“AKP iktidarı dış politikayı iç siyaset malzemesi haline getirdiğinden ‘Ey Amerika, ey Almanya’ çıkışlarıyla halkın hissiyatını okşuyor, perde arkasındaki söylemler bambaşka”

"Perde arkasındaki söylemler başka"

SEBAHAT KARAKOYUN / sebahatkarakoyun@birgun.net
@ssenyaprak

Eski Büyükelçi Faruk Loğoğlu, vize krizi ve ilişkilerde tırmanan gerilimin ardından Başbakan Binali Yıldırım’ın ABD gezisinden somut bir sonuçla döneceğine ihtimal vermediğini söyledi. Dış politikayı da iç politika malzemesi haline getiren AKP iktidarının “Ey Amerika, ey Almanya, Ey İsrail” çıkışlarıyla halkın hissiyatını okşamaya çalıştığını ama perde arkasındaki söylemlerin bambaşka olduğunu belirten Loğoğlu, sorularımızı yanıtladı.

»Türkiye-ABD ilişkilerinde tırmanan gerginliğin ardından Başbakan Yıldırım’ın ABD gezisine dair değerlendirmeniz nedir?

Bu ziyaret önemli ancak somut sonuçlar doğurup doğurmayacağı ziyaret sonrasında anlayabileceğimiz bir durum. Şunu vurgulamakta yarar var, ülkeler arasında yüksek düzeyde temaslar en fazla aralarında ciddi sorunlar olduğu zaman olmalıdır. Türkiye ve ABD arasında ciddi ikili ve bölgesel sorunlar var.

»Süreç ve izlenen politikalar dikkate alındığında somut bir sonuç çıkar mı?

Yıldırım’ın Türkiye’nin önem ve öncelik verdiği konularda PYD/YPG konusu, Suriye’deki Kürtler ve Suriye’deki gelişmeler, ABD’de devam eden Sarraf ve Erdoğan’ın korumaları davası, Gülen’in iadesi konularında somut bir sonuçla döneceğini sanmıyorum. Bir de ziyarette Türkiye’nin nerede olduğu ABD, Batıyla NATO ile ilişkilere nasıl baktığının Başbakan Yıldırım tarafından muhatabına anlatılması fırsatı olacaktır.

»Kapalı kapılar ardında farklı temaslar yürütülürken, iç politik hesaplarla sert söylemler kullanılıyor. “ey…” söylemleri, çekilen restler dışarıya nasıl yansıyor?

AKP iktidarı dış politikayı da iç politika, iç siyaset malzemesi haline getirdiği için ‘Ey Amerika, ey Almanya, Ey İsrail’ çıkışlarıyla halkın hissiyatını okşamaya çalışıyor. Ama perde arkasındaki söylemler bambaşka. Bütün bu söylemler arka arkaya gelen restler, iç siyasette geçici bir prim yapıyor ama şunu da görmek lazım, Türk kamuoyu Türk-Alman ilişkilerin sürekli gergin olmasını ister mi istemez mi? Bence istemez. Bu gerginliklerin ekonomiye olumsuz yansımaları oluyor kesinlikle. Dolayısıyla sade vatandaşın yaşamına olumsuz etkileri oluyor. Dövizdeki artış, yükselen enflasyon ve yurttaşın gelir kaybı… Hükümetin bunu görmesi ve önlem alması lazım. Örneğin yeni bir gündem maddesi olarak yerli otomobil konuşuldu geçtiğimiz günlerde. 2021’de yerli otomobil üretimi hedefi sanki çok büyük bir şeymiş gibi sunuldu. Bir yerde okumuştum ve çok etkilenmiştim, bir kilogram otomobilin fiyatı 10 dolarsa, aynı miktarda bilgisayar çipinin değeri 1000 dolar. Türkiye’nin bu gerçeği görerek hareket etmesi lazım. Ama o yönde bir belirti yok. Büyük projeler, havaalanları vs… Şimdi de otomobil. Erdoğan ve iktidar partisi popülist söylemleri sürdürmeye devam ediyor.

Türk-İran-Rusya ilişkileri

»Türkiye’nin İran ve Rusya ilişkileri ve S- 400 füzelerinin alımıyla ilgili yapılan anlaşmanın bir eksen değişikliğinin işareti olduğu yönündeki değerlendirmelere ilişkin neler söylemek istersiniz?

Eksen kayması değerlendirmelerine katılmıyorum. Ankara’dan Batı’dan kaynaklanan karşılıklı sert çıkışlara, olumsuz sözlere rağmen Türkiye’nin hala NATO’nun önemli bir üyesi olduğunu düşünüyorum. Daha çok olumsuz söylemler kamuoyunun önüne sürülürken arada satır aralarında NATO, AB ve batıyla ilişkilerin önemine işaret ediliyor. Türkiye bulunduğu bölge, jeo-stratejik konumu itibarıyla çok yönlü, çok katmanlı bir dış politika, dış ilişkiler sürdürmek mecburiyetinde olan bir ülke. Bu Türkiye’nin Rusya ile İran’la bölge ülkeleri ile Uzak Doğu ile yakın ilişkiler sürdürmesini gerektiriyor. İran’ la Rusya ile yakınlaşma Şanghay Süreci Türkiye’nin farklı bir arayışı olduğu anlamına gelmiyor.

Sarraf davasının çok çetrefilli yönleri var

»Türkiye ile Amerika arasındaki sorunları sayarken Sarraf davasından da söz ettiniz. Davada sona yaklaşılırken dosyaya eklenen isimler ve belgeler tartışma yarattı. Türkiye’ye yansımaları ne olur bu davanın?

Çok çetrefil yönleri olan bir dava. Şunu bilelim davanın konusu Amerika’nın İran’a uyguladığı ikili yaptırımların ihlali ile ilgili. İsnat edilen suçlar da yaptırımların delinmesi, bankacılık sahtekarlığı, kara para aklaması suçlamaları. Davanın bugüne kadar geldiği aşamada bunun Türkiye’ye değişik yansımaları olabileceği yorumları var. Burada esas olan adalet sürecinin ABD’de en azından Amerikan siyasi duruşlarından etkilenmemesi gerçeğidir. Türkiye’ ye karşı siyasi bir araca dönüştürülmemesi ihtiyacıdır.

»Ancak davaya eklenen isim Zafer Çağlayan’la ilgili iddiaların Türkiye’de yargıya yansıması siyasi bir kararla engellenmişti

Evet Türkiye’de kapatılmış iddialar var. Ama bir suç varsa suç kişiseldir. Adı geçen sahsın suçlu bulunması halinde onun suçu olarak görülmesi gerekir. Duruşmada neler söylenecek bunu göreceğiz. Benim samimi görüşümdür, Türkiye’nin bundan zarar görmemesi. İşlenen suçlar varsa bilelim, kimler işlediyse bilelim. Bunlara ceza verilmesini görelim ama orada kalmalı bu süreç… Karmaşık bir tablo ile karşı karşıyayız. Türkiye’de bu konular tartışılırken farklı şeyler söylendi. Benim söylediğim tamamen adalet ölçülerinde devam etmesi, siyasi suçlamalara konu olmaması gerekir.

Trump ne yapacağı belli olmayan bir kişi

»Trump’ın çıkışları dışarıda olduğu gibi kendi ülkesinde de tartışma yaratıyor. Dönemini tamamlayamayacağı iddiaları gerçekçi mi?

Trump, popülist söylemlerini sürdüren bir başkan. ABD içinde ve dışında çok ciddi sıkıntılara yol açabilecek bir yol izlemektedir. İçerideki sorunlar üst üste birikmekte, çevresindekilerin Rusya ile işbirliği yaptıkları yolundaki iddialar Trump’ın başını ağrıtmaktadır. Attığı adımlar muhalif çevreler bakımından yüksek yargıya götürülür, başkanlığı sona erer şeklinde algılanırken Trump’ı hala güçlü seviyede destekleyen çevreler açısından da bütün bu adımlar örneğin cumhuriyetçi senatörlerin tekrar aday olmayacaklarını açıklamaları Trump’ın verdiği kurulu düzeni yıkma sözünün sonuçları olarak yorumlanıyor. Genel seviyede bakıldığında Trump ne yapacağı belli olmayan çok rahatlıkla yanlış kararlar alabilen doğru kararlardan da yanlış kararlardan da rahatlıkla dönüş yapabilen öngörülemeyen davranış biçimlerine sahip bir kişi…

»Erdoğan’la benzerlikleri açısından ne söylemek istersiniz?

O yorumu siz yapacaksanız. Cumhurbaşkanı’nın bir avantajı var, 15-16 senedir iktidarda.

Sorunlar, gerginlikler had safhaya ulaştı

»Sürekli zikzaklarla Türkiye’nin dış politikası nereye doğru gider?

Sorunlar, gerginlikler had safhaya ulaştı. 15 yıldır iktidarda olan AKP nasıl içerde kendi teşkilatlarında birtakım değişiklikler yapıyorsa, dış politikada da bu anlamda baştan aşağı gözden geçirip, gerekli düzenlemeleri yapmaları lazım. Bunun için Türkiye’nin, Avrupa Atlantik Camiası’nın, NATO’nun sağlam görünür bir üyesi olduğu ve bu ittifaktan, bu camiadan eşitlik yönünde beklentileri oldu. AB hedefinden vazgeçilmedi. Türkiye’nin bütün dünyada özellikle bölgesinde toprak bütünlüğünden yana olduğu şeklinde politika üretmesi lazım. Bölgedeki Kürtlere en fazla sahip çıkabilecek konumda olan ülke Türkiye’dir. Bu Amerika’nın işi Rusya’nın işi değildir. Bütün Kürtlerle ilişkiler, düzenli ilişkiler kurmak hem bölgeyi rahatlatır hem de bölge ülkelerinin geleceğini sağlama alır. Ayrılma söylemlerinin de önünü keser. Bütün bunlar yapılacak mı? Hükümetin iradesine bağlı. Yapılmalıdır. Yapılabilir mi? Yapılabilir ve yapıldığı takdirde Türkiye’ye büyük kazanımlarla geri döner. Kazanımlar sağlar. Türkiye’nin Mısır’la ne alıp veremediği var? Irak’la Suriye’yle ne alıp veremediği var? Kürtlerle iyi olduğumuz zaman Bağdat’la kötüydük, şimdi Bağdat’la iyiyiz Kürtlerle kötüyüz. Doğrusu Hem Bağdat’la hem Erbil’le iyi olmak.

Dış politikamızın bu esasları yansıtması lazım. Atatürk ve arkadaşları bunu çemberleyen bir anlayış ortaya koymuşlardır: “Yurtta barış dünyada barış.” Bu ilkeyi esas alan bir dış politika yürütülmelidir.

»15 yıllık bir süreçten söz ediyoruz. Olası görünüyor mu?

Çok hızlı ve keskin dönüşler yapılabildiğine göre… Bunu dış ilişkilerde de gördük. Rusya ile önce çok aşağılara indik ve bunu onarmaya başladık. Ben, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, hükümete doğru önerilerin anlatıldığı takdirde bunların yapılabileceğini düşünüyorum. Özellikle partili söylemlerin belli bir noktaya kadar işe yarayacağını ama ondan sonra geri tepeceğini bilmeleri gerektiğini düşünüyorum.

***

Suudi Arabistan’da yaşananlar

»Suudi Arabistan’da yaşananların Türkiye’yi ilgilendiren sonuçları olur mu?

Yaşanan gelişmeler Türkiye ile ilişkilerini etkileyebilir. Bir anlamda Suudi Arabistan 21’inci yüzyıla “Günaydın” diyor. Daha önemlisi bütün bu siyasi adımların yanında petrole dayalı bir ekonomi bir gelecek görmekten kurtarıp daha sağlam temeller üzerine bir ekonomi kurmak istemesi. 2030 vizyonu bağlamında dile getirilenler bütün bunlar Suudi Arabistan için iyi haberler. Suudi Arabistan için iyi haberler, İran faktörü dışında bölge içinde iyi haberlerdir. Suudi Arabistan’a Arap Baharı’nın yansıyan kısmını iç çatışmaya dönmeden kendi hamleleri ile uygulamaya konulması desteklenecek bir süreç olarak görmek lazım.