Özgürlüğün peşinde yolculuk

Emre AYHAN

Biz modern çağın insanları, değişimin hep çok büyük adımlarla geleceğine, büyük bir darbeyle varlığını hissettireceğine inanırız. Oysa büyük bir yanılgı, gerçek değişimi görmemizin önünde devasa bir engeldir bu inanış. Zira değişim ekseriyetle küçük ve çoğu kez fark edilmeyecek kadar yumuşak adımlarla gelir. Hatta çok zaman, bir anda durup geriye yahut içimize baktığımızda fark ederiz ancak zamanında gelişini hissetmediğimiz kimi değişimlerin içimizde birikip katılaşmış etkilerini. Levlâ gerçek özgürlüğün peşine düşüyor ve bu serüvende kendine belirlediği rota da oldukça net. Hemen ilk bölümün başında, Levlâ’nın çıkacağı yolculuğun amacını ve özetini şöyle özetliyor Sözer: “Ufacık bir düşünce değişikliği ile tüm yaşantında sihirli bir dokunuş yaratabilirsin. Bu bilgiyi anladığında, bütün hücrelerine yaydığında ve zihnini durdurup sadece anı yaşama mertebesine geçtiğinde, üst benliğine tamamen sahip olmaya başlamışsın demektir. Bunu deneyimlemeye başladığında gerçek özgürlük gelecek... Çünkü özgürlük, kendin olabilmeyi kavramakla başlar. Ve sadece özgür bir akıl kendi dünyasını, sevginin, huzurun ne olduğunu bilir.”


Levlâ’yı ilk kez New York’a giden bir uçağın içinde görüyoruz. Ancak bu yolculuğun varış noktası görünürde New York olsa bile Levlâ karakterinin olgunlaşma, kendini bulma ve kendi olma yolu bu aslında. Modern dünyada kadının omuzlarına bindirilen yükler ve karşısına çıkarılan engellerle bir var olma mücadelesine girmiş bir karakterin hikâyesini çeşitli yolculuklarla ve farklı hikâyelerle beslenerek genişleten roman, bir yandan da ilişki, sadakat, özgüven ve farkındalığa dair yeni tanımlar bulmaya çalışıyor ve aşkı, güvensizliği, insanın kendi olmasının anlamını sorguluyor.

Levlâ her ne kadar sorunlarını çözmek ve yaşadığı sıkıntılardan kendine yeni bir yaşam inşa etmek için New York’tan Katmandu’ya, Fransa/Provence’ten Kapadokya’ya pek çok yolculuğa çıksa da derdinin dermanını dışarıda değil, kendi içinde bulacağını da biliyor. Çünkü, “Karadutun lekesini sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Eskiler, insan da aynı bu ağaç gibidir, der. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılır. Her yaranın merhemi kendi dalındadır.” Ama yine de uzun yolculuklara çıkıyor bu merhemi bulmak için, zira biliyor ki “insan kendisiyle yola çıktığında karşılaşır, insan kendisinden yolda kurtulur ve insan kendisini yolda taşır, tanır!”

Farklı yollardan dolaşarak kendine, kendi özüne çıkan Levlâ olgunlaşma sürecini tamamlamaya, kendi olmaya, yalnızlığını kırmaya, ruh eşini bulmaya çalışan günümüz insanına ışık tutuyor.