterseniz, midenizi minicik hale getirebilirsiniz, mümkünse yemeyelim, hafif sıkletten vazgeçmeyelim, ağır yaşamlar, ağır dramlar getirir” Fena olmadı ha! Medyanın aklına geldikçe servis ettiği, okuyucusu kadar, inananı da olan hava ve ışıkla beslenen kadın, hiç yemeden yaşayan Hintli keşiş, fotosentezle takılanlar meselelerine ise hiç girmeyelim derim, gizemli haber ihtiyacımız da bir yere kadar, hem tok, açın halinden ne anlar?

Maske hariç, çoğu yasak ve kısıtlama sona erdi, sayın halkımız da bunu, yaşasın lanet virüsten kurtulduk, haydi bunu topluca kutlayalım, kaynaşmalara doymayalım olarak algıladı. Mesela bulaşıcı bir illetse, sanmak, aldanmak gibi olmuyor mu? Virüse inanmayan, aşıya inanmayan milyonlar yüzünden, dünya, yine ve yeniden normalden anormale geçiyor oysa. Toplumsal bağışıklık henüz kazanılmadı, ancak tüm mekânlar tıka basa doldu, maskeler de fora oldu. Doğrusu, virüse inanmayana, varyantı nasıl kabul ettireceksin ki, yani mutasyon var diyorsun adama, o direkt abooo diyor.

Hah! Bir şey daha söylemezsem çatlarım. İnsanların özgürlüğü, seküler çoğunluğun bulunduğu ilçelerde, sabahlara kadar toplaşmak, dünyanın son günüymüşçesine çıldırmak, yaya kaldırımlarını işgal etmek, apartman önlerinde, uyuyan var mı, yaşayan var mı önemsemeden içip içip nara atmak, modifiyeli otomobillerinden bangır bangır saçma sapan şarkılar çalmak sanıyorsa, vah vah! Misal Kadıköy zaten özgür, git Bağcılar’ı özgürleştir kardeşim bir zahmet, memleketin tamamından vazgeçip, dar alana sıkışıp kalmak, hür olmak demek değil, bilesiniz. Hele geride kalan çöpler, çekirdek kabuğu, bira kutusu hadi anladık diyelim, kullanılmış maskesini niye yere atar ki insan, akılla ve vicdanla açıklanabilecek bir mevzu değil bu, tam tekmil yaka silkmelik.

Bizde aşı beleş, Avrupa’da 50 sterlin, 100 avro alıyorlar şeklindeki söyleminin yanlış olmasına da aldırmıyor cumhurbaşkanı, sürekli rakam değişiyor, tekrar üstüne tekrar ediliyor, ancak doğruya bir türlü gelinmiyor, gelinemiyor. Çünkü iktidarın gücüne gitti sanırım aşıların bedava olması, hesap kitap yapıyorlar, gece uyuyamıyorlar, ah şu kadar paradan olduk diyerek. Eee dozlar arttıkça, gidiyor mangırlar, kasa boşaldı, neredesiniz ey Katarlılar. Şaka tabi, lakin gerçek de olabilir, şaşırmayız.

Stadyumlar anca kapasitesinin yarısınca taraftar alabilecek, sinema ve tiyatro salonlarının da yarısı dolabilecek, doğal olarak, güzel gelişmeler bunlar, ama kalanı kim tamamlayacak? Seyirci, artık iki kişilik yer kaplıyor, zam mı yapsak, gidişatı kurtarsak demezler mi? Alım gücüne göre, dünyanın en pahalı sinema sevdasına sahibiz, görünen o ki, bu bile yetmeyecek, kâfi gelmeyecek. Dijital platformların çoğalmasının ardından, sinema salonlarının işi zaten zorlaşmıştı. Şimdi izleyiciyi mest edecek, mıknatıs gibi beyazperdeye çekecek filmlerin de pandemi yüzünden azalması gibi bir dert çıktı başımıza. Mevcut halin, bir kısım sinema salonunun kapanmasına, kalanların da parası bol olan seyirciyi ağırlamasına yol açacağına dair pek çok işaret var, umarım maddi destek bulunur, biricik sevdamız kısa sürede kurtulur.

Geçmişte mitingden mitinge koşturdukları Sedat Peker’in, ben masum kalıyorum onların yanında dediği iktidar ve yandaşlarının, ortaya dökülen onca iddia ve şaibe karşında gık bile dememeleri, halkın merakını daha da köpürtüyor, bu gayretkeş suskunluk, kendi taraftarları arasında da tepki topluyor üstelik. İnsanlar artık soruyor, kolay kolay kokain yakalanmayan memlekette, üst üste gerçekleştirilen baskınlarda, bir senede yakalanan miktara bir haftada nasıl ulaşıldı diye. Esrar ve türevleri gibi de değil, kokain, zengin müptela kovalar, varsıl müşteri olunca da daha rahat takılırlar. Uyuşturucuda da biricik gerçeğimiz asla değişmez, fakir enselenir, zengin erişilmezdir. Hah! Ancak halkımız artık gözünü açtı, tereddüt etmeden soruyor, arkadaş bu kokain, kendi kendine mi kıyımıza yanaştı, sahipsiz gibi ülkeyi mi dolaşacaktı diye. Öyle, öyle, dünyanın en pahalı uyarıcısı, astronomik fiyatına rağmen, sahipsiz kaldı, bak şu işe.

FETÖ borsası öyküleri desen, bambaşka bir boyutta, hep aynı sual dönüyor kafamda, böylesi tekinsiz miydi yurdumuz, resmen şans eseri yaşıyormuşuz. Hani bir güç sahibi, bize diş bilese, neye uğradığımızı anlamamız bile epey sürecekmiş desenize. Neyse ki zengin seviyor elemanlar, çoğumuz kurtardık!