Osman Kavala'nın 'casusluk' suçlamasıyla tutuklu yargılandığı davanın Gezi davası ile birleştirilmesine karar verildi. İstinaftan bozulan Gezi Davası 21 Mayıs’ta görülecek. Öte yandan Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verildi.

Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verildi

Osman Kavala'nın, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "casusluk" suçlamalarıyla yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Dosyanın İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Gezi Davası ile birleştirilmesine karar veren mahkeme Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. Birleştirme kararı verilen Gezi Davası 21 Mayıs 2021’de saat 10.00’da 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.

T24’ün aktardığına göre, İstinaf mahkemesinin beraat kararını bozmasının ardından yeniden görülmeye başlanacak olan Gezi davası ile bu davanın sanığı olan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala hakkında, "casusluk" suçlamasıyla açılan davanın birleştirilmesine muvafakat verildi.

Osman Kavala duruşmaya tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlandı. Duruşmayı aralarında milletvekilleri ve konsolos yetkililerinin bulunduğu çok sayıda kişi izledi. Mahkeme başkanı, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi Davası ile birleştirilmesi yönünde muvafakat verdiğini açıkladı.

Duruşmada tanık olarak dinlenen Leyla Alaton’a, Osman Kavala’nın avukatı Deniz Tolga Aytöre “Henri Barkey ile Osman Kavala arasında bir ilişkiye şahit oldunuz mu?” diye sordu. Alaton, “Şahit olmadım. İkisini hiçbir zaman bir arada görmedim de duymadım da” dedi.

Duruşmada tanık olarak dinlenen otel çalışanı Osman Ereğli, 15 Temmuz darbe girişiminin olduğu gece Henri Barkey otelde konakladığını söyledi. Ereğli, üzerinde Pensilvanya yazılı çanı resepsiyona kimin bıraktığını görmediğini beyan etti.

‘İDDİA MAKAMI YARGIYI YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞMAKTA’

Kavala duruşmadaki beyanında, "Olayları ve olguları nesnel biçimde değerlendiren tarafsız bir gözlemcinin, hiçbir dayanağı olmayan ve yasadaki tanımına aykırı biçimde kullanılan casusluk suçlamasının AİHM’in derhal tahliye edilmem yönündeki karını boşa çıkartmak için kurgulanmış olduğunu anlayamaması olası değildir. Suçlamalara dayanak olacak somut delil yokluğunda, iddia makamı birtakım komplo teorileriyle ve suçlamaları birbirlerinin kanıymış gibi iç içe geçirerek algı yaratmaya, bu şekilde yargıyı yönlendirmeye çalışmaktadır." dedi.

Kavala, "İddia makamının öne sürdüğü iddialar olgusal temelden yoksundur, mantık kurallarına aykırı biçimde suçlamalar arasında irtibat kurulmaktadır. Böyle bir davranış ancak ideolojik yaklaşımla ya da iyi niyet eksikliği ile açıklanabilir. Amaçlanan, suçlu olduğum algısının canlı tutulması için ancak tutukluluk halinin kesintisiz olarak devam ettirilmesidir. Yani, kamu yetkisini ve yasa maddelerini amaçlarına aykırı biçimde kullanarak, özgürlüğümün keyfi biçimde kısıtlanmasına gerekçeler yaratmaktır; özgür yaşama hakkımın gasp edilmesine yönelik sürekliliği olan bir eylemdir. İstinaf Mahkemesi’nin bu duruşmadan kısa süre önce, iddia makamının talebine uygun olarak Gezi davasındaki beraat kararlarını bozması ve birbirleriyle ilişkisi olmayan insanların farklı edimleriyle ilgili davaların birleştirilmesi yönünde aldığı karar, Gezi protestolarıyla ilgili siyasi nitelikli iddiaların gündemde tutulmasına hizmet edecek ve mahkemenizin yetkisizleştirilmesi yoluyla çökmekte olan casusluk suçlamasının ömrünün uzamasına, buna dayandırılan tutukluluğumun kesintisiz devamına imkan sağlayacaktır." ifadesini kullandı.

Kavala şunları kaydetti:

"Geçen zaman paralel bir cezalandırmaya dönüşen bu hukuksuz uygulamanın vahametini sıradanlaştırmamakta, daha da arttırmaktadır. Özgürlüğümden mahrum yaşadığım her geçen gün benim için daha da önemli bir kayıp haline gelmektedir."

KAVALA İLE İLGİLİ YARGISAL SÜREÇ

Gezi Parkı davasında "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs", "mala zarar verme", "nitelikli yağma", "tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması veya el değiştirilmesi", "kasten yaralama", "ağırlaştırılmış yaralama" ve "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet" suçlarından İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince yargılanan Kavala'nın, suçların işlendiğine dair mahkumiyete yeter derecede hukuka uygun somut ve kesin delil bulunmadığı gerekçesiyle beraati ve tahliyesine karar verilmişti.

Aynı gün FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında gözaltına alınan Kavala, bir gün sonra sevk edildiği hakimlikçe "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan tutuklanmıştı.

Kavala hakkında ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında sevk edildiği mahkeme tarafından 9 Mart'ta "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme" suçundan tutuklanma kararı verilmişti.

"Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan 2 yıllık tutukluluk süresinin dolduğu gerekçesiyle 20 Mart'ta tahliyesine karar verilen Kavala, 'casusluk' suçundan tutuklu bulunduğu için cezaevinden çıkamamıştı.

DAHA ÖNCE YAPILAN BAŞVURU DA REDDEDİLMİŞTİ

Osman Kavala'nın avukatlarının, "tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluk incelemelerinin hakim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği" gerekçesiyle daha önce yaptığı bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca 22 Mayıs 2019'da reddedilmişti. Genel Kurul, kararı 5'e karşı 10 üyenin oy çokluğuyla almıştı.