İklim kriziyle mücadelede önemli yeri olan ormanlar, iktidarın söylemlerinin aksine azalıyor. Doç. Dr. Erdönmez: Ağaçlandırma çalışmalarında çağ atlamak şöyle dursun, ciddi bir gerileme ve başarısızlık dönemi yaşanıyor.

Ormanlar artmıyor, parçalanıyor!

HABER MERKEZİ 

AKP iktidarı sermayeye peşkeş çektiği ormanlık alanların arttığını iddia etse gerçekler farklı.

Uzmanlar, ülke ormanlarının küçük parçalara bölündüğüne ve güçsüzleştiğine dikkat çekiyor. Bu durum, ormanların iklim değişikliği ile mücadelede üstlendiği role de gölge düşürüyor. 

Son yıllarda, ormancılık dışı kullanımlara tahsis edilen ormanlarda kayda değer artış yaşanıyor. Türkiye tarihi boyunca yapılan tahsislerin neredeyse yarısı, son 10 yılda gerçekleşti; bunun büyük çoğunluğu enerji ve madencilik şirketlerine yapıldı. Yalnızca odun üretimi dahi, 2017’de yaklaşık 15 milyon metreküp seviyesindeyken 2023’te 25 milyon metreküpe ulaştı. 

Uzmanlara göre, orman alanlarının arttığına dair ifadelerin ardında, göç veren bölgelerde boşalan tarım topraklarının ve otlakların, kendiliğinden ormanlaşması yatıyor. Orman alanları, Yalova hariç Marmara'ya kıyısı olan tüm şehirlerde azalıyor. 

Direnci düşen ve biyoçeşitliliği azalan ormanlar, karbon tutma işlevini de yeterince yerine getiremiyor. 1990-2017 yılları arasında senede ortalama 63-67 milyon ton karbon tutan ormanlar, 2021’de yalnızca 34 milyon ton karbon tutabildi. 

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi, Ormancılık Politikası ve Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez İklim Masası’nda kaleme aldığı yazıda, “Odun üretiminin artması, iklim değişikliği ile mücadele bağlamında da önemli. Canlı ağaçlar, atmosferden karbondioksit alıp bünyelerinde depolarlar. Ağaçların odun üretimi için kesilmesi, ormanlarda depolanan karbon miktarının da azalması anlamına geliyor. Orman yerine odunda depolanan karbonun akıbeti ise odunun nasıl kullanıldığına bağlı. Örneğin mobilya haline getirilip ihraç edilen odunun depoladığı karbon da yurtdışına çıkar ve artık Türkiye’nin emisyonlarını dengeleyen bir unsur görevi üstlenemez. Üretilen odun yakılır ya da bir şekilde çürürse bu durum atmosfere doğrudan karbon salımı anlamına gelir. Ayrıca kesilerek ormandan çıkarılan ağaçlar artık fotosentez yapamayacakları için, ormanlar tarafından atmosferden alınan karbon miktarı da azalır” ifadelerini kullanıyor. 

Önceki dönemlere kıyasla ağaçlandırma çalışmalarında başarılı olunamadığını belirten Erdönmez, “1983-2002 yılları arasındaki 20 yıllık dönemde bir milyon 150 bin hektar ağaçlandırma yapılırken 2003-2002 arasındaki 20 yıllık dönemde bu miktar sert bir düşüşle 640 bin hektar civarında gerçekleşti. Daha açık bir ifadeyle, ağaçlandırma çalışmalarında çağ atlamak şöyle dursun, ciddi bir gerileme ve başarısızlık dönemi yaşanıyor” diyor. 

Ek Madde 16’yı değerlendiren Erdönmez, ormanlar üzerindeki yarattığı tehdide şu sözlerle dikkat çekiyor. “2018 yılından bu yana orman açma ve işgal suçlarında patlama yaşanmasına neden oldu. Türkiye genelinde işlenen orman açma suçu sayısı, 2017 yılında 2,473 iken 2021 yılında 6,043’e yükseldi. Aynı süre zarfında, bu suçlar dolayısıyla tahrip olan orman alanı ise 1,148 hektardan 2,468 hektara fırladı. Orman işgalleri 2,241’den 5,361’e, işgaller nedeniyle tahrip olan orman miktarı ise 970 hektardan 2,629 hektara yükseldi. Bu verilerden de anlaşıldığı üzere, her kalemdeki artış oranı, yüzde 100’ün üzerinde gerçekleşti. Ek Madde 16, Türkiye ormanları için her an her yerde patlamaya hazır bir bomba gibi. Tek çare, bu maddenin bir an önce Orman Kanunu’ndan çıkarılması”.