Hey! Douglas projesinde geleneksel müziğin ögelerini elektronik müzikle bir araya getiren VEYasin yaptığı işlere ilişkin, “Benim şu anda 70’lerde takıldığım tüm şarkılar ülkenin en büyük değerleri aslında. Biz bir köprüyüz, bütün kültürler bizim köprümüzden gelip geçti” diyor.

Petrolden daha değerli olan şey kültür

BURAK ABATAY

Hey! Douglas projesiyle hatırı sayılır bir müzik kitlesine erişen ve Evren Besta ile beraber 1998 yılında kurdukları Mode XL grubuyla Rap müziğin eski isimlerinden olan VEyasin, uzun yıllar sonra yeni bir Rap albümüyle dinleyicisinin karşısına çıkıyor.

VEYasin, ‘FORMAT #1’ ismini verdiği 3 şarkılık EP’sini Universal Music işbirliği ile kurduğu Kamp Records etiketiyle çıkaracak. Kamp Records ayrıca ilerleyen haftalarda genç ve yetenekli kadın vokal Martino’nun albümünü de yayımlayacak.

Söz yazarı, besteci, dj ve prodüktör VEYasin ile hem yeni işlerini hem de Kamp Records’u konuştuk.

► Direkt Mode XL’den başlayalım, ne alemde, nasıl gidiyor?
Mode XL ‘Mevzu Makamı’ albümünden sonra grup çalışmalarına ara vermiş durumda. Aslında biz her albümden sonra ara veriyorduk ama bu sefer biraz aranın da dışında artık yolları ayırma ve bireysel çalışmalara devam etme gibi bir dönem oluştu. Şu an bence herkes mutlu gibi görünüyor. O yüzden Mode XL tarafında özetle durulduk diyebiliriz.

► Mode XL zamanında yaptığınız müzikten sonra Evren’in ve senin ayrı ayrı yaptığınız projeler dinleyicide nasıl etkiler yarattı? Onları gözlemleyebildin mi?
Açıkçası biz ne zaman albüm yapmış olsak etkisini 3-5 sene sonra görüyorduk. Hiçbir zaman gündemle senkron gidemedi bizim yaptığımız işler. İlk zamanlarda hep savaşlara denk geldi, politik ve siyasi durumlardan albümler güme gitti diyebilirim. Ama etkisini o an değil, hep sonraki yıllarda gösterdi. Ben de dışarıdan bakarak bunu gözlemledim. İşin içerisindeyken bakarak o konsantrasyonla ne yaptığını da biraz geç anlıyorsun aslında. Şu anki rapçiler de bence aynı şeyi yaşıyor. Yaptıklarını o an heyecanlı bir şekilde yapıyorlar ve belli bir zaman geçtikten sonra uzaktan ne yaptıklarına bakacaklar gibi görünüyor.

► Evet, rap bugün çok konuşuluyor ve gündemini belirliyor ama eskiden de bir albüm yapıldığında rap’in kendi ufak gettosunda bir anlam ifade ediyordu. Katılır mısın buna?
Katılıyorum tabii ki. Öyle bir ortam vardı, uzun zaman öncesinde de vardı. Break dans partilerinin olduğu dönemde de vardı. Bir şehirde bir etkinlik olduğu zaman bile çok büyük ses getiriyordu, uzun süreler konuşuluyordu. Bizim kliplerimiz çok konuşuluyordu ben onu hatırlıyorum. Farklı müzik tarzı dinleyen insanların da bizi dinlediğini hatırlıyorum. Biz de zaten diğer müzik tarzlarından esinleniyorduk aslında, etkileniyorduk. Eğitim aldığımız bir süreçti.

petrolden-daha-degerli-olan-sey-kultur-655941-1.

► Hey! Douglas projesi ve senin yaptığın başka işler, Mode XL’in devrini kapatması ve daha sonra senin rap’e geri dönmen… Nasıl oldu?
Ben kendimi bildim bileli hayatını hep müzikten kazanmış birisiyim. Ve benim müzikten para kazanmak için çalışıyor olmam çok normal bir şey. Ben müziğin başka taraflarıyla uğraşırken de biz albümler yapıyorduk. Şimdi de bir şey fark etmedi. Herhangi bir şekilde Hey! Douglas projesinin Mode XL’in önünü kesmesi söz konusu değil, tam tersine aslında daha çok tanıtan, insana farklı bir bakış açısı yaratan bir şeydi. Türkiye’de ilk hip hop müzik prodüktörlerinden birisiyim, başka birini tanımıyorum. Ben ilk Amerika’daki prodüktörlerin nasıl çalıştıklarını öğrendikten sonra Türkiye’de müzik prodüktörü olmak istiyordum. Çünkü benim müziğe girişim de o dönem öyleydi aslında. Ankara’da müzik yapılan bir ortam yarattım ve bütün rapçilerin hepsi o ortama geliyordu. Şu an bütün old school’lar neredeyse, benim çalıştığım ortamdan geçmiştir, geçmeyen çok az insan vardır öyle söyleyeyim. Ve ben bu insanların hepsiyle beraber çalışırken onlara elimde şöyle bir şey var, şöyle olsun böyle olsun demedim. N’apıyoruz? Nasıl bir şey yapıyoruz? Sen kendini nerede görüyorsun? Bu şarkıları nasıl yayınlamayı düşünüyoruz? Klip nasıl çekilecek? Klipte kimler oynayacak, fikri ne klibin? Hep böyle mücadeleler içerisinde bulduğum için kendimi, kendime hiçbir zaman beat maker demedim. Benim olayım müziğe, müzik yapacağım insanlarla beraber yön verebilmekti. İş böyle olunca da uzun yıllar bu prodüktörlük meselesiyle takıldım. Produced by Veyasin kavramını ilk o albümlere yapıştırdım, önceki albümlere bakın, hiçbirisinde o prodüktörlük ibaresi yoktur. Ben de bunu yurtdışındaki diğer çalışma disiplinlerini araştırarak, prensiplerine bakarak gördüm.

► Prodüktör olmak nasıl bir şey?
Prodüktör olmak için nota bile bilmenize gerek yok aslında. Daha çok müzik yönetmeni diyebilirim. İçinde bulunduğum bu dönem içerisinde Ankara’daki birçok rapçinin müzik yönetmenliğini yaptım. Hepsinin kayıtlarını aldım, mixlerini yaptım, fotoğraflarını çektim, kliplerini çektim… Ki bizim ilk Bo Bo Boom klibimiz bile bir bisküvi markasına yaptığım müzikten gelen parayla çekilmişti. Gel zaman git zaman şunu gördüm: Bana hep ‘Abi, sen prodüktörsün ama hep rock enstrümanları kullanıyorsun’ derlerdi, bir hip hop enstrümanı söyle de onu kullanayım. Herkes şu anda bir şekilde ben prodüktörüm diyor ama bu yollardan geçerek bu noktaya gelmek de benim için farklı bir deneyim oldu. Çünkü insanlara bir yandan öğretmek zorundasın, bir yandan öğrettiğini dinletmek zorundasın. İlk çıktığım sahnelerin hepsinde orkestralar oldu, eskiye dönüp herkes hatıralarını canlandırırsa hep saksafon, trompet ve trombonu Ankara’daki birçok genç benim bulunduğum sahnede gördü

petrolden-daha-degerli-olan-sey-kultur-655942-1.

► Bugün artık rap çok farklı bir evrende konuşuluyor. Bu yaşanan süreci izlediğinde bugünü nasıl değerlendiriyorsun?
Bugün bence olması gerektiği gibi. Dünyadaki ana akım nasıl ilerliyorsa, eskiden de olduğu gibi, şuan Amerika’da insanlar bir şeyler yapıyor, Türkiye’de de onun muadilleri, versiyonları çıkmaya başlıyor. Bir dönem sadece 90’larda, herkesin imkânlarının olmadığı dönemde bir kafa karışıklığı oldu. Bence o bir tıkanmaydı, onun açıldığını düşünüyorum şu anda. Şu an bilinme ve yayımlama, kendini duyurma açısından daha adil bir ortam olduğunu düşünüyorum. Bir de ben hep pozitif bakarım olaya, biz hep imkânsızlıklarla geldiğimiz için buraya her şey zaten imkânsızdı. Onun arasından hep bir bug yakalardık biz, biraz öyle gelişti bu kafa sanırım. Kullandığımız bütün programlar korsandı. Eğer böyle bir imkân olmasaydı, korsan dünyası olmasaydı şu an Türkiye müzik sektörünün yarısı yoktu. O yüzden de ben yapıcı ve iyi işin bir şekilde kendini belli edeceği bir dünyada olduğumuzu düşünüyorum.

► Bugün dünyada üretilenlere baktığımızda etnik müziklere dair kırınımlar görüyoruz. Bu Anadolu müziğine de uğradı ve sen bunu gerektiği ilgiyi göstererek, gerektiği değeri vererek yapanlardan birisin. Bu tesadüf mü?
Aslında petrolden daha değerli olan şey kültür. Benim şu anda 70’lerde takıldığım tüm şarkılar ülkenin en büyük değerleri aslında. Biz bir köprüyüz, bütün kültürler bizim köprümüzden gelip geçti yani. Bir dünya olaylar, neticeler, eserler, bu coğrafyada yaşandı. Bir belgeselde Mezopotamya dediklerinde göğsümüz kabarıyor. Biz kendi kendimize kültürel reklamımızı dışarıdan bir yerden teyit alarak yapıyoruz. Birisi parmakla gösterdiği zaman anlıyoruz yani. Şu anki oluşumumuz da kalbi dünyayla bir atan ama orayı iyi analiz edip, oradaki teknikleri alıp kendi duygularımızla birleştiren bir proje üretmek.

***


Kalıcı müzik üretmek istiyoruz

► Kamp Records hayırlı olsun. Neler bekliyor bizi?
2015'te Basemode Records’u Sony Müzik’e verdikten sonra kendi yetkimin nasıl olacağını da merak ederek butik, her müzik tarzında yeni bir şeyler bize kazandırabilecek ve ülke için de kalıcı, güzel müzik üretebilecek bir iş yapmak istedik. Ben işlerimi 3'er tane single’lar ve EP’ler şeklinde yapacağım. Bir albüme sıkışıp kalmak istemedim açıkçası. O yüzden de VEYasin’in Kamp’taki kariyeri, hip hop prodüktörü olarak üretim yapmak. Arkasından da Martino diye bizim çok sevdiğimiz, yetenekli gördüğümüz genç bir arkadaşımızın albümü geliyor ocakta.

cukurda-defineci-avi-540867-1.