Dünyanın Öteki Yüzü kitabı ile okurla bulaşan Meltem Dağcı, “Gündem haberlerinden de görüyoruz ki pembe bir senaryo yazmak zor. Dünyada seyreden her türlü toplumsal olay oldukça karmaşa halini alıyor.” diye konuştu.

Pembe bir senaryo yazmak zor
Meltem Dağcı (Fotoğraf: BirGün)

Melisa PARLAK

Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar, doğum yapan erkekler, ayaklanan cansız mankenler, kimlik avcıları, gençleştiren yumurtalar, rüya görme merkezleri, hayal perileri... Tamamı, Meltem Dağcı’nın, alışılmışın dışında bir dünyanın hayalini kuran öykülerinde. Dağcı ile İthaki Yayınları’ndan çıkan Dünyanın Öteki Yüzü kitabını konuştuk.

Dünyanın Öteki Yüzü
Meltem Dağcı
İthaki Yayınları

Kendi üretiminiz olan kavramlarla ve yaratıcı isimlerle özgün ve distopik bir öykü evreni oluşturduğunuza tanıklık ediyoruz. Bunların yaratım sürecinde karşılık geldiği yer, anlam nedir?

Öykü kurgusuna ait mekan ve karakter isimleri türetmeyi seviyorum. Bu tarz bilimkurgu öyküleri okumak ayrıca hoşuma gidiyor. Öykünün kendi dünyasına özgü türettiğim kavramlar sadece oraya ait. Orası işte, buradan çok farklı, değişik bir kurmaca evrenidir. Bazen sadece bir karakter ismi yahut nesne adı bir çağrışım yapar okura.

Bir Kar Tanesi ve Zehir adlı öykülerinizde öne çıkan iklim krizi meselesini görüyoruz. Dünyamızın gerçeklerini spekülatif kurgunun olanaklarıyla yoğurup harmanlamak nasıl bir duygu?

Tehlike çanları çoktan çalmaya başladı zaten. Sözünü ettiğiniz öykülerle bir uyarı, ikaz ışığı, yardım çağrısı yapıldı canlı nesline. İçerisinde bulunduğumuz gezegenden başka gidecek bir yerimiz var gibi doğaya verdiğimiz zarar, kendi ekosistemi içerisinde yaşayan canlılardan daha fazladır. Doğanın hiç şakası yok. Bu durumu en iyi sel, deprem gibi doğal afetlerle karşı karşıya kalınca fark ediyoruz. Bir Kar Tanesi öykümde iklim değişikliğinin sonucunda meydana gelen buzul bir çağ söz konusu. Zehir öykümde ise iklimlerden ve anormal doğal olaylarından kaynaklı bir salgın söz konusu. Her iki öykünün de buluştuğu mesele iklim ve buna bağlı olarak oluşan sorunlardır. Bilimkurguda bu duruma karşılık gelen solarpunk, kendime yakın bulduğum bir alt tür. Sürdürülebilir bir geleceğini hayalini kurmak kolay, önemli olan uygulama kısmı, ürkütücü boyutu budur benim için. Doğa kendi formuna ters gelen hiçbir olguyu affetmiyor.

Geldiğimiz noktada dünyanın geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünya gezegenini iyileştirme çabaları geleceği de olumlu etkileyecektir. Gündem haberlerinden de görüyoruz ki pembe bir senaryo yazmak zor. Dünyada global anlamda seyreden her türlü toplumsal olay oldukça karmaşa halini alıyor. Kapitalizm sisteme boyun eğen veya bu düzen içerisinde kendi çarklarını yaratarak paradan beslenen bir güç düşünün. Bu paraya tapan gücün elbette her alana sirayet etme arzusu olacaktır. Sözünü ettiğiniz Cansız Mankenler ve Damgalı Yumurtalar öykülerimde güzelleştirme, güzel olma halleri uğruna kapitalizme temel oluşturan bir endüstri sisteminin varlığına ve yaşanabilecek sorunlara işaret ediyor.