Önyargının terk edilmesi anlamına gelmelidir BAŞKA DÜNYA: Operada açık biçim

ÖZAY KANAT-ozaykt@gmail.com

‘Başka Dünya’ geçen hafta dünya prömiyerini Süreyya Operası’nda gerçekleştirdi. Hafta boyu gösterimi devam eden eser ilgi gördü, beğenildi. Çoğunlukla daimi izleyici kitlesini muhafaza eden Süreyya Operası’nda izlemiş olduğum birçok özenli esere kıyasla seyircinin daha da ilgiyle izlediğine ve şaşkınlığına tanık oldum. “Fazlaca ciddi bir iş” belki de biraz “burjuva” diyerek ötelenen (operaya gidenler için bile) operanın böyle bir eser verebilmesi şüphesiz herkes için bu önyargının terk edilmesi anlamına gelmelidir..!

‘Başka Dünya’ seyirciyi tanıyan, insana güncel bir duyarlılıkla yaklaşan, geçmişten geleceğe doğru tarihsel bir yolculuğu göğüsleyebilmişbir yapım. Klasik eserlerin sorumluluğunun altından kalkmanın güçlüğünün yerine, seyirciyi geçmişten geleceğe nasıl bir serüvenin parçası olduğunu anlamaya ve bu serüvenin nasıl devam edeceğini bugünden düşünmeye davet ediyor. Üstelik bayağılığa düşmeden seyirciyi opera üzerine eğitmeyi de ihmal etmeyerek.

Yüzü seyirciye dönük
Hareketli olay akışıyla beraber mekân algısını başarıyla oluştururken illüzyonu kırarak yüzünü seyirciye dönüyor. Böylece sözü geçen dünya seyredilen değil yaşanan bir dünya olarak hayal gücünün ve izleyenin etkinliğinin de önünü açıyor. Açık biçime uygun olarak - ana oyun kişisiyle kurulmuş özdeşlik yerine - seyirciye olayların ve çatışmaların yarattığı izlenimleri, insan ilişkilerini zevkle tartışabileceği alanlar verilmiş. Yunan tanrılarının insanlığından insanların tanrılaşmasına, gücün kör ettiği insanlardan bilim insanı - aydın sorumluluğuna, Eflatun ve düalizmden mitolojik kahramanların yaratılışına, aşkın sınıfsallığından sevgiye birçok sorunsal başarıyla işlenmiş. Eserin isminde (Başka Dünya) olduğu gibi sözcük oyunlarıyla işlevsel olarak akışa da hizmet eden çatışma ve sentezler oluşturulmuş. Gerçeküstü bir düzlemde kavramlar çok kez baş aşağı edilerek seyircinin diyalektiği anlaması ve yeniye, daha güzel günlere doğru dayanağı olan adımlar atması istenmiş.

Despotluğun insanlığı sürüklemesi muhtemel felaketler karşısında eserin son sözünü kucağına aldığı çocuğuyla bir kadın söyler. Yaşama duyulan sevgi dünyayı güzel yarınlara taşıyacak en güçlü değerdir: “Köle olmayız asla!”.
Ardıl olarak sunulan müzik parçaları kendi içlerinde tekrara düşmeden farklı duyguları finale kadar taşımayı başarmış. Finaldeki coşkulu parça eserin bütünündeki duyguları süpürmeden karakterin duygu dünyasının ve karşı koyma motivasyonunun güçlü bir şekilde duyumsanmasını sağlamış. Türkçe olarak hazırlanan bu eserin içinde dokuz sekizlik bölümler de var. Bu bölümlerde bütünden kopmadan özgün ifadeler yaratılabilmiş, eserin dil ve üslubunun doğal bir parçası olması da sağlanmış. Başarılı olduğunu düşündüğüm, severek izlediğim bu eser umarım uzun yıllar sergilenir ve hak ettiği ilgiyi görmeye devam eder, genişçe bir izleyici kitlesine ulaşır. İyi seyirler.

KÜNYE
Opera, iki perde
Besteci: Selman Ada
Libretto: Tarık Günersel
Orkestra şefi: Selman Ada/ Zdravko Lazarov
Sahneye koyan: Yekta Kara
Dekor: Ferhat Karakaya
Kostüm: Ayşegül Alev
Zeus: Caner Akgün/ Eralp Kıyıcı
Leyla: Evren Ekşi/ Gülbin Günay
Başkan: Bülent Külekçi/
Emrah Sözer
Hera: Aylin Ateş/
Nesrin Gönüldağ
Soytarı: Ahmet Baykara/
Çağrı Köktekin
Bilgin: Kenan Dağaşan/
Gökhan Ürben