Taksim saldırısı, 7 Haziran-1 Kasım sürecini hatırlatsa da toplumdaki reaksiyon farklı bir döneme işaret ediyor. Resmi açıklamalara halkın inancının azaldığına ve iktidarın bir çeşit meşruiyet yitimi yaşadığına dikkat çeken uzmanlar, “Muhalefet, yurttaşın güvenini kazanacak yollar bulmalı” diyor.

Panzehir ‘güven’de saklı
Fotoğraf: AA

Mehmet Emin KURNAZ

Seçimlere 30 hafta kala Taksim’de geçekleşen bombalı saldırı, ülke için birtakım siyasal sonuçlara işaret ediyor. Saldırıyı kimin ve ne amaçla gerçekleştirdiğini bugüne dek yapılan çelişkili açıklamalardan kestirmek zor. Toplumda 7’den 70’e herkesin ortak düşüncesi ise 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 arası yaşanan kanlı sürecin seçim öncesi yeniden devreye sokulma ihtimali. Ancak toplumun saldırıya gösterdiği reaksiyon 2015’ten farklılıklar taşıyor. Resmi açıklamalara halkın yaklaşımı şüpheli, olaydaki çelişkiler ve kafalardaki soru işaretleri de açıkça dillendiriliyor.

Patlamaların gölgesinde gerçekleşecek bir seçimin bu defa iktidarın işine yarayacak bir tablo oluşturup oluşturmayacağı tartışılıyor. 6’lı Masa’dan HDP ve sosyalistlere kadar bütün muhalefet birleşenleri içinse en kritik mesele, sayılı haftalar kala ülkenin seçime nasıl gidileceği. Örülmeye çalışılan korku duvarlarını yıkacak, yoksulluk ve ekonomik kriz gibi toplumun temel sorunlarına çözümler üretecek seçim güvenliğini başarıyla yürütecek söylem, dil ve mücadele araçları gerekiyor.

Konuyu BirGün’e değerlendiren uzman ve akademisyenler 2015’ten farklı olarak AKP’nin bugün toplumda meşruiyetini büyük oranda yitirdiğini, muhalefet güçlerinin ise toplumda güven kazanmanın yollarını araması gerektiğine dikkat çekiyor.

HALK SORGULUYOR

Saldırı birçok kişiye 2015 seçimleri arasında yaşanan kanlı süreci düşündürse de sonuçlarının aynı olmayacağını söyleyen Siyasal İletişim Uzmanı Suat Özçelebi, “Saldırı aynı zamanda iktidara duyulan güvensizliğin ve seçim sürecinde ortaya çıkabilecek her şeye karşı milletin algısının ne kadar farklı olduğunu gösterdi. Toplum ve iktidar ilişkisinde artık milyonlarca insan açısından ciddi bir inandırıcılık sorunu yaşandığı gözlemlenebiliyor. İktidar açıklamalarına rağmen terör eylemi, teröristin menşei ve daha birçok konu geniş kitleler tarafından şüphe ile karşılanabiliyor. Sorumlular, önlem alması gerekenler, zaaflar hızla gündeme geliyor. Bunun seçime yönelik bir provokasyon olup olmadığı hemen tartışılmaya başlandı. Yani bu ve benzeri eylemleri planlayanlar korku iklimi, endişe yaymak isterken, yılgınlık yaratmak isterken, geçmiş örnekleri hatırlayan, yaşananları sorgulayan bir halkla karşı karşıya artık” değerlendirmesini yaptı.

HAREKETE GEÇİLMELİ

Tüm muhalefet için kendini anlatmak, farklılıklarını, çözümlerini, gelecek tasavvurunu ortaya koymak adına ciddi bir fırsatın ortaya çıktığına işaret eden Özçelebi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önümüzde kalan süre seçim sonucu ve başarı açısından gittikçe kritik bir hal alıyor. Ve asıl önemli olan 3 başlık 6’lı Masa tarafından seçmene yeterince anlatılamadı. Önümüzdeki sürede çok hızlı bir biçimde birincisi güçlü bir vaat seti, ikincisi güçlü bir aday ve üçüncüsü güçlü bir kadroyu seçmenin önüne sunmak zorundalar. Muhalefet vaat setinin ardından Ocak ayı içinde artık, bu vaatleri gerçekleştirecek adayı ve kadrosunu da açıklamak zorunda. Daha fazla gecikilmemeli. Toplum adayı ve vaatlerini bekliyor. Masa ortak olarak bu büyük tartışma/yıpranma alanı tükenince, yeniden gündemi belirlemek, kendi vaatlerini, adayını anlatmak ve konuşturmak konusunda ciddi bir iletişim, kampanya stratejisi oluşturmalı.”

Suat Özçelebi, Siyasal İletişim Uzmanı Suat Özçelebi, Siyasal İletişim Uzmanı

YA ŞİMDİ YA ASLA

AKP’nin tek başına hükümet kurma çoğunluğunu yitirdiği 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından Türkiye’yi kana bulayan travmatik sürecin, herkesin zihninde tüm canlılığıyla yaşadığını hatırlatan Akademisyen Dr. Hande Orhon Özdağ, “Halk, 2015’te AKP’nin mutlak üstünlüğünü yitirdiği bir dönemde yaşanan ve toplumsal hafızaya kazınan bu sürecin yeniden yaşanmasından korkuyor. AKP tabanında bile erimenin olduğu, ekonomik buhranın kangrenleştiği bu günlerle, AKP’nin 2015’teki güç erozyonu arasında bir benzerlik kuruluyor” dedi.

MEŞRUİYET YİTİMİ

Saldırının diğer yandan AKP yönetimine duyulan güvensizliğin boyutlarını da gözler önüne serdiğine dikkat çeken Özdağ, “Güvensizlik çok boyutlu ve derin. İktidar, teröristlerin ayakkabı numarasına kadar bildiğini iddia ederken halkın can güvenliğini nasıl sağlayamıyor? Yıllardır uygulanan açık kapı politikasının bilançosu ne kadar ağır? Daha ne bedeller ödenecek? Neden yayın yasağı getiriliyor? Yayın yasağına ek olarak halkın haber alma özgürlüğü neden tamamen elinden alınıyor? Tüm bunların dışında, halk iktidarın paylaştığı bilgilerin doğruluğuna inanmıyor. Hatta seçim sürecine giderken iktidarın böyle bir saldırıdan medet umabileceğini düşünebilecek kadar derin bir güvensizlik bu. Dolayısıyla ortaya çıkan tablo siyasal kutuplaşmanın çok daha ötesinde. Bu açık bir meşruiyet yitimi. Telafi edilebilmesi çok mümkün görünmüyor” değerlendirmesini yaptı.

 Hande Orhon Özdağ, Akademisyen Hande Orhon Özdağ, Akademisyen

TEHDİTLER BELİRSİZ

“Terör, yapısı gereği belirsizlik ve korku ikliminden yararlanan bir saldırı biçimi” diyen Özdağ, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Ancak Türkiye’deki güvensizlik ikliminde her ayrı siyasal çıkar grubu saldırıların ardında kendi hasmının olduğunu iddia ederek süreçten yarar sağlamanın peşinde. Sürecin şeffaflığına inanç olmayınca haklı olarak görünenin ardındakini aramak isteyen halk kitleleri dezenformasyonun kıskacında kalabiliyor. ‘Saldırının ardında PKK-YPG, ABD, İsrail, Yunanistan, İran, Rusya, ASALA, IŞİD ya da diğer cihatçı örgütler olabilir. Bunlar konunun ‘uzmanlarının’ dile getirdiği olasılıklardan en önde gelenleri. İşin kötüsü terör zaten sadece saldırıyı yapanın değil, başka aktörlerin de nemalanmak istediği bir saldırı biçimi. Dolayısıyla hepsi potansiyel olarak saldırının ardında olabilir. Ancak buradan Türkiye’nin ne kadar çok ‘düşmanı’ olduğunu görüyoruz. Özellikle dış politikanın iktidarda kalmak uğruna günlük çıkarlar çerçevesinde dizayn edilmesiyle birlikte tehditler belirsizleşti.”

NE YAPMALI?

AKP’nin durumunun 2015’ten daha kötü olduğunu vurgulayan Özdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP Kasım 2015 seçimlerine ve daha sonra başkanlık referandumuna giderken, seçim argümanını daha hızlı karar alabilen, gücün dağılmadığı bir siyasal ortamda ülkenin daha istikrarlı olacağı fikri üstüne inşa etmişti. Gelinen noktada, aslında AKP’nin durumunun 2015’tekinden daha kötü olduğu görülüyor. Geçmiştekinden daha fazla gücü ve yetkiyi elinde tuttuğu ortada. Ancak geçmiştekinden çok daha sert ve bu yüzden de çok daha kırılgan. İktidarın bir güvenlik sorunu olduğu artık daha fazla göz tarafından görülüyor. Öte yandan, halkın en fazla ihtiyaç duyduğu şey güven. Herkes güvenebilmek, inanabilmek istiyor. İşte muhalefetin yapması gereken şey bu güveni hissettirebilmek.”

***

SEVDİKLERİNİ İSTİKLAL’DE KARANFİLLERLE ANDILAR

Saldırıda hayatını kaybedenler dün olduğu gibi bugün de patlamanın gerçekleştiği noktada anıldı. Yurttaş saldırının gerçekleştiği alana karanfil bıraktı. Ayrıca saldırıda kızı Yağmur Uçar ile eski eşi Arzu Özsoy’u kaybeden Nurettin Uçar, olayın yaşandığı alanda kurulan platformu ziyaret ederek, kızı ve eski eşinin fotoğrafını bıraktı. Öte yandan 81 yaralıdan 61’nin taburcu olduğu bilgisi paylaşıldı.