Ortak değerler meselesi…

Erendiz ATASÜ

Sevgili Okur, kendimi bildim bileli yani, 1960’lardan bu yana ülkemizi, sağ siyasetler yönetti. Gönlüm, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit’in başbakanlık dönemlerini ayrı koymak istese de kurdukları hükumetler başbakandan daha sağda siyasal oluşumlarla koalisyon biçiminde tecelli ettiği için, maalesef gönlümün isteğini yerine getiremiyorum. Eh, 1950’ler boyunca yurdumuzu yöneten Demokrat Parti’ye de sol diyemeyeceğimize göre, demek ki en azından 70 küsur yıldır, sağ görüşlü yönetimlerin altındayız. Bu durumda, “ortak değerlerin” başına bir hal gelmişse, sağ siyasetçilerin aynada başka yöne bakmaları gereksizdir.

Türk sağının ilginç bir huyu var, kendi değerlerini “ortak değerimiz” diye savunmak ve ilan etmek. Yakın bir tarihte, adını anımsayamadığım bir sayın siyasetçi, rahmetli Türkan Saylan’ı “ortak değerlere” saygı göstermemekle suçlarken, ortak bir toplumsal alışkanlığı, yani “ölenleri hayırla yad ediniz” düsturunu çiğnediğini fark edemedi. Türkan Hanım’ı savunacak değilim, onun buna ihtiyacı yok; ismi, gerek hekim gerek toplum önderi yönleriyle, bu ülkenin yetiştirdiği en faydalı yurttaşlarından biri olarak tarihe geçti. Oysa görüyorsunuz, sayın beyefendinin adını ben bile hatırlayamıyorum.
Bir yurdun, bir ulusun, bir halkın ortak değerleri nelerdir, sevgili okur?

En başta vatan. Peki vatan nedir? Üstünde yaşadığımız coğrafyadır, dağları, ovaları, ormanları ve orman canlıları ile; akarsuları, toprakaltı zenginlikleri, kentlerinin tarihi dokusuyla; tarlaları, fabrikaları, limanlarıyla vatan!

İklim krizi gümbür gümbür gelirken, ormanlarımız cayır cayır yanmasın, oradaki canlılar heder olmasın diye önlem mi alınmıştır? Yanmış orman alanlarının bir süre sonra kendini onaracağı bilimsel bir gerçeklikken, anılan alanların apar topar yapılaşmaya açılmasıyla mı ormanlarımız korunacaktır? Akarsularımız atıklarla zehirlenmesin, göllerimiz kurumasın diye kayda değer bir çaba mı vardır? Tarım ölmesin, fabrikalar çalışsın, işsizlik önlensin, limanlar haraç mezat satılmasın diye ne yapılmıştır? Tarihi dokusunu yitiren şehirler, kimliksiz yığınlar türetir. Başkent Ankara’nın Cumhuriyet tarihinin tanığı mimari yapısı yok edilirken, ülkemizi yönetenler nereye bakıyorlardı?

Başka önemli ortak değer, dünyanın en şiirsel ve bilge dillerinden biri olan, ortak iletişim ortamımız yani Türkçemizdir. Türkçemize, “Türkçe out, Arapça in” diyerek öğrencinin Türkçe konuşmasını engellemeye çalışan, ulusal kültür bilincinden yoksun bürokratlar mı sahip çıkacaktır! Sorumlu mevkilerdeki siyasiler, yandaşları için örnek oluştururlar; bu nedenle de gerçekten sorumluluk sahibi iseler, sözlerine dikkat ederler; onların argoya, hakarete varan söylemleri ortak değerimiz Türkçemizi desteklemez, eksiltir.

Ayrıca, dil başka dillerden ödünç aldığı sözcüklerle zenginleşmez. Dil hayatın çocuğudur, yaşayan bir varlıktır. O dilin ortamında gerçekleşen bilimsel, edebi, teknolojik ve felsefi çalışmalarla zenginleşir, bir dil. Bu çalışmaların hayatın sonsuz çeşitliliğine kattığı yeni olgular, yeni somut nesneler, yeni kavramlar ve bütün bu yeniliğe ad olarak takılan yeni sözcüklerle varsıllaşır bir dil. “Bilgisayar” sözcüğünü anımsayalım. Türkiye’nin son yirmi yılı bilimsel, edebi ve felsefi çalışmalar açısından nasıl geçmiştir?

En önemli ortak değerlerden biri Cumhuriyet’tir. Bu ülke 20. yüzyılın başında, Britanya İmparatorluğu, adı cumhuriyet olan Fransa İmparatorluğu, onlara özenen İtalya ve tarihsel hezeyan içindeki Yunanistan’ın fiili sömürgesi durumuna düşerken, müdahale eden ve bağımsızlığımızı cumhuriyet rejimiyle taçlandıran o çok özel tarih ve o tarihin yaratıcılarıdır, ortak değerimiz. O tarihin önderlerine, hepimizin hatırında olan saygısız hitaplarda bulunmakla ortak değer korunamaz. Cumhuriyet’in bin bir emekle kurduğu hangi iktisat, hangi eğitim, hangi sağlık kurumu bugün ayaktadır? Çoğu haraç mezat satılmıştır ya da işlevsizleştirilmiştir! Üstelik Cumhuriyet’i korumak, kurumlarını olduğu gibi bırakmakla da değil, geliştirmekle mümkün idi.

Gençlik hem ortak değerimiz hem geleceğimizdir. Gençlerimiz, Cumhuriyet’in ruhundan ve ana ilkelerinden uzak bir takım kurumlarda cinsel saldırılara uğrarken, baskı altında intihara sürüklenirken, gençliği kurtarmak için hangi önlemler alınmaktadır? Hiç de boş olmayan kaygılar, yani işsizlik, geleceksizlik kaygıları, gençlerimizi virütik bir salgın gibi sararken, genç insanlar ülkeyi terk etmekten başka umar bulamazken, sayın yöneticilerimizin, gençlere sunabileceği ne vardır?

Gelelim çok önemli din meselesine. Sağ siyasaların en sağındakiler, yani siyasal İslamcılık ile dizginsiz kapitalizmi bütünleştirmiş olanlar… Aralarından kimileri, kendi parlamentosunu bombalamaya, kendi halkını katletmeye niyetli bu edimleri içine sindirebilecek tıynette kimseleri içlerinde barındırarak, dini ortak bir değer olarak ileri sürme imkanını kendi elleriyle yok etmediler mi!

Ortak değerleri koruma iddiasındaki kişilerin dikkatine saygıyla sunulur.