Yolsuzluk, polis şiddeti ve ekonomik krizin gölgesindeki Perulular, yeni devlet başkanını belirlemek üzere sandığa gidiyor. Yoksulluk ve şiddet sarmalından çıkmak isteyen gençlerin favorisi, ilk turda birinci çıkan solcu aday Castillo.

Peru’da gençler değişimden yana

DIŞ HABERLER SERVİSİ

Güney Amerika ülkesi Peru’da bu pazar gerçekleşecek seçimlerde halk, gelecek dönemini belirlemek üzere seçimlere gidiyor. Peruluların önünde iki seçenek var: Bir yanda köklü anayasal değişikliklere gitmek isteyen solcu sendika lideri ve eğitimci Pedro Castillo, diğer yanda sağcı muhafazakâr, neoliberal politikaların savunucusu Keiko Fujimori.

Solcu sendika lideri ve eğitimci Pedro Castillo, yeni bir anayasa yazma vaatleriyle birlikte ülkenin kırsal ve kentsel gençlik sektörlerinden gelen güçlü bir destekle, ilk başkanlık turunda birinci çıktı.

SEÇİMLERE GİDEN YOL

Peru'nun Cajamarca bölgesinden gelen 51 yaşındaki ilkokul öğretmeni Castillo, Peru'da 2017'de gerçekleşen eğitim emekçileri grevine öncülük etmişti. Bu dönemde popülerlik kazanan Castillo, Ekim 2020'de solcu “Özgür Peru” partisinin başkanlığına aday oldu ve kazandı. Devlet başkanlığı seçimlerinin ilk turundaki desteği, büyük ölçüde unutulan kırsal bölgelerden gelen Castillo, temiz siyaset ve yeni bir anayasa mesajıyla, yıllardır siyasetin başına bela olan yolsuzluk skandallarından bıkmış birçok Peruluyu cezbetti.

İnsan hakları ihlallerinden 25 yıl hapis cezasına çarptırılan eski devlet başkanı Alberto Fujimori’nin kızı, Halkın Gücü Partisi'ni temsil eden ve hakkında yolsuzluk davaları bulunan Keiko Fujimori, 2016 ve 2011'de daha önce iki devlet başkanlığı seçimlerine katılmış ve her defasında kaybetmişti. Üçüncü defa devlet başkanlığına adaylığını koyan Fujimori, seçim propagandası olarak serbest piyasanın sonuna kadar destekçisi olacağını söylüyor.

Peki Peru’da halk solcu bir öğretmene neden güveniyor?

Peru, son yıllarda siyasi sistemin en tepesinde büyük ölçüde önemli istikrarsızlığa neden olan bir dizi siyasi kriz yaşadı. Bu istikrarsızlık krizinin ortasında geçen yıl kasım ayında, dönemin lideri Martín Vizcarra görevden alındı. Yolsuzlukla mücadele kanallarını zorlayan geçici başkan Vizcarra, 2020'de parlamento üyelerinin dokunulmazlığı konusunda bir referandum önerdi. Bunun ardından Kongre onu, görev süresinin dolmasına beş ay kala görevden aldı. Bu erken görevden alma tüm ülkede sosyal huzursuzluk yaratırken, darbenin organizatörü ve dönemin Peru Kongresi Başkanı Manuel Merino, Vizcarra'nın yerini aldı.

Merino'nun devlet başkanlığı kısa sürdü. Merino, eylemlere karşı şiddet kullanarak karşılık verdi ve bu karşılığın sonucunda iki kişi polis şiddeti sonucu hayatını kaybetti, onlarca kişi ortadan kayboldu. Bu yaşananların ardından sokak hareketlerinin güçlenerek büyümesiyle Merino, görevde sadece beş gün kaldıktan sonra istifa etmek zorunda kaldı, yerini geçici başkan Francisco Rafael Sagasti aldı.

GENÇLER DEĞİŞİM İSTİYOR

Peru’da 2020'de tüm bu siyasi kaosa ek olarak, Covid-19 salgınından kötü bir şekilde etkilendi. Peru, Güney Amerika'da kişi başına salgına bağlı ölüm rekorunda zirvede konumlandı ve ekonomik kriz, salgının yarattığı koşullarla birlikte daha fazla derinleşti. Ekonomisi 2020'de yüzde 11 daraldı, 2,2 milyondan fazla insan işini kaybetti. Siyasi skandallar ve yolsuzluk suçlamalarından sonra, halihazırda halkın güven duymadığı tepedeki politikacıların sözünün inandırıcılığı bu dönemde iyice azaldı. Üstüne şubat ayında hükümet yetkililerin aşılara halktan daha önce erişildiğinin ayyuka çıkması, halkın adil bir yönetime olan arzusunu perçinledi. Böyle bir dönemde, büyüyen toplumsal hareketler Castillo gibi bir sol figürün umut yaratmasına olanak sağladı.
Demokratik, kamucu ve şeffaf bir anayasa vaat eden, kamucu politikaları savunan Castillo, özellikle gençler arasında büyük bir popülerlik kazandı. Seçimlerin ilk turunda büyük bir katılım gösteren gençler, yıllardır ülkenin üstüne yapışan yolsuzluk, kriz ve insan hakları ihlalleri karşısında hükümetten hesap sormak istiyor ve ülkenin geleceğinde önemli bir rol oynayacak gibi görünüyor.

***

Şiddet, yolsuzluk, ekonomik krizin tarihçesi

Peru’daki mevcut siyasi krizin kökleri, 1990’lardaki Devlet Başkanı Alberto Fujimori yönetimine uzanıyor. Fujimori, enflasyon nedeniyle büyük ölçüde bozulmuş bir ekonomiyi ve Aydınlık Yol gerillalarına yönelik şiddetin üst seviyede olduğu, gündemini kilitlediği bir dönemde ülkeyi yönetmeye başladı. Böyle bir dönemde Fujimori, sonunda Kongre’yi “kendi kendini darbe” ile dağıtmadan önce, yasama organını pas geçip, büyük ölçüde yürütme kararnameleriyle ülkeyi yöneterek Peru demokrasisini adeta “boğazladı”. Nisan 1992’de, siyasi muhalefet üyelerini tutuklamadan önce buna karşı çıkan herkese şiddet uyguladı. Ordu tanklarını başkente getirdi ve ardından Fujimori, bugün hâlâ yürürlükte olan Peru anayasasını o koşullarda yazdı. Fujimori, 2000 yılında görevden alınmasına ve daha sonra insan hakları ihlallerinden yargılanıp mahkûm oldu. Fakat onun diktatörlük ve şiddet dolu yönetimi, Peru’nun kolektif hafızasında kaldı.