Bir kadının özgürlük sorgulamasını Tangled oyunu ile tek başına tiyatro sahnesine taşıyan Deniz Bulat, “Bütün kadınlar özgür olmadıkça hiçbirimizin özgür olmadığı gerçeğine uyanış hikâyesi” diye konuştu.

Özgürlük düğümü kadında çözülecek
Fotoğraf: BirGün

Deniz ZEKA

Meltem Sezen KILIÇ

Günümüzün en büyük problemlerinden biri; göçmek zorunda kalan, vatanlarını istemeden terkeden insanların, yeniden mutluluğu bulmak için harcadıkları çabaların yetersiz kalmasıdır. İnsan neden göç eder? Nedir asıl amacı? Mutluluk mu? Huzur mu Özgürlük mü? Kim vatanından ayrı bir yerde mutluluk aramak için uzun bir yolculuğa çıkar? Tüm bunların yanıtı için Tangled (Düğüm) oyununda Andrea’yı oynayan Deniz Bulat’a kulak verelim…

İngilizce tek kişilik bir oyun sahneliyorsunuz. Biraz oyunun rejisinden, konusundan söz eder misiniz?

Tangled, Bulgaristan’ın Sofya kentinde doğmuş eğitimli bir genç kadın olan Andrea’nın hayat hikâyesini ele alıyor. Andrea, çocukluğu boyunca hayalperestliğinin yanı sıra kendince bulduğu bir anı saklama yöntemi ile dikkat çekiyor. Küçük Andrea, hatıralarını unutmamak için geliştirdiği yöntemde her özel anısı için saçına bir düğüm atar ve saçlarını asla kestirmez. İkinci Dünya Savaşı ve ardından Bulgaristan’ın demir perde ülkesi oluşuyla özgürlüklerini yitiren Andrea ve eşi ülke ülke sürüklenir, çocukları olur ama iç huzurlarını bulamaz.

Oyunda aslında bir kadının hayat hikâyesi üzerinden özgürlüğün anlamını sorguluyor, diyebilir miyiz?

Kesinlikle diyebiliriz. Tiyatroyla ilgilenmeye başlama nedenlerimden en önemlisi çok küçük yaşta tiyatronun başkaları üzerinde bırakabileceği etkiyi fark etmem oldu. New York’ta beraber çalıştığım Et Alia Tiyatrosu ve Invisible Disco Productions tamamen kadın yöneticiler ve sanatçılar tarafından kurulup işletilmekte, bu sayede ben de kendimi kadın seslerinin baskın olduğu projelerde buldum. Daha sonra Öte filminde bir kadının yalnız başına dünyanın öteki ucuna seyahat etmesini anlatırken kadın ağırlıklı bir ekiple çalıştım. Erkek egemen bir dünya ve sektörde bu şirketlerle yaptığımız çalışmaların başarısı beni motive etti. Bir kadın olarak bütün kadınların sesini yükseltmek isterim bu yüzden çalışmalarımda kadın hikâyelerine ve perspektiflerine önem veriyorum. Tangled bunun en önemli örneği. Toplumun tamamını bilinçlendirmeli ama önce kadınları uyandırmalıyız. Tangled aslında bütün hayatı boyunca özgür olduğunu düşünerek yaşamış olan bir kadının, dünyanın neresinde olursa olsun bütün kadınlar özgür olmadıkça hiçbirimizin özgür olmadığı gerçeğine uyanış hikayesi. Bu hikayenin içinde de aslında bir kadının gerçeklerle yüzleşmesi, uyanışı söz konusu.

Kars’ta çektiğiniz Amerika-Türk ortak yapımı “Öte “filminiz dünya prömiyerini Tribeca Film Festivali’nde yaptı. Ardından Adana Altın Koza’da yarıştı. Bize filmin ayrıntılarından söz edebilir misiniz?

Öncelikle filmimizin konusundan bahsetmek istiyorum. Öte, sırt çantası ile tek başına   Türkiye’yi gezen New York’lu siyah bir kadının hikâyesine odaklanıyor. Yol boyunca birçok  insanla tanışan Lela, yerel halkla beklediğinden daha derin bir bağ kurar. Yaşadığı güzel deneyim ve tesadüflerin ardından Lela, artık orada kalmaya istekli olduğunu fark eder. Esra  Saydam ve Malik Isasis’in beraber yazıp yönettikleri filmin yapımcısı Eda Çarkçı. Lela  karakterini ise Iman Artwell-Freeman canlandırıyor. Lela’nın Türkiye’ye gelmesiyle buradaki  karakterlerin hayatlarına da küçük bir pencere açılıyor  özellikle Kars’taki karakterlerimizin  hayatlarına.

Yirmi beş günlük çekim süresinin ilk haftası Denizli, Fethiye ve Ankara’da çekildi. Sonra Doğu Ekspresi’yle ana lokasyonumuz olan Kars’a ulaştık.