IŞİD’in Selefi-cihatçı referanslara dayalı toplum ve devlet örgütlenmesi “yeni dünya düzenini” vahşet gösterisi ve bombalı saldırılarla ilan ettiği..

Üstelik ülke popülasyonundan yüzde 8’lik teveccüh topladığı günümüzde laiklik ve laik eğitim tarihimizde olmadığı kadar kritik öneme sahip.

IŞİD’li canlı bombadan linç gruplarına, stat ıslıklarından Özel Harekâtçı icraatlarına kadar tekbir sesinin şiddete eşlik ettiği ortamda 50 yıllık siyasi İslam geleneği Yeni Rejimle tam vücut kazanmakla kalmadı.

Piyasacı düzen ile İslamcı totaliter pedagojinin iki taraflı kıskıvrak ele geçirdiği “eğitim alanı,” yoğun Sünni asimilasyon aygıtına dönüşerek rejimin, İslamcı toplum inşasına hız kazandırdı.

Müslüman Kardeşler fikriyat ve cihatçı şuuruma sahip Değerler Eğitimi “Milli Eğitim Müfredatı” halini aldı. .

Değerler Eğitimi bu yılki planı “Dua ve ibadet” ve “iktisat ve şükür” başlıklarından oluşuyor geçen hafta ise İstanbulda Türkiye’nin ilk Değerler Atölyesi konsept sınıfı törenle açıldı.

Kur’an- ı Kerim, Hz. Muhammed’in hayatı ve Temel Dini Bilgiler dersleri özel olarak dizayn edilmiş tek sınıftan verilecek, Kuran-ı Kerim Köşesi, apdest alma pratiği için seyyar lavabo, namaz köşesi bu sınıflarda bulunuyor ve amaç her devlet okuluna bu konsept sınıfların kazandırılması.

Tabii ki ne doğru düzgün laiklik ilkesini kavrayabilmiş ne de laik eğitimi benimsemiş devlet geçmişimizde ideolojik kurumsallık kazanmış “Sünnilik” Yeni Rejimle birlikte bilimsel eğitimin alternatifi “Milli Temel Eğitim” olmuştu.

Yani 12 Eylül’ün güya katı laiklik vurgusu altında yetiştirdiği “siyasi bilinci” iğdiş edilmiş Türk-İslam milliyetçisi nesillerden sonra piyasacı-neoliberal kimliğini İslamcılıkla etiketlemiş Yeni Türkiye dogmatik zihinli nesillerini yaratma peşinde....

Geçen yıl 10 yaşındaki kızların başını bağlamasını “işte sonunda özgürlük” çığlıklarıyla karşılayan “özgürlükçü laiklik” liberal sapma, bugün Yeni Türkiye’nin “ucuz emek gücü” öğretmenler gününü mevlüt okutarak kutlayan Milli Eğitim Müdürlerini duysalar herhalde kutlarlardı

Ayrıca kamusal eğitim veren devlet okullarının içerden özelleştirilmesi, Milli Eğitim’in dinselleştirilmesiyle eşgüdümlü ve eşanlı gerçekleştiriliyor...

İstanbul Güngören’de bir ortaokul, kamu okulunun “piyasalaşma sürecine” adeta örnek oluyor ve 200-500 TL’lik bağış yapan velilerin çocuklarını “özel öğretmenlerin ders vereceği” tertemiz, aydınlık, akıllı tahtalı 25 kişilik sınıflara gönderiyor.

Bu bağışı yapamayan ailelerinin çocukları ise 45 kişilik sınıflarda “piyasa toplum hiyerarşisindeki yerlerini” küçük yaşta öğrenip, dini tevekkül ve kanaatkârlıkla içselleştiriyorlar.

Yani “dünyevi egemen ve otoritenin her yaptığı sömürü, hakkaniyetsizlik ve eşitsizliğe ilahiyat kazandıran” eğitimle içinde bulundukları karanlık, kalabalık sınıf gerçeğini “kader” olarak kabul ediyorlar.

Kamusal eğitim vermekle sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı da, bu yıl özel okullara yerleştirilen 200 bin öğrenci için kişi başına ortalama 3 bin TL’den toplam 500 milyon TL’lik teşvik giderinin ilk taksitini okul işletmelerine şimdiden ödemişti.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın özel okullara yağdırdığı öğrenci teşvik harcama kaynağının vatandaş vergileri olduğunu söylemek lüzumsuzdu..

Laik eğitimi şimdilik “meta” gibi piyasalara devretmiş, parayla satın alabilen müşterilerine sunan Yeni Türkiye’de...

Piyasalaşan “laikliğin” karşısında sosyal politik bilincine, birey olma gücüne anaokulunda el konulmuş, sömürü ve eşitsizliğe karşı zihin kalıplayan İslamcı içerikleri evrensel bilgi sanan on milyonlarca çocuk vardı.

Ve geçmişin biçimci, karikatürize tartışmalarında tükettiğimiz laikliği, laik eğitimi savunmak için doğru zaman da gittikçe daralıyordu.