Rojava Devrimi için Avukat Dayanışması’yla birlikte Cizire Kantonu’na, devrime tanıklık etmek için yola çıkıyoruz. KDP’nin ilkel sandalıyla Dicle Nehri üzerinden Rojava’ya ulaşıyoruz, bizi karşılayanların yüzlerinde kocaman bir gülümseme...

Özgür Rojava’ya hoş geldiniz!

ELÇİN YILDIRAL - QAMIŞLO - e.yildiral@gmail.com - @elcinyildiral

Rojava Devrimi için Avukat Dayanışması’nın girişimiyle Cizire Kantonu’na gitmek üzere, Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatlarından Özlem Gümüştaş, Açılım Hukuk Bürosu avukatlarından Kemal Toraman, İstanbul Barosu’dan İlknur Alcan, Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Avukatlarından Sinan Varlık, Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Mazlum Dinç, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Dayanışmacı Avukatlar Grubu’ndan Sabri Kuşkanmaz, Emek Partisi (EMEP)  Demokrasi için Hukukçular Grubu’ndan Taner Avşar ile birlikte 3 basın kuruluşu çalışanı olarak 12 Ocak’ta yola çıkıyoruz. Aslında 20’nin üzerinde avukat kantona gitmek için listeye adını yazdırmıştı ancak Federal Kürdistan yönetimi sayının düşürülmesini isteyince avukat sayısı 8 ile sınırlandırıldı.
Heyecanlıyım; çünkü yanıbaşımızdaki devrime bizzat tanıklık edecektim. Aynı heyecanı hepimiz hissediyorduk.

Akşam saatlerinde Diyarbakır’da oluyoruz. Buradan Rojava’ya gidebilmek için Şırnak Habur Sınır Kapısı’na doğru sabahın ilk ışığında yola çıkıyoruz. Cizire Kantonu’na açılan iki resmi kapı var; biri Habur Kapısı, diğeri ise zaman zaman açılan Mardin’deki Nusaybin Kapısı. Nusaybin, Cizire Kantonu’na komşu. Bu kapıdan kantona doğrudan geçebiliyorsun. Ama bürokratik engeller, keyfiyet gibi nedenlerden Habur Kapısı’na yönlendiriliyoruz. Irak’taki Federal Kürdistan üzerinden kantona geçiş yapılabiliniyor. Öğle saatlerinde kapıya varıyoruz. İlk olarak Türkiye tarafında pasaport işlemleri yapılıyor ardından Rojava tarafında Semelka, Federal Kürdistan tarafında Peşhabur olarak adlandırılan sınırda işlemler yapılıyor. Barzani partisine ait Kürdistan Demokrat Partisi(KDP)’nin bayrakları göze çarpıyor. Daha önce Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)’nin bayrakları asılıyken; KDP, nisan ayında kendi partisinin bayraklarını asmaya başlamış. Güney Kürdistan Bölgesi’ndeki kurumsallaşma daha gümrük kapısında kendisini hissettiyor. Peşmerge de bürokrasinin temsilcisi; üstten bakışları fark ediliyor hemen.

Daha önce sınırdan geçeceğimiz bildirildiği için Gümrük Müdürü Şhawket Berbihary bizleri kendi odasında ağırlıyor. Çay ikram ediyor. Bizler çayımızı içerken pasaport işlemlerimiz yapılıyor o esnada. Bürokratik kurallara göre ağırlanıyoruz; resmi, mesafeli... Diplomatik bir dille Türkiye’ye dostluk mesajı veriyor,” İnsanlara insanlığa hizmet için burada görevliyim” diyor.



AVUKATLARDAN ELEŞTİRİ
Heyetteki Av. Özlem Gümüştaş, kendilerini tanıyor, Rojava’ya gitme nedenlerini açıklıyor Şhawket Berbihary’e. Ama önce KDP yönetiminin heyet sayısını sınırladırmasına ilişkin küçük bir eleştiride bulunuyor: “Görece sınırlandırılmış bir sayıyla geldik. İstiyoruz ki özgürlük alanımız biraz genişletilsin” diyor ve devam ediyor: “Rojava’nın IŞİD’le mücadelesini, buradaki deneyimi kendi ülkemize taşımak istiyoruz. Bu sebeple çok sayıda avukat arkadaşımızın Rojava’ya gidebilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Maalesef Nusaybin’den değil de Habur’dan geçişimize izin verildi, bir amborgo ile karşılaştık.” Gümüştaş’ın eleştirisi üzerine Şhawket Berbihary, Barzani’nin baştan bu yana cephenin ön saflarında yer aldığını kaydediyor. Oysa KDP’nin yakın tarihte Rojava’ya karşı takındığı tutum hâlâ hafızalarda, hafızalarımızda.

İLKEL SANDALLA GEÇİŞ
Semelka (Peşhabur) kapısı, Rojava (Batı) ile Başur’u (Güney) birbirine bağlayan ayrıca pek çok insanlık dramının yaşandığı bir sınır kapısı. Federe Kürdistan Hükümeti (Güney Kürdistan)’nin keyfi olarak açıp kapattığı sınır kapısından, Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriyelilerin geçisine izin verilmedi. Günlerce sınırda bekletilen Suriyeliler, Kürtlerin yoğun tepkisi üzerine Birleşmiş Milletler (BM) gözlemcileri eşliğine geçebildi kapıdan. KDP, Dicle Nehri üzerinde bulunan portetif köprüyü de nisan ayında kaldırdı, Suriye tarafından Güney Kürdistan’a insan geçişini engelledi. Şimdi yeni bir portatif köprü kurulmuş. Ancak köprüden sadece ticari araçların geçişine izin veriliyor. İnsanlar ise ilkel bir sandalla karşıya geçebiliyorlar.

Ancak geçiş için Federal Kürdistan yönetiminden daha önceden izin almaları gerekiyor. İzni olmayanlar geri gönderiliyor. Ayrıca Rojava ile Irak’ın kuzeyindeki Başur arasına kazdığı 3 metre genişliğindeki 2 metre derinliğindeki hendek de unutulmuş değil. Hendeği protesto eden Rojavalıların üzerine Peşmerge’nin ateş açarak, yaralanmalara neden olduğunu da biliyoruz. Bizler de Rojava’ya geçiş için bu ilkel sandala bindiriliyoruz. Şhawket Berbihary yanındaki heyetle sandala kadar bizlere eşlik ediyor. İki yakada geçiş için sıra bekleyen çocuklar, yaşlılar, kadınlar... İki toprak arasında Dicle Nehri doğal bir sınır görevi görüyor. Birbirine bir sandal uzaklığında yakın iki Kürt toprağı. Dicle Nehri üzerinden geçiyoruz ve nihayet Rojava’dayız.

SICAK KARŞILAŞMA
Heyecanımız katlanıyor o dakikalarda, hepimizin yüzünde kocaman bir gülümseme. Bizi, Demokratik Birlik Partisi (PYD) yöneticilerinden Beşira Derwişh karşılıyor. Henüz ayak bastığımız Rojava’da Güney’dekinin aksine sıcacık bir karşılama oluyor. Duygusal anlar yaşanıyor o dakikalarda. Sınırların anlamsızlığı, birbirlerini ilk kez gören iki tarafın samimi hisleriyle bir kez daha gözler önüne seriliyor. Bizi karşılayanların da yüzlerinde kocaman bir gülümseme; “Özgür Rojava’ya hoş geldiniz” diyorlar.
Güney’de ağırlandığımız o kurumsallaşmış binalar burada yok. Pasaport işlemleri prefabrikte yapılıyor.

Rojava henüz tanınmadığı için pasaportlarımıza mühür vurulmuyor, onun yerine üzerinde “Suriye Cizire Kantonu Demorakratik Özerk Yönetimi” yazan bir belge veriliyor. Belgede yönetimin mührü bulunuyor. Sınırda prefabrik gümrük modeline son vermek için inşa edilen binalar dikkatimizi çekiyor. Kanton’a gelir gelmez Kürt basını, ANHA, Rohani, JİNHA bizi takip etmeye başlıyor. Asayiş yani bizdeki kavramla polis eşliğinde, uzun süren yolculuğun ardından Cizire Kantonu’na Rojava’nın başkenti Qamışlo’ya akşam saatlerinde ulaşabiliyoruz.

***

TEV-DEM sivil örgütlenmenin çatısı

Avukatların ilk teması TEV-DEM (Demokratik Halk Hareketi) yetkilileriyle oluyor. Bina ve binanın bulunduğu sokak Asayiş güvenliği altında. Sonra anlıyoruz ki tüm kurum ve kuruluşlar aynı şekilde korunuyor. Nedeni; canlı bomba ya da intihar saldırısı tehlikesine karşı önlem almak. Burada Cizire Kantonu Adalet Bakanı Yardımcısı Evin Xilo ile birlikte TEV-DEM Eşbaşkanı Abdülselam Ahmed ve yöneticileri karşılıyor bizi.

TEV-DEM, Rojava’da sivil toplum örgütlenmesini üstlenen bir kuruluş. TEV-DEM’e bağlı 6 parti, STK’ler, kadın, gençlik örgütleri, basın bulunuyor. Sivil örgütlenmenin çatısı durumunda. Eşbaşkan Ahmed, Suriye’de en örgütlü bölgenin Rojava olduğuna vurgulayarak, toplumsal çatışmaların yaşanmadığını, provokasyon girşimlerinin de başarısız olduğunu söylüyor. Demokratik Özerklik Sisteminin oluşturulması aşamasında çok bedel ödendiğini kaydediyor ve desteğe ihtiyaçlarının olduğunu belirtiyor. Eşbaşkan Ahmed daha önce İstanbul’a geldiğini ve burada DAİŞ (IŞİD)’in başarılı olması durumunda Türkiye’nin de tehdit altında olacağını anlattığını söylüyor. DAİŞ’in sınır tanımadığını tüm dünyaya hedef aldığının altını çiziyor. TEV-DEM ziyaretinin ardından Mezopotamya Hukuk Akademisi’ne geçiyoruz. Güvenliğimiz için buradaki misafirhanede kalıyoruz.