Passolig tartışması büyüyor. Taraftarlar fişlendiklerini düşünüp maçları boykot ediyor. Tribünler boş kalırken futbolun içinde olanlar tepkilerini yükseltiyor

Passolig fişleme projesi mi?

Hazırlayan: Emrah Temizkan - temizkanemrah@gmail.com - @emrahtemizkan

Geçtiğimiz sezonun son haftalarında başlayan Passolig uygulaması epey tartışmaya neden olmuş, taraftarlarla kulüp yönetimleri arasında sert rüzgârlar esmiş, olay seyircilerin tribünleri boykotuna kadar uzanmıştı. Nisan ayının sonunda her takımdan taraftar Taksim'de büyük bir eylem gerçekleştirmiş ve polis şiddetiyle karşılaşmışlardı. Geçtiğimiz yılın son dönemindeki bu hareketlilik ligin bitmesiyle rafa kalkmıştı ancak geçtiğimiz hafta sezonun başlamasıyla boş kalan tribünler tartışmayı yeniden alevlendirdi. Passolig kartının hükümete yakınlığıyla bilinen Çalık grubunun Aktif Bank'a ait olması tartışmayı başka bir boyuta taşıdı. Böylece Passolig uygulamasıyla yepyeni tartışmalar doğdu: "Hükümet bu uygulamayla fişleme yaparken kendisine yakın olan bir bankaya kazanç mı sağlıyor?"

Bir yandan da geçen sene bazı tribünlerden her maç yükselen hükümet karşıtı protestoların önüne geçmek için bu uygulamanın hükümetin elini rahatlatacağı yönünde değerlendirmeler var. Hükümet ise tribünlerde yaşanan şiddeti bitirmek için Passolig’i uyguladığını savunuyor. Şu anda tribünlerde ciddi şekilde boşluk var ve boykot devam edecek gibi gözüküyor. Biz de taraftar gruplarına Passolig uygulamasına nasıl baktıklarını ve boykotlarının hangi boyutta devam edeceğini sorduk. Bugün, Fenerbahçeli Sol Açık ve Galatasaraylı Tekyumruk grupları konuşuyor.

***

Sol Açık: Passolig, e-bilet ve tribünlerin fişlenmesine karşıyız

Türkiye'de taraftarlığı, terörizm ile eşdeğer tutan iktidar ve TFF'nin asıl amacı taraftar gruplarını parçalamak; endüstriyelleşen futbol ekonomisi içinde, makul, itaatkâr ve paralı bir müşteri kitlesi yaratmak ve endüstriyel futbola direnen tribün gruplarını fişleyerek kontrol altına almaktır. Yapmış oldukları tüm baskı, zorlama ve 6222 gibi sadece taraftara uygulanan yasalara rağmen tribünlerdeki sesi kesemeyen ve istedikleri tribün ortamını yaratamayan bu zihniyet, e-bilet ve Passolig uygulaması adı altında tribünlere son darbeyi vurmaya hazırlanmaktadır. İşin bir diğer boyutuysa tamamen kapitalist ekonomi ve pazar şartlarının kulüplere dayatılması; milyarları bulan futbol rantının, hâlâ dernekler olarak ve amatörce yönetilmekte olan kulüplerin elinden alınıp yandaş sermayeye ve finansal şirketlere peşkeş çekilmesidir. Passolig'in asıl gayesi bilet satmaktan çok; yandaş kurumun mevduat bankacılığı yapması için müşteri toplamak ve diğer benzin, marketler zinciri gibi bağlı kurumları ihya etmektir.

PASSOLİG’E DİRENECEĞİZ
Biz SOL AÇIK taraftar grubu olarak Aziz Yıldırım yönetiminin sezon sonu taraftar gruplarına deklare ettiği kesinlikle Passolig ve e-bilet uygulamasına geçilmeyeceği sözü üzerine Okul Açık tribününden 50’ye yakın kombine almış durumdayız. Kulüpten sezon başı aldığımız bilgiye göre bu kombinelerin iade edilmeyeceği ancak birisine devredilebileceği tarafımıza bildirilmiştir. Sezon başından itibaren kendi grubumuza ve kamuoyuna kesinlikle Fenerbahçe maçlarında e-bilet ve Passolig almayacağımızı bildirdik. Kombineyle tribüne girecek olan arkadaşlarımız içeride diğer arkadaşlarımız dışarıda e-bilet ve Passolig uygulamasına karşı yapacağımız eylemlerle direnecek bu uygulama kaldırılıncaya kadar tüm gücümüzle yönetimi ve bu uygulamayı protesto edeceğiz.

SOL AÇIK olarak aldığımız karar doğrultusunda Passolig ve e-bilete karşı olduğumuzu Fenerbahçe yönetimine bildirdik. Bize Passolig'le kesinlikle anlaşmayacaklarını mevcut kombinelerin geçerli olduğunu e-bilet uygulamasından dolayı bilet basamadıklarını belirtip bize ilk 3 maç için geçici kombine kartları dağıttılar. Passolig uygulamasına kesinlikle girmeyeceklerini, taraftara Aktifbank'a bağlı Passo kartları aldırmayacaklarını fakat e-bilet uygulamasında TFF ile aynı doğrultuda düşündüklerini deklare ettiler.

TRT BİZİ İSTEMEDİ
Grubumuz üyelerinden Mehmet Sencer Az'ın başvurusu üzerine, Passolig reklamlarının, 'kişilik haklarına saygı' maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle durdurulmasına karar verdi. Bunun üzerine giderek tüm anaakım medya ve muhalif medyada sesimizi duyurarak geniş bir farkındalık yarattık. Bu gelişme üzerine gazeteniz BirGün’de Berkant Gültekin'in haberinde de belirtildiği gibi "Passolig reklamlarının yayınını durduran Mehmet Sencer Az isimli taraftarın TRT Radyo'ya konuşmacı olarak katılması, Passolig tarafından engellendi." Passolig'in bu gelişmeler üzerine medyadaki reklam vs ekonomik ilişkiler ve iktidar yanlısı ilişkileri sebebiyle müthiş bir baskı ve sansür uygulaması geldi.Bu sansürü gazeteniz ve grubunuz sayesinde aşabildik. Kendilerine muhalif denen basın dahi farklı saikler sebebiyle bize yer vermek istemedi.

2014-2015 futbol sezonunun başlamasıyla görüldü ki bu oyuna ve takımlarına sevda ile bağlanan taraftarlar tribünlerden uzaklaştırılmış, Türkiye'deki futbol ve tribün ortamı tatsız tutsuz bir çorbaya benzemeye başlamıştır. Sevdiği renkler uğruna, binlerce kilometre yolu tepip deplasmanlara giden, yasaklardan dolayı içeri taraftar alınmayan maçlarda dahi stat dışından takımlarını destekleyen; yağmur, çamur, kar demeden stadları dolduran bu oyunun ve tribünlerin gerçek sahipleri statlardan uzaklaştırılmaya başlamıştır. PTT 1. Lig ve Anadolu takımlarının durumu daha içler acısıdır ve bu sürdürülebilir bir süreç değildir. Çünkü tribün ve arma aşkı, futbol sevgisi kapitalist ranta dönüştürülebilir bir meta değildir. Fakat yaşadığımız neoliberal ve yandaş kapitalizmi "gölgesinden yararlanamadığı ağacı kesecek" kadar gözü karartmıştır. Fakat kendi grubumuz adına şunu söyleyebilirim ki mesele bizim açımızdan para ve rant meselesi değildir. Biz SOL AÇIK tribün üyeleri olarak zaten forma ve diğer kulüp ürünleri için bu paranın 10 mislini her sene kulübe veriyoruz. Karşı çıktığımız kart ücreti ve alınan para değil; bu sistem ile tribün kültürünün yok edilmesi ve taraftar gruplarının kontrol altına alınması, taraftarın kulübün müşterisi yerine konulması ve buradan mevcut iktidar yanlısı yandaş şirketlerin bizim sırtımızdan para kazanmasıdır.

ALTYAPIYI DESTEKLEYECEĞİZ
Bunlardan dolayı SOL AÇIK Taraftar Grubu olarak Passolig ve e-bilet uygulamadan kalkıncaya kadar tribünlere kurumsal kimliğimizle girmeyecek, her alanda bu uygulamaları protesto edecek, oyuna olan aşkımızı ve arma sevdamızı amatör branşlar ve altyapı karşılaşmalarında sergileyeceğiz. Stat dışında ve bulunduğumuz her yerde bu uygulama ile ilgili görseller, bildiriler, afişler hazırlayacak; diğer taraftar gruplarıyla ortak eylemliliklere katılacağız. Yönetimleri ve TFF'yi bu uygulamadan vazgeçirmek için hem ekonomik boykotlar düzenleyecek, almayacak aldırmayacağız; diğer taraftan da hukuki olarak tüm kanalları zorlayacağız.

#ebiletehayır

***

Tekyumruk: ‘Passolig ölü doğmuş bir projedir’

Tribünler ülkenin aynasıdırlar. Toplumu tanımak isteyen bir yabancının, özellikle İstanbul’daki tribünleri gözlemlemesi yeterli olacaktır. Hırlısı hırsızı, ipsizi sapsızı, işsizi, işçisi, öğrencisi, her kademeden plaza çalışanı, sağcısı, solcusu, dincisi, laikçisi ile doludur tribünler. Arma peşinde koşarlar, o iki renkle meşk ederler. Bu aşk hali zaferlerle dolu bir tarihten kaynaklanmaz. Sporseverlikten hiç kaynaklanmaz. Dünyanın her köşesinde, efsane Bergkamp’ın deyimiyle “kendinizi bulduğunuz, ait olduğunuz yerde olduğunuz için taraftarsınızdır.” Ama Türkiye’de sporseverlikle bütünleşmeyen bir taraftarlığınız iyi gün dostudur. Değil başka maçları, kötü günde kendi takımınızı izlemeye bile gitmezsiniz.
Öte yandan bu aidiyet üç büyük kulüp ile sınırlıdır. Yıllarca saha kapatma cezaları alan bu üç takım İstanbul’da yirmi bin kişiyi zor toplarken, yetmiş bin kişilik İzmir Atatürk Stadı’nı çok rahat dolduruyorlardı. Aydın’dan Artvin’e, Denizli’den Diyarbakır’a ülkeyi üç kulüp parsellemişti.


TARAFTAR OYUNUN PARÇASI
Futbol U20 Dünya Kupası’nda seyirci sayısında tersinden rekor kıran bir ülkeden bahsediyoruz. Üstelik neredeyse bedava dağıtılan biletlere rağmen turnuvayı kupa tarihinin en az seyircili ikinci turnuvası olarak kayıtlara geçirmiş bir ülkeden...

Dolayısıyla tüm siyasi gerekçelerin ötesinde, futbol maçı izlemeyenlerin ülkesinde Passolig ölü doğmuş bir projedir. Ülke futbolunu üç İstanbul takımına daha bağımlı hale getirip bitkisel hayata sokacak bir uygulamadır. Artı zahmete katlanmak zorunda kalan Anadolu’daki taraftarı tribünlerden daha da uzaklaşacaktır.

Bir taraftar grubu en çok bu nedenle Passolig'e karşı çıkmalıdır. Taraftar oyunun bir parçasıdır. Endüstriyalizmin oyunu gösteriye ve taraftarı tüketici-seyirciye dönüştürme çabaları bundan bağımsız düşünülemez. Ama futbolun sevilmediği, takım tutmanın sevildiği bir ülkede bu çabalar nafiledir ve hali hazırdaki bir avuç taraftarı da oyuna küstürecektir.

TRİBÜNLER PANİK YARATTI
Belki yeni mabetlerinde İstanbul takımları seyirci bulmakta zorlanmayacaktır. Ancak tek boyutlu bir futbol zevk vermekten uzaklaşacak; zevksizleştikçe futbolu geriletecektir.
Passolig'e bu nedenlerle karşı çıkmalıyız. Fişlenme konusu açık bir insan hakları ihlali olsa da BBG evine dönen dünyada fişlenme korkusu taraftarı tribünlerden alıkoyamaz. Fakat potansiyel suçlu görülen taraftarı öfkelendirecek, sistemle sorun yaşamasına neden olacaktır. Taraftarların öyle takım sevdasıyla afyonlanmış insanlar olmadığı Gezi sürecinde görüldü. Taraftar grupları statlar, marşlar, sloganlar ile oyunu iktidarın yarı sahasına yıkınca, iktidar saha dışı oyunlara başvurdu. Daha önceden kararlaştırdıkları e-bilet çalışmaları hızlandırıldı. Ülkenin yarısının oy verdiği bir ülkede, ülkenin aynası olan tribünlerden kontratak gelince paniklediler. ‘Boş adamlar’ olarak görülen taraftarların canlı yayınlarda, milyonların gözü önünde ‘düşünen varlıklar’ olduklarını anlaşıldı. Sonuç olarak, Gezi örneğindeki gibi toplumsal muhalefet yükseldiğinde fişlenme tehdidi işe yaramayacaktır. Bizim gibi gruplar Passolig'i protesto edip tribünlere girmese dahi, Passolig alıp tribünlerde yer alan binlerce taraftar toplumsal muhalefetin yükselmesine kayıtsız kalmayacaktır.