Toplumun en dıbındekılere, heteroseksüel kimliğe yönelik baskı ve şiddet kamu kurumları tarafından neredeyse görmezden geliniyor. Travesti ve transseksüellerin avukat

ÖZLEM ZORCAN ANKARA
Dünya Sağlık Örgütü, 1970'lerde eşcinselliğin bir hastalık olarak tanımlana-mayacağına karar verdi. Buna karşın Türkiye'de heterokseksüel olmayan 'yok' sayılıyor, kötü muameleye maruz kalan eşcinseller, travestiler, transseksüeller hakkını arayamıyor.

Son bir yıldır, travesti ve transseksüellerin avukatlığını yapan Ankara Barosuna kayıtlı Hakan Yıldırım Birgün'e yaptığı açıklamada, "Üzülerek söylüyorum ki, travestilere ve transseksüellere karşı savcılığın yaklaşımı önyargılı. Travestilerin zaten suçla iç içe bir yaşamları olduğu düşüncesi hakim. Oysa, savcılık önüne gelen her dosyaya objektif yaklaşmalıdır" dedi.

Yıldırım söz konusu önyargının, travestilerin herhangi bir saldırıya uğraması durumunda, huloıksal sürecin çok yavaş işlemesine neden olduğunu belirtti.

2006 yılında Eryaman'da yaklaşık 30 travestinin satirli, silahlı, sopalı saldırıya uğramış olduğunu hatırlatan Yıldırım şunları kaydetti:

"O dönemden bu yana yaşanan her saldırıda, saldırganların eşkalleri veriliyor. Hatta daha önemlisi, emniyete saldırganların araç plakaları veriliyor. Ancak asla gerekli önlem alınmıyor ve saldıranlar yakalanmıyor. Travestiler çok sahipsizler, can güvenliğinden yoksun, risklerle dolu bir yaşamları var. Türkiye'de eşcinsel olmak toplumsal baskı ve önyargıların yanı sıra hukuki açıdan da zor. Çünkü yasalarımız eşcinselleri yok sayıyor. Tıbben hastalık kabul edilmese de fark etmiyor."

'HER TÜRLÜ HAKTAN YOKSUNLAR'
Travestilerin kolluk güçleri tarafından da insan hakları ihlaline uğratıldıklarını belirten Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü :

"Bu toplumdaki hiç kimse travestiler ya da transseksüeller kadar, eğitimden, adaletten, sağlıktan bu kadar ayrı, bu kadar dışarıda bırakılmış yaşamıyor. Sürekli haksızlığa uğruyorlar.

ALATAŞ: POLİS, SALDIRILARA HOŞGÖRÜYLE BAKIYOR
İnsan Hakları Derneği Başkanı Yusuf Alataş da, Birgün'e yaptığı değerlendirmede, "Travesti ve eşcinsellere kötü muamele ve saldırganlık hep vardı. Ancak bu kişilerin örgüt-lenmeleriyle ve kendilerini dışa daha çok vurmalarıyla bu saldırılar arttı. Ne yazık ki polis de saldırılara hoş görülü davranıyor" dedi.

Önümüzdeki günlerde bazı gay ve lezbi-yenlerin, sorunlarına dikkat çekmek amacıyla İnsan Hakları Derneği Ankara Şube-si'nde açlık grevi yapacaklarını hatırlatan Alataş, bu kararın ardında derin bir çaresizliğin yattığını bildirdi.

»"EŞCİNSELLİK HASTALIK DEĞİLDİR"
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Psikiyatrist Selçuk Candansayar da, eşcinselliğin hastalık olmadığını, ancak kağıt üzerinde hastalık tanımından çıkarılmasının, toplumsal uzlaşı sağlamaya yetmediğini belirtti. Kimi psikolog ve psikiyat-ristlerin de toplumdaki genel önyargılara sahip olup, eşcinselliği hastalık olarak kabul edebildiklerini ifade eden Candansayar şöyle konuştu: "Asıl sorunu, eşcinsel kimliğe homofobik ya da baskıcı yaklaşım yaratmaktadır. Baskıcı yaklaşımdaki psikiyatristler, aileyle işbirliğine giderek, cinsel seçimleri netleşmiş bireyler üzerinde baskı oluşturabilmektedir. Bu durum ise, ruhsal sıkıntılar yaşayan eşcinsellerin uzmana başvurmasını engellemekte ve birey üzerinde çok daha büyük tahribatlar oluşturmaktadır." Eşcinsellerin, başvurduğu uzmanın eşcinselliğe bakış açısını sormaları gerektiğini vurgulayan Prof. Candansayar şunları kaydetti: "Toplumun en dibine itilen, ötekileştirilen, yok sayılan, kimliksizleştirilen eşcinsellerin, baskı, ezilme ve dışlanma yaşamaları büyük ruhsal sorunlara yol açıyor. Yaşadıkları bunalım ise cinsel seçimleri nedeniyleymiş gibi gösteriliyor. Oysa sorun cinsel kimliklerinde değil, toplumun önyargılarında, dışlanmalarında, baskılanmalarında ve değiştirilmeye çalışılmalarındadır."