Onur Ulu’nun çok yönlü haysiyet mücadelesi

KONUK YAZAR: Necla Akgökçe nakgokce@gmail.com

Adalet Yürüyüşü; onun ardından milyonların alanı doldurduğu, yüz binlerin de alana giremediği için civarında konuşlandığı Maltepe Mitingi, moralimizi biraz olsun düzeltti. AKP iktidarının karşısına almadığı bir toplumsal kesim kalmadı, tüm bu kesimlerin kendisi ve temsilcileri 9 Temmuz’da oradaydı. Ve önemli olan da buydu. Mesela kıdem tazminatının kaldırılmasını, grev ve direnişlerinin yasaklanmasını istemeyen, taşerona kadro isteyen, sendika yönetimlerinin uzlaşmacı tutumlarına itiraz eden işçiler oradaydı; KHK mağduru binlerce kişi ve yakınları, parlamentodaki temsilcileri aylardır hapiste olan Kürtler; kadın cinayetleri son bulsun diyen, şortunu özgürce giymek isteyen kadınlar, feministler de oradaydı mesela; üniversitelerden atılan hocalar, doğasını savunan köylüler… Mitingin gösterdiği bir başka gerçek de, biz solcuların ve feministlerin yıllardır bildiği, bazılarının yeni yeni öğrendiği sokağın gücüdür.

Valilik emri ile işten atılma
Sokağa çıkmak iyidir, direnmek de… Bazen tek başınıza da kalabilirsiniz, bu yalnızlık bile hamurunda direnme pratiği olan insanlara anlatır bir şeyler. Görmeyenlere ise sözümüz yok. Size Onur Ulu direnişinden bahsetmek istiyorum. İzmir Aliağa’da 7 yıllık Petkim işçisi, Petrol-İş Sendikası’nın aktif üyesi, öğretmen bir babanın çocuğu, sınıfın ve sermayenin ne anlama geldiğini bilen, sınıf mücadelesinin gerekliliğine inanan, bu nedenle de üyesi olduğu sendikanın yönetimiyle de zaman zaman kafa kafaya gelen Onur Ulu, İzmir Valiliği’nin emriyle işten atılan genç bir işçi. “Nasıl yani, Valilik emriyle mi?” diye soruyorsunuz biliyorum, ben de sordum, “Belki de bu şekilde işten atılan ilk biz olduk” diye anlatıyor. Ellerinde liste varmış, “Sendika temsilcisi, ya da görevlisi değilim, patronlar beni tanımaz pek” diyor Onur. Onu tanıyan birileri var demek ki…!!!

Onur’u, kurdukları Facebook grubundan tanıyorum. “Petrol-İş üyeleri birlik ve beraberlik grubu” gibi bir ismi vardı. Bir gün Onur, Facebook’tan mesaj atarak, “Abla kadın haberlerini paylaşabilir misiniz, biz bu konuyu atlayabiliyoruz” dedi. Ne yalan söyleyeyim, “Amaaan kadın haberiniz de eksik kalsın” diye geçirdim içimden (Bir kadın olarak iki yıl uğradığım taciz ve mobbing karşısında kılını kıpırdatmayan, baskıyı olgu gibi gören, Petrol-İş’in işçilerine de kırgındım açıkçası). Bu grup büyüdü; emek, sömürü nedir, sendika nasıl olmalı gibi konularla ilgili ya da hükümetin çıkardığı işçi aleyhine yasaları eleştiren paylaşımlar yaptılar. Grubun, sendika yayın organlarında ve eğitimlerinde asla yer almayan konuların paylaşıldığı ve işçilerin sendika politikalarına dair söz söylediği bir alan olduğunu gördüm.

İzmir Şubesi’nin yapmış olduğu vahim hatanın yazıldığı bir haber paylaşıldıktan sonra yönetim köpürüyor. Merkez yönetimi konuyla ilgili 16 şubeye yazı yazıyor, uzmanları aracılığıyla Onur’u arayarak tehdit ediyor. Çocuklar grubun adını değiştiriyor. Ama dananın kuyruğu asıl işçiler Star Rafinerisi’nde sendikasızlaşmaya karşı direnirlerken, sendika genel başkanının direnişi oldubittiye getirerek işverenle anlaşması, bunun karşısında işçilerin isyan etmesi, şube başkanı ve yöneticilerin yuhalanması olayı ile kopuyor. Genel başkanın, bu işi örgütleyenlerle hesaplaşacağını söylediği iddia ediliyor. Aradan bir miktar zaman geçtikten sonra da, Onur 24 işçi ile birlikte işten atılıyor.

Dayanışma borcu
Onun başına gelenler esasında özelleştirilen eski bir kamu kuruluşunda; işçinin değil, iktidarın yararına çalışmayı kendine kılavuz edinmiş bir sendikada, sendikal eğitime rağmen kendini yetiştirmiş ve sınıf çıkarlarının bilincinde olan her işçinin başına gelebilir. Star Rafineri’de iki yıllık sözleşmenin süresi üç yıla çıkarılıp cüzi bir zamla yetinilirken, geçtiğimiz günlerde işçilerin direnişine rağmen Petkim sözleşmesi de üç yıllık oldu. Bilen bilir, sendika yüzde 6’lık bir zamla sözleşmeyi bağıtladı; bu, kamu işçileri için yapılan toplu sözleşme zammından bile düşük. Mücadele içinden gelen, son dönemlerde toplu işçi alımları ve atılmaları ile işçi bileşimi değiştirilmeye çalışılan Petkim’de, işçilerle ortak hareket etmeden bu tür işleri ‘ben yaptım, oldu’ diye yapamazsınız.

İşçileri tanımak lazım; bu da emek, çaba, her şeyden önemlisi de sendikacılık konusunda bilgi birikimini gerektirir. Bugün Türkiye sendikalarında, özellikle de yandaş sendikalarda üst yönetimlerden şube yönetimlerine, hatta uzmanlara kadar tercihlerde liyakat değil biat esas alındığından son derece bilgisiz insanlar bulunuyor. Oysa işçi tabanının demografik yapısı, eğitim ve kültür seviyesi de değişti. Hataları gören ve anlamlandıran bu işçilere yönetimler hitap edemiyor. Sendikaların mevcut örgüt yapıları da buna müsait. Ama Petrol-İş’in tabanında da diğer sendikalarda da Onur gibi bu yapılara alternatif olabilecek, örgütlenme perspektifleri olan bir grup işçi var, umut onlarda.

Onur’un ‘Onur Ulu Petkim Direniş’ adlı bir Facebook hesabı var, bu sayfada direnişinin ve diğer direnişlerin günlüğünü tutuyor. Paylaştığı şiirlere, edebiyat aforizmalarına, tahlillerine bakın, ne dediğimi daha iyi anlarsınız. “Kim destekliyor?” sorusuna “Arkadaşlarım” diye cevap veriyor. Emek- Demokrasi Platformu bile es geçmiş. Pek çok sol gazete de. Sendika yönetimleri dayanışmacılığından ve haberciliğinden kurtulmak lazım elbette.

Bugün direnişinin 50’nci günü, onun Che Guevara’ ya selam yollayarak, “Kaybetmekten korkma; bir şeyi kazanman için bazı şeyleri kaybetmelisin. Ve unutma; kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin” dediği alıntısını paylaşayım. Yenilmemek için direnenlere, vazgeçmeyenlere dayanışma borcumuz var. Onur’u yalnız bırakmayalım…