Sosyalist siyasetçilerle, adı 1980 döneminde ‘işkenceci’ye çıkan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın içinde bulunduğu iddia edilen Devrimci Karargah davası bugün başlıyor.

BİRGÜN

Sosyalist siyasetçilerle, adı 1980 döneminde ‘işkenceci’ye çıkan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın içinde bulunduğu iddia edilen Devrimci Karargah davası bugün başlıyor. Avcı dahil toplam 22 tutuklunun olduğu davaya gelinen süreçse şöyle:
Selimiye Kışlası ve AKP İstanbul İl Başkanlığı’na yapılan saldırılarla ismi gündeme gelen Devrimci Karargah’a yönelik ilk operasyon İstanbul Bostancı’da 27 nisan 2009’da gerçekleştirildi.  Çıkan silahlı  çatışma sonucu örgüt  lideri olduğu iddia edilen Orhan Yılmazkaya yaşamını yitirdi, 16 kişi de tutuklandı. İkinci  operasyon için düğmeye  4 Ekim 2009’da basıldı. Aralarında gazeteci Aylin Duruoğlu’nun da bulunduğu 17 kişi gözaltına alındı, 8’i tutuklandı. Bu operasyondan 6 gün sonra da Orhan Yılmazkaya’nın yerine örgütün liderliğine getirildiği iddia edilen Ulaş Erdoğan’ın  gözaltına alınarak, tutuklandığı haberi geldi.  Peşi sıra gelen operasyonların sonuncusu ise 22 Eylül 2010’da Sosyalist Demokrasi Partisi’ne  (SDP) ve Toplumsal Özgürlük Platformu’na  yönelik düzenlendi. Örgütün legal platformda faaliyetlerini yürüttüğü iddiasıyla SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan ile birlikte 13 kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında “Hanefi Avcı benim işkencecimdir” diyen Nejdet Kılıç’ta vardı. Nejdet Kılıç’ın telefon kayıtları süreci Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabıyla gündeme gelen Eskişehir eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya kadar getirdi. İddiaya göre, Nejdet Kılıç,  kendi telefonu üzerinden 8 ay boyunca 30 defa Hanefi Avcı ile irtibat kurmuştu.
‘YANDAŞ’, KARARGÂH’I GÖZÜNDEN TANIDI!
İşin ilginç yanı ise, daha operasyonların ilk saatlerinde AKP’yle yakınlığı bilinen medya organlarının, operasyonları “Devrimci Karargâh” olarak kamuoyuna lanse etmesi, “Emniyet’ten şok görüntüler” şeklinde ise son dakika haberlerine yer vermesiydi. Oysa gözaltına alınanların ifadesi bile alınmamıştı henüz.   Ardından yaşananlar ise tam bir skandaldı. İlk olarak “Silahlı örgüte üye olmak” iddiasıyla yargılanan sanıklara, hazırlanan iki iddianamede de örgütle ilgili hiçbir soru sorulmadığı ortaya çıktı. Daha sonra ise 20 yıl önce 1 Mayıs’a katılmak, Orhan Yılmazkaya ile çay içmek, aynı üniversitede okumuş olmak suç kapsamında sayıldı.
İDDİANAMEDE MARX BİLE VAR!
Yapılan operasyonlar kadar Devrimci Karargah iddianameleri de bir o kadar çelişkilerle dolu. Somut delillere dayandırılmadan hazırlanan iddianamelerde, yasal zeminde faaliyetlerini yürüten SDP ve TÖP üyeleri, örgüt üyesi olarak lanse edilerek, farklı dergi ve dernek çevrelerinden insanlar, sendikacılar, aralarında hiçbir örgütsel ilişki olmadığı halde sırf birbirlerini tanıyor olmaktan ya da bazı dergilerde yazı yazıyor veya okuyor olmaktan dolayı tutuklandı. SDP ile ilgili olarak örgütsel yayınlarında Karargâh'ın propagandası yapıldığı ve Devrimci Karargah terör örgütünün stratejisi gereği olarak Demokrasi İçin Birlik Hareketi (DBH) içerisinde faaliyet yürüttüğü iddiaları delil gösterildi. Ayrıca, Şeyh Bedrettin’in hayatına dair yazılar,  Korkut Boratav,  Bülent Forta, Sibel Özbudun ve Temel Demirer’in yazıları, 30 yıl önceki broşürler gösterilerek, suç kapsamına alındı. Hatta ÖDP, EMEP, SDP gibi yasal partilerin bu örgütle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkili olduğu ifade edildi. Ayrıca  Marx, Lenin, Engels’ın kitaplarını bulundurmakta “suç” olarak sayıldı.
Emniyetteki soruşturma sırasında örgüte yönelik hiç bir soru sorulmadığı belirtilirken, sanık ve sanık yakınlarına göre polisin sorduğu sorulardan bazıları şunlardı:
"Karl Marks mı, Şeyh Bedrettin mi?", "Şeyh Bedrettin'i tanıyor musun?"

İddianame evlere şenlik

SDP, TÖP üye ve yöneticileri ile Bilim ve Gelecek, Red ve Demokratik Dönüşüm dergisi çalışanlarının Devrimci Karargâh üyesi olduğuna ilişkin gösterilen deliller, iddianamedeki tutarsızlıkları ortaya koyuyor. Bu delillerin içinde Ceylan Önkol anmasına katılmak da var, partililerin birlikte yemek yemesi de, bir telefon görüşmesinde yapılan espriler de… İşte suçlamalardan bazıları:

SDP GENEL BAŞKANI RIDVAN TURAN: Newroz mitingine, Ahmet Türk’e yapılan saldırıyı protesto mitingine, IMF protestolarına katılmak; SDP üyeleriyle yemek yemek; Evinde “komünist fikir adamlarının eserleri” bulundurmak; Ergenekon soruşturması kapsamında bir dönem gözaltına alınıp serbest bırakılan gazeteci Merdan Yanardağ ile 2001-2006 yılları arasında üç kez telefonla görüşmek

TÖP SÖZCÜSÜ TUNCAY YILMAZ: Fiziki takip sonucunda SDP’ye geldiğinin anlaşılması; 2009’da Ceylan Önkol’un öldürülmesini protesto amacıyla Galatasaray Lisesi önünde yapılan basın açıklamasına, Necdet Adalı için yapılan anma etkinliğine, Kağıthane’de düzenlenen referandumu boykot mitingine katılmak; SP üyesi Mahir Sayın’la aralarında geçen bir telefon görüşmesi

RED DERGİSİ ÇALIŞANI HAKAN SOYTEMİZ: Fiziki takip sonucu TKP’lilerce düzenlenen yürüyüşlere katıldığının anlaşılması; Kullandığı telefonun kendi adına kayıtlı olmamasının “potansiyel tehlike” oluşturması;

SDP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI GÜNAY KUBİLAY: Devrim Yolunda Kurtuluş dergisinde yayımlanan “Sosyalist demokrasi okulu başka, hayat okulu başka mı” başlıklı yazısının Orhan Yılmazkaya’nın bilgisayarında kayıtlı olması

SDP ÜYESİ SULTAN SEÇİK KUBİLAY: Geçmişte katıldığı eylemler, gözaltındaki kayıpları protesto etmek vb. ;1997’de tutuklandığında evinde yapılan aramada bulunan materyaller

SDP MYK ÜYESİ ULAŞ BAYRAKTAROĞLU: Orhan Yılmazkaya’yı anma toplantısına katılmak; IMF ve Dünya Bankası protestolarına kar maskesi ile katılmak

SDP ÜYESİ İBRAHİM TURGUT: Demokrasi İçin Birlik Hareketi’nin düzenlediği etkinliklere katılmak; Bir kısım örgüt mensupları ile örgütsel ilişki içerisinde hareket edildiğinin tespit edilmesi

BİLİM VE GELECEK DERGİSİ EDİTÖRÜ BAHA OKAR: Örgüte sahte kimlik temin etmek (sadece bir kimlik fotokopisinde parmak izi bulunduğu için);  PKK kampında eğitim almak (O tarihlerde İstanbul'da çalıştığını ve sabit olduğunu kanıtlayabilmesine rağmen); Annesinin üzerine kayıtlı telefonla bir Ergenekon tutuklusuyla görüşüldüğü için (Telefonu Okar kullanmıyor. Üstelik ne fezlekede ne iddianamede dinlemelerin içerikleri yok.)

‘Her muhalif eylem suç sayılmış’

SDP MYK üyesi Yeşim Ergün ile SDP ve TÖP yöneticilerin Karargâh tutuklusu olma durumunu konuştuk. Ergün'e göre iddianame bir çuval!

» İddianameye dair neler düşünüyorsunuz?
Bu iddianame bir çuval işlevi görüyor. AKP bunu bilinçli bir teknik olarak uyguluyor. Hükümet Hanefi Avcı ile bizi aynı davada yargılayarak bir itibarsızlaştırma yöntemi izliyor. Arkadaşlarımız gözaltına alınırken neyle suçlandıkları söylenmedi kendilerine ancak evleri didik aranıp, bütün dökümanlarına el konuldu. Hatta içerde bulundukları 5 ay boyunca da ne ile suçlandıkları söylenmeyerek alttan alta bir iddianame hazırlanma girişimine geçildi. Somut bir şey yoktu ellerinde, bu süreçte hazırladılar.

» Peki iddianamede nelerle suçlanıyorsunuz?
İki bağlantı önem taşıyor burada. Devrimci Karargâh ve Hanefi Avcı ile bağlantı kurulmaya çalışılıyor. Bunu da şu şekilde yapıyor. Bedrettini Hareketi SDP içinde örgütlenmeye başlıyor diyor. Doğrudur. SDP birleşik ve çoğulcu bir partidir. Bedrettini Hareketi de Genel Başkanımız Filiz Koçali’nin katılımıyla gerçekleştirilen bir yemekle partiye katılımlarını deklare edildi. İddianamenin bir yerinde Bedrettin Hareketi’nden bu şekilde bahsederken diğer sekiz yerinde de aynı hareketten Devrimci Karargâh olarak bahsediyor. Ama biz Bedrettini Hareketi’nin nasıl Karargâh’a dönüştüğünü bilemiyoruz. İddianameyi hazırlayanlar da buna dair hiçbir delil sunmuyor.
PARTİ SAVUNMASI VERECEKLER
Hanefi Avcı’ya gelirsek tutuklananlardan Nejdet Kılıç’ın Hanefi Avcı ile bağlantısı olduğu iddia ediliyor. Aralarındaki ilişkiyi de şu şekilde açıklıyor; 1993’te Aktüel dergisinin yapmış olduğu işkencecilerin özür kampanyasında Nejdet Kılıç özrü kabul edenlerden biri. Buradan doğru Hanefi Avcı ile birbirlerini tanıdıkları iddia ediliyor. Bir telefon görüşmesinin ardından birbirlerini tanıdıkları iddia ediliyor. İleri sürülen suçlamalar, Newroz’a katılmak, İMF karşıtı protestolar, BDP heyeti ile beraber Barış Zinciri oluşturmak, Ahmet Türk’e atılan yumruğu protesto etmek, Burger King işgali, dershane işgalleri.

» Nasıl bir savunma yapacaksınız?
Rıdvan Turan’ın avukatı açılış savunması yapacak. Diğer arkadaşlar da parti savunması verecekler. Çünkü burada parti yargılanıyor, iddianamenin yarısından çoğu SDP’nin örgütlenmesine dair çalışmaları yargılanıyor. Bu nedenle parti savunması yapılacak. Esra Koçak Ankara

Şakalaşma diyalogları delil yerine geçti!

İddİanamede Sosyalist Parti üyesi Mahir Sayın’la ilgili olarak sunulan bir “delil” de oldukça ilginç. Söz konusu delil, 12 Mart 2010 tarihinde TEKEL işçilerinin eylemini desteklemeye giden TÖP üyesi Tuncay Yılmaz ile Sayın arasında geçen bir telefon görüşmesi. Sayın’ın bir kafeyle ilgili olarak “Burası devrimci karargah yaa” şeklindeki sözleri teknik takibe takılmış, iddianameyi hazırlayan Savcı Kadir Altınışık, bu görüşmeyi "şifreli konuşma" olarak tanımlamıştı.
YILMAZ: Siz nerdesiniz parti….(anlaşılmadı)
SAYIN: Maydanoz’da, gel
YILMAZ: Maydanozdasınız
SAYIN: He he
YILMAZ: Haa
SAYIN: Burası devrimci karargah yaa
YILMAZ: Tamam peki başka kim var orda, sizinle kim var?
SAYIN: Gel tamam buradayız
YILMAZ: Hadi görüşürüz tamam

“Aklımız ve yüreğimiz Beşiktaş Adliyesi’nde”

ESRA KOÇAK ANKARA

AklImIz ve yüreğimiz onlarla, onların yanında diyen Sıra Kimde İnisiyatifi SDP ve TÖP’lü yöneticilerin de yargılandığı Devrimci Karargâh davasını izlemek için 13 Nisan’da Beşiktaş Adliyesi’nde olacaklarını duyurdu. Ankara Mülkiyeliler Lokali’nde gerçekleştirilen basın toplantısına katılanlarsa BirGün’e şudeğerlendirmelerde bulundu:

Döndü Taka Çınar (KESK Genel Başkanı): Davada kabul edilemez iddialar var. Kurgu ve senaryoların nereye varacağı ortada. Taraf olma sorumluluğuyla hareket ediyor ve tutuklananların serbest bırakılmalarını istiyoruz.
Necmettin Salaz (Aydın ve Sanatçı Girişimi): Kürt halkının yanında olanlar üzerinde yoğun bir baskı var. Destek verenlere şansın yok mesajı veriliyor. 
Yüksel Mutlu (BDP Parti Meclisi Üyesi): AKP, tek partili ve faşist bir rejime doğru yol alıyor.
Fadime Çelebi (ESP Genel Başkan Yardımcısı): Bir tek sosyalistler değil tüm halk teslim alınmaya çalışılıyor.  
Sibel Özbudun  (Akademisyen/Yazar): Sahte fezlekelerle birçok tutuklamalara alışığız ancak işkenceci bir polisle birlikte arkadaşlarımızın yargılanmasına şaşırıyoruz.
Hüseyin Gevher (78’liler Girişimi Sözcüsü): Kendini sistem dışı ifade edenler düzmece ifadelerle komplolarla tutuklanıyor. Bu komploya karşı hep birlikte direnelim.
Gökçe Otlu (İHD Ankara Şube Başkanı): “ Toplumsal muhalefete karşı var olan bu baskılara karşı duracağız.
Mahmut Konuk (Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi): Bu siyasal davada işkencecilerle arkadaşlarımızın birlikte yargılanması hakarettir.