Ortak akıl, ortak aday

Dr. Öğr. Üyesi Tayfun KAHRAMAN / Silivri Cezaevi’nden yazdı. (Silivri 9 No’lu Cezaevi A/47)

Felakete dönüşen Maraş Depremi ile birlikte yaşadığımız çok acı tecrübe de gösterdi ki, bizim ortak akla ve iradeye, yani demokrasi ve bilime dayalı bir yönetim sistemi kurmamız gerekiyor. Felaket karşısında gösterdiğimiz birlik ve dayanışma, birlikte yönetme ve yaşama kültürüne dayalı demokratik, bilimsel bir sistemi ortak irade ile inşa edebileceğimizi gösterdi. Tek adam sisteminin yurttaşları kutuplaştırarak, düşmanlaştırarak tek merkezden yönetme tercihinin iflasını hep beraber yaşadık, çaresizlik içinde acı bir bedel ödedik. Demokratik, ortak akıl ve iradeye dayalı bir düzende yaşasaydık deprem gerçeğine uygun olmayan bu yapılaşmayı engelleyebilirdik. Demokratik bir ortamda tüm yetersizlik ve sorumsuzlukların hesabını sorar, aynı hataların tekrar tekrar yapılmasının önüne geçebilirdik. Şu anda tüm yurttaşlar tek adamlığın merkezi karar alma mekanizmasının acil durumda işlemez hale gelmesi ile ortaya çıkan koordinasyonsuzluğa, enkaz altında yalnız bırakılan canlarımıza, iktidarın “her şeye hâkimiz” söylemiyle acılı depremzedelere yönelttiği nobran dile, denetimsizliğe, akıl ve bilim dışılığa, hukuksuzluğa karşı çok öfkeli.

***

İktidarın bu kurgulanmış beceriksizliğine karşı sivil toplum ise kısıtlı imkânlarıyla, otonom olarak ve hızla organize olma yeteneğini gösterdi. Tek adam iktidarı bu nedenle demokrasiden, özgürlüklerden, bir arada olmamızdan nefret ediyor. İşte tam bu nedenle ortak akıl ve iradeye, demokrasi ve bilime dayalı, farklılıklarımızla bir arada ve özgür yaşamı kuracak yönetim sistemini Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılına girerken oluşturmamız şart. Son bir yıldır aynı tempoda koşan Millet İttifakı, Mutabakat Metni ile beraber temposunu artırmaya, iktidar ise bu ritmi bozmaya çalışmaktadır. Zorlu bir fırtına şeklinde geçen aday belirleme süreci sonunda Millet İttifakı’nın ortak adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun resmen açıklanması ile yeniden yükselen tempo seçime kadar sürdürülmeli, iktidara bunu bozma fırsatı vermemelidir. Şimdi Millet İttifakı’nın adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun bütün muhalefet kesimlerini demokrasi ve asgari müşterekler paydasında buluşturarak muhalefetin siyaset yapacağı alanın genişletilmesi imkânı mevcuttur. Kabul etmek gerekir ki bu hiç kolay değil. Sadece Millet İttifakı’nın içinde dahi bu denli farklı kesimleri temsil eden siyasi partilerin bir ortak politika metni üzerinde mutabakata varması ve bir seçim ittifakı olarak birleşmesi, siyasi tarihimizin en önemli olaylarından biridir. İktidarın yarattığı enkaza ve tek adam rejimine karşı bir mutabakat zemini kurmak az buz iş değil. Son bir yıldır devam eden ortaklaşma çabasının sonuçları elbette herkesi tatmin etmeyecektir. Bu yorumu yaparken sonucu üretecek masanın aktörlerinin pozisyonlarını da düşünmek gerekir. Seçime az bir süre kala daha da gecikmeden geniş muhalefet ittifakını bir araya getirecek ortak adayın açıklanarak somut politikalar sunması beklenirken yaşanan kriz herkesi şaşırttı. Ancak, muhalefetten değişim bekleyen, yeni bir ülke inşasına yönelik umudu bırakmak istemeyen seçmenlerin iradelerini ortaya koyarak liderleri çağırdığı sağduyunun hâkim olmasına tanıklık ettik.
Bu anlamda asıl önemli olan Türkiye’nin sosyal demokratlarının, sosyalistlerin, Kürtlerin, milliyetçilerin, muhafazakârların ve tüm demokratların ortak değerler ve ortak aday arkasında buluşması; tek adam rejimine karşı 2023 seçimlerinde büyük değişimi müjdelemektedir. Bugüne kadar ortak politikalar üzerinde mutabakata odaklanarak adayı değil, ülkenin aydınlık geleceği için çıkılacak yolu çizmek önemliydi. Şimdi elzem olan, en geniş şekliyle toplumsal muhalefeti oluşturan her siyasi grubun, aktörün sorumlulukla hareket ederek Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde toplumsal birliği yeniden inşa etmektir. En önemlisi ise kendisinin tüm toplumsal kesimlerle iletişim kurarak, Erdoğan gibi yüzde 50+1’in değil; 84 milyonun Cumhurbaşkanı olmayı, kutuplaşma yerine kucaklaşmayı hedefliyor olmasıdır. Millet İttifakı’nın sokağı dinleyerek nabzını tutabilmesi, Mutabakat Metni’ni sadeleştirerek tüm kesimlerle aktarabilecek iletişim becerisine sahip olması ve bu etkileşimi sandığa aktaracak enerjiye sahip olması, programa güveni de arttıracaktır. Seçmenin beklentisi kendi hayatına dokunacak sonuçları duymak, geçmiş kavgaların gölgesinden sıyrılıp ileriye doğru bir rota belirlendiğini ve bu rotanın yeni, güçlü kadrolar ile uyum içindetakip edileceğini bilmek olacaktır.

***

Millet İttifakı bu rotayı belirlemek üzere 9 ana başlık, 75 altbaşlık ve 2800 somut vaat açıkladı. Bu vaatler aslında hem yeni bir Türkiye vizyonu hem de bir restorasyon reçetesi sunuyor. Şimdi bu vaatler seçmene yönelik siyasi bir dile tercüme edilerek tüm genel başkanların, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın katılım ve desteğiyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun meydana çıkarak siyasi iddiasını sergilemesinin vaktidir. Tabii ki en geniş toplumsal muhalefetin ortak adayda ittifakı dendiğinde Mutabakat Metni’ni eksik bulanlar mutlaka olacaktır. Bazı başlıklara değinilmemesi, bazılarının yetersiz bulunması şeklindeki eleştiriler elbette değerlidir ama programını belirleyecek ve uzlaşma görüşmelerini yürütecek adaya da haksızlık etmemek, alan açmak gerekir. Çünkü bu metin bir yönetim programı, bir partinin siyasi programı değil mümkün olan en geniş zeminde uzlaşı ile oluşan bir mutabakattan ibarettir. “Türkiye’de konuşulamayan çoğu başlığın ortak zeminde konuşulabileceği bir ortam nasıl yaratılır?” sorusuna cevap vermesi çok önemlidir. İktidarın yarattığı tahribatın nasıl giderileceğini ve toplumsal uzlaşmanın nasıl sağlanacağını bu noktadan yola çıkarak belirlemek gerekir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerine büyük bir cesaretle aldığı tarihi görevi ise bu tartışmaları uzlaştırarak, Mutabakat Metni ile oluşturulan ortak zemini, bir hükümet programına çevirmek, siyasi sloganlarını belirleyerek seçmene anlatmak, adalet ve demokrasi talebinde birleşen tüm kesimlerin oyuna talip olmaktır.

***

Bugün Millet İttifakı’nın mutabakat metni deprem sonrasındaki performansı ve fırtınalı aday belirleme sürecinden bütünlüğünü koruyarak çıkması ile psikolojik üstünlüğü ele geçirdiği ortada. Erdoğan buna karşı özeleştiri yapıp hatalarını kabul edemeyeceği için her zamanki saldırgan ve hakarete varan üslubuyla, “Bay Bay Kemal” gibi tuhaf sloganlarla kendi oy tabanında motivasyon yaratmaya çalışıyor. Üstünlüğü ele geçiren Millet İttifakı’nın şimdi yapması gereken, ittifak dışında kalan Kürtler ve sosyalist blok ile görüşmeleri sürdürerek ortaklık zeminini genişletmektir. Ardından Mutabakat Metni’nin uygulanması ile nasıl bir Türkiye ortaya çıkacağını somut ve akılda kalır bir şekilde seçmenlere aktarmak gerekecektir. Erdoğan’ın ayrıştırıcı ve düşmanca diline karşı demokratik, laik, kamucu, uzlaştırıcı, çoğulcu bir ülkeyi nasıl inşa edileceği Kemal Kılıçdaroğlu tarafından anlatılacaktır.

Millet İttifakı için yönetici kadro, anayasa değişikliği mutabakatı, Ortak Politikalar Mutabakat Metni tamam. Geniş muhalefet ittifakını tek aday arkasında birleştirmek için adayın adı da belli oldu. Kaybedilen çok değerli zamanı telafi etmek bakımından Kemal Kılıçdaroğlu’nun kalan kısıtlı sürede geniş muhalefet ittifakını kurmak, mutabakat metninde yer alan vaatleri seçim sloganları haline getirmek, bunları geniş halk kitlelerine en uygun iletişim dili ile aktarmak gibi zorlu görevleri var. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde tüm liderlerin birlikte meydanlara çıkmasının, demokratik bilime dayalı, farklılıklarımızla bir arada ve özgür bir yaşamın mümkün olduğunu göstermesinin vaktidir.