Devletin yargı, Emniyet, MİT ekseninde süren krizini tarafların gazeteleri değerlendirdi.

ONUR KILIÇ

Devletin yargı, Emniyet, MİT ekseninde süren krizini tarafların gazeteleri değerlendirdi.  Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan, Yeni Şafak gazetesinde yazdığı yazısında AKP kanadının krize dair hissiyatını dile getirdi. Aynı gün Zaman’da Hüseyin Gülerce’nin ‘Son tuzak: İktidar-cemaat...’ başlıklı yazısı da Cemaat’in hissiyatına ayna tutar nitelikteydi. İki taraf da huzursuz, acil çözüm isteniyor.

İki cephenin temsilcileri de bugün iktidarı oluşturan AKP-Cemaat koalisyonunun ortak çıkarları olduğunu, bugüne kadar sorunları ‘ortak akılla’ çözdüklerini ifade ederken, bugün yaşanan sorunun da ‘ortak akıl’ yani tekrar kafa kafaya vermekle aşılabileceğini işaret etti.

‘YANLIŞ YAPAN HESABINI VERİR’
Hükümet kanadının krize dair algısının şimdiye kadarki en açık yorumları Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’dan geldi. Bir yandan ‘çatışma yok’ mesajı veren Akdoğan, AKP’nin ortaya çıkan tablodan hoşnutsuzluğunu da belirtti. “AK Parti ile Gülen Cemaati arasında hiçbir zaman bir çatışma ve çekişme yaşanmamıştır, bundan sonra da yaşanmayacaktır. Bu sadece gönül birlikteliği değil, büyük Türkiye idealinde temerküz eden bir amaç ve hedef birlikteliğidir” diyerek yaşananların parti ve cemaati ortak olarak uçuruma sürükleyebileceği endişesini paylaşan Akdoğan, “Yanlış yapanlar veya istismar edilecek durumlara sebep olanlar hesabını millete ve adl-i ilahiye verirler” sözleriyle de bir nevi Hükümet’in ‘Bu sürecin hesabını Cemaat verir’ tavrının sözcülüğünü yaptı.

Yalçın Akdoğan, iktidar blokunda yaşanan ama adını anmaktan bile huzursuz olduğu krizi yaratan adres olarak da Cemaat’i gösterdi:  “Eğer bir tuzak varsa tuzağın başlangıç noktası neresidir? Şer güçlerin işine yarayacak bu iklimi kim üretmiştir? Ergenekon sadece MİT'in içine mi sızmıştır, yoksa her kurum ve yapı bu yönlendirmeden nasibini almakta mıdır? Tuzak sadece hükümete mi kurulmuştur? (…) Bugün yaşadığımız vahim sonuç kimin eseridir?”
Yazının sonunda ise birlik mesajlarına yer ver Akdoğan, daha önce de sayfalarımızda belirttiğimiz ‘Yemeyelim Birbirimizi’ tutumunun izini sürdü. Sorunların birlikte çözülmesi, yönetimin ortak akılla sürdürülmesi ve paylaşılması tavrının sürdüğünü tarifleyen Akdoğan, “Bugün için AK Parti iktidarına zarar vermek ise Türkiye'ye ve Türkiye içindeki herkese zarar vermek anlamına gelir. Milletin hayır duasıyla ve desteğiyle bütün badireleri atlatan AK Parti iktidarı bu oyunu da bozacaktır. Menfaat değil ideal birlikteliğiyle oluşan kardeşliğe kimse halel getiremez.” dedi.

CEMAAT BASKI ALTINDAYMIŞ
Konunun diğer tarafında Cemaat’in ruh halini de Hüseyin Gülerce tarif etti. Tartışmanın Cemaat üzerinden gitmesinden duyulan rahatsızlıktan söz açan Gülerce, “Bir ‘cemaat heyulası’ ve algısı pompalanıyor. 28 Şubat'ın o kasetli, kasvetli günlerini hatırlatan kirli bir karalama kampanyası var. 28 Şubat'ta yapamadıklarını, referandumdaki yüzde 58 evet ile güçlendirilen demokratikleşme zemininde, yüzde 50 ile iktidar emaneti verilen AK Parti iktidarında yapmak istiyorlar. Alenen hükümete sesleniyor; "bitirin şu cemaatin işini" diyorlar...” dedi.

Cemaat’le en ufak çelişki içerisinde olanları Ergenekonculukla ilişkilendirmeyi bu tartışmaya da taşıyan Gülerce, “Daha düne kadar, ‘Erdoğan diktatörlüğe gidiyor’ diye içeriye dışarıya jurnalleme yapan zevat, şimdi ‘asıl kabahat bu cemaatte’ diye AK Parti'nin akıl hocalığına soyunuyor. "Cemaat" dedikleri insanları en yakından tanıyan, hâlâ dost zannedilen bu insanlar, Ergenekoncu koronun arka taraflarında boy göstermiyorlar mı...” sözleriyle de liberallere gönderme yaptı. Böylece Ergenekon davasının ruhani savcısının ağzından Ergenekon örgütü içerisinde liberallere de yatacak yer olduğu anlaşıldı.

ÖFKE İLE KALKAN ZARARLA OTURUR
Gülerce, AKP’nin hazırladığı MİT kanunu konusunda Cemaat’e yakın kesimlerdeki rahatsızlığın boyutlarını “Öfke ile kalkan zararla oturur. Hele bu öfke, yeni kanun düzenlemelerine alelacele yansırsa, Ergenekon davası üzerinden demokratikleşme sürecinin dinamitlenmesi bile söz konusu.” sözleriyle bir kez daha dile getirdi. Akdoğan da yazısında bu kanun değişikliğini istemeyenleri krizin sorumlusu olarak gösteren bir yorumda bulunmuştu. Böylece kanun değişikliğinin Hükümet ve Cemaat arasında önümüzdeki dönemde yeni gerginlikleri tetikleme potansiyelinin üzerinden iki sözcü aracılığıyla tekrar geçildi.

Kardeşlik ve beraberlik çağrılarına katılan Gülerce de bunun ‘ortak akıl’ ile olabileceğinin altını çizerken, AKP’nin bugüne kadarki başarılarından söz etti: “Bence tam da bugün itidale, sağduyuya, ortak akla ihtiyaç var. Yargısı, istihbarat teşkilatı ve emniyet güçleri tartışmanın odağına oturmuş, hükümet ile yargısı karşı karşıya gelmiş görüntülü bir Türkiye'nin kime ne faydası var? Bu hükümet, Cumhuriyet tarihinin gördüğü en icracı, en uyumlu, en gayretli, en başarılı hükümettir. Demokratikleşme konusundaki siyasi iradesi, başta Sayın Başbakan olmak üzere şimdiden tarihe geçmiştir. Ülkesini seven, insaf ve vicdan sahibi hiç kimse, bu hükümetin tökezlemesini istemez.”
Gülerce, bu güzellemelerin ardından da hükümete somut bir uyarıda bulundu ve çözümün Cemaat açısından adresini yeni anayasa olarak gösterdi: “Fakat hükümetin de, halktan aldığı yetkiyi, yetki ne yönde ise yerine getirme yükümlülüğü ve sorumluluğu var. Vesayet rejimi,12 Eylül kanunları devam ederken sona ermez. AB üyeliğini önemsemeden, sivil bir anayasaya dört elle sarılmadan (…) demokratikleşme sağlanmaz. (…) İstenilen tek bir şey var: Temel hak ve hürriyetler, din ve vicdan özgürlüğü teminat altında olsun yeter...”

Erdoğancılar, Cemaatçiler ve Kuleciler...

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile 4 MİT’çinin ifadeye çağrılmasıyla birlikte, Cemaat-AKP kavgasının medyaya yansıması ilginç oldu. Gazeteler bu tavırlarını manşetleri ve haberleri veriş biçimleriyle gösterdiler.
Bazıları son derece net, bazıları ise hafif çekincelerle de olsa tarafını ilan etti.

Yandaş köşe yazarlarında ise üç farklı taraf belirdi.
 Bir grup açıkça veya örtülü olarak AKP’den, diğeri cemaatten yana tavır koydu. Üçüncü grubu ise ortadakiler “durum siz kardeşsiniz” türünden yorum yaptılar.

Yorumlarında AKP’den yana tavır koyan köşe yazarları şunlar: Yeni Şafak’tan A.Kadir Selvi, Hilal Kaplan, Ali Bayramoğlu, İbrahim Karagül, Yusuf Ziya Cömert. Star gazetesinden Eser Karakaş, İbrahim Kinaş, Mustafa Karaalioğlu, Mehmet Ocaktan, Ergun Babahan.

Akit’ten Hasan Karakaya. Taraf’tan Yıldıray Oğur, Melih Altınok. Akşam’dan Nagehan Alçı, Deniz Ülkü Arıboğan. Zaman gazetesinden Mümtazer Türköne. Habertürk’ten Balçiçek İlter. Hürriyet’ten Taha Akyol, Radikal’den Akif Beki, Vatan’dan Okay Gönensin.

Yaptıkları yorumlarla cemaatten yana tavır alanlar ise şunlar: Taraf’tan Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Baransu, Emrullah(Emre) Uslu Murat Belge. Zaman’da Etyen Mahçupyan, Mehmet Kamış, A.Turan Alkan, Şahin Alpay, Nedim Hazar, Hüseyin Gülerce.

Bir de ortada durmaya çalışarak her iki tarafa da söz kırpanlar var.
Onlar da; Star’dan Ahmet Kekeç, Fehmi Koru, Sedat Laçiner. Habertürk’ten Nihal Bengisu Karaca.
Kuşkusuz bu saflaşma bizim yazdıklarımızla sınırlı değil...
Ama...
Bu yazıya son bir cümle gerekiyor; yazalım: Yiyin birbirinizi...  Odatv