Öztrak’tan, Soylu'nun 'İmamoğlu’nu görevden alırım' açıklamasına tepki: Saray'da yazılan senaryonun nihai amacını açık etmiş
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında “İstinaf ve Yargıtay onadığı anda görevden alırım” sözlerine tepki gösterdi. Öztrak, "Saray'ın korkusunu çok iyi biliyoruz. Tabii Saray'ın hukukçuları bunları söylerse, şürekası boş durur mu? Saray'ın atama İçişleri Bakanı, ‘İstinaf ve Yargıtay onadığı anda görevden alırım’ diyerek, Saray'da yazılan uğursuz senaryonun nihai amacını açık etmiş" dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi yasak yolunu açan hapis cezası kararına ilişkin, cezanın onanması durumunda İmamoğlu'nu görevden alacağını söyleyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarıyla ilgili konuştu.
Öztrak "Saray'ın korkusunu çok iyi biliyoruz. Tabii Saray'ın hukukçuları bunları söylerse, şürekası boş durur mu? Saray'ın atama İçişleri Bakanı, ‘İstinaf ve Yargıtay onadığı anda görevden alırım’ diyerek, Saray'da yazılan uğursuz senaryonun nihai amacını açık etmiş" ifadelerine yer verdi.
CHP MYK toplantısı devam ederken; CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündemi şu şekilde değerlendirdi:
“TEK KİŞİLİK SARAY REJİMİ, ÇÜRÜMENİN YOLSUZLUKLARIN BÜYÜK YOKSULLAŞMANIN NEDENİ”
"Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün toplantımızda; milletinden tamamen kopan, seçimi kaybedeceğini anlayan ucube saray yönetimi elinde, ayyuka çıkan yolsuzlukları, şaha kalkan yoksulluğu ve yasakları; yozlaşmış, çürümüş, ceberut bir yönetimin millet iradesine darbe vurma çabalarını ve ağırlaşan ekonomik buhranı değerlendirdik… Sloven felsefeci Zizek, ‘Problem sadece açgözlülük ya da yolsuzluk değil, esas problem yolsuzluk yapmaya iten sistemdir’ derken, adeta bizdeki ucube saray rejimini tarif etmiş. Denge ve denetimi bitiren, hukukun üstünlüğünü katleden tek kişilik saray rejimi, ülkemizde hem çürümenin hem yolsuzlukların hem de yaşanan büyük yoksullaşmanın, temel nedenidir.
“MİLLETİN PARMAĞINDA YÜZÜK BIRAKMADILAR”
Siyasete bir yüzükle başlayanlar, milletin parmağında yüzük bırakmadılar. Siyasete girdiğinde, İstanbul’da kaçak yapılarda oturanlar, önce apartman dairelerine, ardından da Saraylara taşındılar. Akrabayı taallukat gemiler, gemicikler aldı… Man Adası’nda kurulan 1 sterlinlik şirketin üzerinden milyonlarca dolarlık para transferleri yapar hale geldiler. Evlerdeki paraları sıfırlamakla bitiremediler. Onlar muratlarına erdiler ama 20 yılın sonunda, milletin cebindeki parayı pul ettiler. Bundan tam 9 yıl önce, 17/25 Aralık’ta tüm Türkiye, rüşvet ve yolsuzluk skandalıyla sarsıldı. Bakan çocuklarının evlerindeki kasalarda, balyalanmış dolarları, avroları gördük. Ayakkabı ve çikolata kutularında, elbise kılıflarında dağıtılan rüşvet görüntüleriyle sarsıldık. ‘Paraları sıfırla’ talimatlarını, kulaklarımızla duyduk. Bunları ne biz unuttuk ne de milletimiz unuttu. Rüşveti, yolsuzluğu, ‘Günah işleme özgürlüğü’ diye tarif ettiler. Arsızlıkta Everest’in zirvesine ulaştılar.
“17 VE 25 ARALIK’IN HESABININ SORULMASI VAADİMİZDEN GERİ ADIM ATMAYIZ’ DİYENLER, VAATLERİNİ UNUTTU”
17/25’in üstünü kapatmak için, yapmadıklarını bırakmadılar. 17/25’i milat kabul ettiler. 17/25 öncesi yapılan tüm iş ve işlemleri, Yargıtay’a aklatmaya kalktılar. Biz ne bu görüntüleri ne de bu pespayelikleri unuttuk. Ama o günlerde, çalışma odasındaki ayaklı saatini 17.25’te durduran, ‘Her gün buna bakıyorum. Buradan da anlayabilirsiniz ki biz, 17 ve 25 Aralık’ın hesabının sorulması vaadimizden asla geri adım atmayız’ diyenler, bu vaatlerini unuttu. Meydanlarda ‘Ver Bilal’i, al hilali’ diye nutuk atıp, bugün hem sarayın hem de saray rejiminin bekçiliğine soyunanların, 17/25 haftasında, bu aziz millete vermesi gereken bir hesap var. Siyasetçilerin geçmişi, sözlerine kefil olmalı. Sözleri, ileride kendilerinden davacı olmamalıdır.
“KORKU SUÇU, SUÇ DA CEZAYI DOĞURUR’ SARAYIN KORKUSUNU ÇOK İYİ BİLİYORUZ”
Biz, ‘Kral değil, kural istiyoruz.’ Ama saray ve şürekası, ‘Boş verin kuralı, getirin kralı’ diyor. Suyu bulandırıp, seçim öncesi İstanbul’a çökmeye çalışıyor. Lafa gelince, ‘Çözümü daima millette, milli iradede bulduk’ diyen sarayın kibirlisi, söz konusu İstanbul’un rantı olunca milletin iradesine hiç saygı göstermiyor. Yargı eliyle, YSK eliyle millet iradesine darbe yapmaktan hiç çekinmiyor. Gözünü karartmış… Seçim öncesi İstanbul’a çökmeye uğraşıyor… Yine sarayın sözde hukukçu danışmanlarından biri çıktı, ‘Yargıtay son sözü söyleyecektir. Yerel Mahkeme’nin kararı, istinafta muhtemelen onaylanır’ dedi. Bu, istinaf mahkemesine talimat değil de nedir? Yargı darbesiyle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni bir an önce ele geçirme planlarını ifşa etti. Normal bir ülkede bunun adı, ‘Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçudur.’ Voltaire’in meşhur sözü: ‘Korku suçu, suç da cezayı doğurur.’ Sarayın korkusunu çok iyi biliyoruz. Tabi Sarayın hukukçuları bunları söylerse, şürekası boş durur mu? Sarayın atama İçişleri Bakanı, ‘İstinaf ve Yargıtay onadığı anda görevden alırım’ diyerek, sarayda yazılan uğursuz senaryonun nihai amacını açık etmiş.
“SARAYIN KURDUĞU BU KUMPAS, TÜM VİCDANLI YÜREKLERDE MAHKUM OLMUŞTUR”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız hakkında göreviyle ilgili bir suç nedeniyle mi dava açıldı? Hakkında açılmış bir soruşturma görevi nedeniyle veya kovuşturma da yok. O zaman İçişleri Bakanı’nın buradan yiyeceği bir dirhem lokma da yok. İstanbul bu ceberut Saray rejimi için büyük lokmadır. Her kim yiyemeyeceği o lokmayı yutmaya kalkarsa emin olsun boğazında kalır. Ayarı bozulmamış adalet terazisinde tartılıp, hesabını vakti saati geldiğinde verir. Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, görevinin başındadır. 16 milyon İstanbulluya hizmete devam edecektir. Millet iradesine, meşum planlarla darbe vurmaya kalkanlara, dünya ağır sıklet boks şampiyonu, Mike Tyson’ın şu sözlerini hatırlatalım: ‘Ağzına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır.’ Şunu da ekleyelim, ���Tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarını anlat…’ Bizim bu ülkedeki güvencemiz, ‘Zulüm bizdense ben bizden değilim diyen’ hak ehli vicdanlardır. Sarayın kurduğu bu kumpas, daha şimdiden hangi partiden olursa olsun, tüm vicdanlı yüreklerde mahkûm olmuştur.
Geçmiş geride kaldı. Gelecek ise bizi çağırıyor. Bundan sonra hepimiz, gelecek için daha cesur olmalıyız. Artık bu çürümüş, yozlaşmış, tükenmiş yönetimi, geldiği yere gönderme vakti geldi. Bulundukları makamları, mevkileri, halkın emaneti olduğunu unutanlara, bir ders verme zamanı geldi. Önümüzdeki seçimde iki aday yarışmayacak. İki ayrı anlayış yarışacak. Bu seçim haklı ile haksız arasında olacak. Demokrasi ile otokrasi arasında olacak. Milletin evlatları ile sarayın beslemeleri arasında olacak. Milletimize şunun sözünü büyük bir kararlılıkla veriyoruz. Biz ağır yükleri kaldıracağız. Ezilenleri feraha ulaştıracağız. Biz bu ülkeyi istişareyle yöneteceğiz. Kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Herkesi kucaklayacağız. Bu ülkede Cumhuriyeti hep beraber, omuz omuza, gerçek demokrasiyle taçlandıracağız."
(ANKA)