TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) Başkanı Yavuz Önen 2005’e ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AB süreci içerisinde demokratik haklar konusunda bir dizi olumlu

TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) Başkanı Yavuz Önen 2005’e ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AB süreci içerisinde demokratik haklar konusunda bir dizi olumlu gelişmeler olmasına rağmen, İnsan Hakları örgütleri ve savunucuları üzerindeki baskıların sürdüğünü söyleyen Yavuz Önen, “Sivil toplum örgütleri karar süreçlerinde dışlanırken, ordunun siyasal yaşam üzerindeki ağırlığı ve baskısı kabul gördü"dedi.

TİHV'E 657 İŞKENCE BAŞVURUSU
Önen 2005’te gözaltında 5 kişi öldüğünü en az 400 kişinin de işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını söyledi. Önen'in verdiği rakamlara göre; yılın ilk 11 ayında mayın ve sahipsiz bomba patlamaları sonucunda 8’i çocuk 18 kişi öldü, 45 kişi de yaralandı. Yılın ilk 11 ayında çıkan çatışmalarda adı öğrenilen en az 86 asker, 2 polis, 8 korucu ve 163 militan ayrıca 2 sivil ve 6 devlet görevlisi öldü. Aynı süre içinde polisler, askerler, korucular ve özel güvenlik görevlileri tarafından en az 52 kişi öldürüldü, yüzlerce kişi de yaralandı. Ocak-Kasım arasındaki 11 aylık dönemde TİHV tedavi merkezlerine işkence ve diğer kötü muamelelere uğrayan 164’ü kadı n,10’u çocuk toplam 657 başvuru yapıldı. 180’i 2005’te işkence gördüğünü bildiren başvuruların yarısı resmi gözaltı merkezleri dışında kayıt dışı bir şekilde bu muamelelere maruz kaldı.

“Gözaltı sürelerinin kısalması, avukata ulaşmada göreli artış olması gibi olumlu gelişmeler sonuç olarak işkencenin yok olması na yetmediğini belirten Yavuz Önen, “Düzenlemelere rağmen işkencenin adli, idari ve pratik açıdan cezalandırılmaması eğilimi işkencenin sürmesinde önemli bir etken” dedi.

TİHV Genel Başkanı Yavuz Önen 2005 yılını şöyle değerlendirdi:

5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 40. maddesi 29 Haziran’da yeniden düzenlendi. Yeni düzenleme ile "Soruşturmaları ve davaları etkilemek amacıyla sözlü-yazılı beyanda bulma'' suçuna üç yıla kadar hapis cezası verilmesi hükmü getirildi. "Temel milli yararlara karşı hakaret'' suçunda Türkiye’de bulunan yabancılar da kapsama alındı. Daha önceki yıllarda TCY’nin 312, 159. maddeleri başta olmak üzere yazar, gazeteci, insan hakları savunucusu hakkında açılan davalar; bu defa da 301, 288 ve diğer bazı maddeler kapsamında açılmaya, görülmeye ve hatta aleyhte sonuçlanmaya başladı.

CEZAEVİNDE 8 GAZETECİ VAR
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin 2005 Raporu’na göre 2004’te ve 2005 yarı yılında, 25 yayınevinin 37 yazarı ve 43 kitabının yanı sıra 4 derleme yargılandı. Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun belirlemelerine göre cezaevinde 8 gazeteci var. Yılın son günlerinden güzel bir gelişme ise Bingöl'de kenevir tarlasını görüntülemek isterken gözaltı na alınarak tutuklanan DİHA muhabiri Birol Duru ve İHD üyesi Daimi Açığ 29 Aralı k günü tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmesiydi.

İHD'YE 55 DAVA
2004 yılı Kasım ve 2005 yılı sonu itibariyle İHD’nin şube yöneticileri hakkında 55 dava ve 6 soruşturma açıldı. Sadece İHD Bingöl Şubesi Yönetim Kurulu ve Şube Başkanı Şube’nin kurulduğu 2001’den 2005’in ilk altı ayını kapsayan dönemde 92 soruşturma açıldı, bunların da 51’i davaya dönüştü.

Diğer yandan Ankara Cumhuriyet Savcılığı, yıl içinde İHDK eski Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Baskın Oran hakkında Ekim 2004’te hazırlanan "Azınlık Raporu'' nedeniyle dava açtı. İddianamede, raporda "halkın bölücülüğe kışkırtıldığı'' ve "yargı organlarının aşağılandığı'' suçlaması yla Kabaoğlu ve Oran’ın TCY’nin 301. maddesi uyarınca cezalandırılması istendi.

Örgütlenme özgürlüğü açısından yine kara bir yıl olan 2005’teki davalardan örnekleri çeşitlendirmeye çalışırsak; Eğitim ve Bilim ve Kültür Emekçileri Sendikası’nın (EğitimSen) kapatılması istemiyle açılan dava, 27 Ekim’de sonuçlandı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun; Türkçe’den başka hiçbir dilin anadil olarak okutulamayacağı ve öğretilemeyeceğinin Anayasa kuralı olduğu temel gerekçesiyle, Mahkeme’nin davanın reddedilmesi kararını esastan bozması üzerine üçüncü kez görülen dava, yeniden Yargıtay’da ele alınacak.

Diğer yandan 2005’te 6 kişi daha ölüm orucuna başladı. Ayrıca üçü siyasi en az on kişi; hastalık, kendini asarak, yakarak, diğer mahkûmlar tarafından dövülerek öldü. Cezaevinden yeni çıkan 233 kişi Tedavi Merkezlerine başvurdu. Yapılan başvurular, izolasyona dayalı cezaevi koşullarının yıkıcı sonuçları nın en acı göstergelerindendir.

151 AYDIN'IN BARIŞ ÇAĞRISI
OHAL’in ardından bölgede insan hakları 15 Haziran’da 151 aydının imzasıyla açıklanan PKK’ye eylemlerine son vermesi çağrısı, bu aydınların temsilcilerinin Başbakan’la görüşmeleri, 22 Haziran günü 264 Kürt aydının bu çağrıya destek vermesi ve Başbakan Erdoğan’ın Kürt sorununun bir gerçeklik olduğ unu açıklaması gibi olumlu gelişmelere tanık olundu.

Ancak çatışmalarda ve insan hakları ihlallerinde artış da oldu. Şemdinli’de Umut Kitapevi’nin bombalanmasıyla ilgili gözaltına alınan üç kişide ikisinin Jandarma İstihbarat Teşkilatı (JİT) elemanları astsubaylar, bir kişinin de itirafçı olması, jandarmaya ait bir araçla olay yerine gelmeleri ve araçta öldürülecek kişilerin listesinin bulunması bu delillerin bazılarıdır. Şemdinli olayını Yüksekova’da protesto edenlerin üzerine açılan ateşte dört kişi öldürüldü, yedi polis ve çok sayıda gösterici yaralandı.

Baskılar geçen yıl da sürdü
CIA ajanlarının Türkiye’de işkence ile sorgu yaptıkları iddialarını değerlendiren TİHV Başkanı Yavuz Önen, “Gelinen durum vehameti göstermesi açısından önemlidir” dedi. Önen özgürlüklerle ilgili de şu görüşleri dile getirdi: “2005’te, gösterilerde güvenlik güçleri ateş açarak sivilleri öldürmüş, yaşam hakkı ihlal edilmiştir. Hükümetin "işkenceye sıfır tolerans'' söylemi bazı olumlu yasal düzenlemelere karşın, gerçek bir iradeye dönüşememiş, işkence ve gözaltında ölümler sürmüştür. Yargı kurumu, işkence, öldürme, uyuşturucu kaçakçılığı, devlet bünyesinde çete kurma gibi suç sanığı devlet görevlilerini korumaya devam etmiştir. Az sayıda açılan ve uzun süren davaların 2005’te karara bağlananlarda cezalandırma çok az sayıda olmuş ve cezalar en alt seviyeden verilmiştir. Cezasız bırakma yine kural olmayı sürdürmüştür. Düşünce ve ifade özgürlüğü alanı öteden beri söylediğimiz üzere mayı nlı bir alan olmaya devam etmiştir.

Örgütlenme özgürlüğü de benzer bir baskı kıskacında. Devlet ve Hükümet söylemlerine aykırı görüşlere sahip sendika, meslek örgütü, dernek, vakıf, siyasi partiler 2005’te de idari ve hukuki baskılara maruz kalmışlardır. Cezaevlerindeki ağır yaşam koşulları sürmüştür. Siyasi tutuklu ve hükümlülere tecrit uygulanmıştır. Kürt sorunu Başbakan tarafından dile getirilmiş ancak çözüm için bir adım atılmamıştı r. İnsan Hakları örgütleri ve savunucuları üzerindeki baskılar sürmüş; sivil toplum, resmi ortamlarda düzenlenen görüşme ve toplantılara rağmen, karar süreçlerine dahil edilmemiştir.

Sivil toplum örgütleri dışlanırken, ordunun siyasal yaşam üzerindeki ağırlığı ve baskısı kabul görmüştür.

Olumsuzluklara rağmen toplumsal tepkiler ve hükümeti bilgilendirme ve cesaretlendirme çabaları bazı toplum dinamiklerince gerçekleştirilmiştir.

ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu: 2006 sol için ciddi bir mücadele yılı olacaktır
AKP halka umutsuzluk, çaresizlik yaşattı. 2005 neoliberal politikaların uygulama alanının genişlediği altarnatifsizlik vurgusunun arttığı bir yıl. AB sürecinde mesafe alındığına dair görüşleri de çürüten bazı gelişmeler meydana geldi. Orhan Pamuk ve Hrant Dink davaları, Şemdinli'deki olaylar bunlardan bazıları. Ekonomide büyüme varsa da işsizlik arttı. Ülkedeki gelir dağılımı düzelmedi. Sol için 2006 insan hakları özgürlükler ve demokrasi ciddi bir mücadele yılı olacaktır. Neoliberel politikalara karşı bir direniş kurulmalıdır.

İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş: Hak ve özgürlükler terör bahanesiyle kısıtlandı
İNSAN hakları ve demokrasi konusunda genel bir değerlendirme yaptığımızda 2005 kaybedilmiş, yitirilmiş bir yıldır. Yeni yasal düzenlemelerle ifade özgürlüğü alanı sınırlandırıldı. Şovenist milliyetçilik kışkırtıldı. Mersin'deki bayrak olayı neredeyse Türk Kürt çatışmasına dönüştürülecekti. toplum ajite edildi, linç kültürü geliştirildi. İç barışın sağlanması konusunda sorunlar baskı ve şiddet ile çözülmeye çalışıldı. Dünyada ki olumsuz trendde olduğu gibi ülkemizde de hak ve özgürlükler terör bahanesiyle kısıtlandı.

Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen: Özgürlükler bütün toplum tarafından paylaşılmalı
2005 yılında sadece yasal değişikliklerle özgürlüklerin toplumsallaşamadığını gördük. Toplumsal olaylardaki müdahele biçimi insan ihlallernin, özgürlükler açısından tehdit ediciydi. Yasal düzenlemelerde ise yargıçların insiyatifi ön plana çıkarıldı. Geride bıraktığımız 2005 yılı olumlu açıdan önemli gelişmeler yaratmadı. Hatta üstüne üstlük yeni sorunlar getirdi. 2006 yılında siyasi iradenin daha net şekilde tezahür etmesi ve özgürlüklerin herkes tarafından yaşanacağı bir ortamın yaratı lmalısı gerekmektedir.