Pinhani, yeni teklisini sevenleriyle buluşturdu: ’Aradığımız müziğe her gün daha da yaklaşıyoruz’

Burak Abatay @abatayburak

Kendine has tarzlarıyla yıllardır müzik sahnemizde özel bir yer edinen Pinhani, yakın zamanda yayınlamayı planladığı 7. albümlerinin çıkış şarkısı 'Kendinden Usandırma'yı sevenleri ile buluşturdu. Anadolu müziğini, müzikal anlayışlarının temeline oturtan grubun vokali Sinan Kaymakçı, bas gitaristi Selim Aydın ve davulcusu Hami Ünlü ile çalışmalarını konuştuk

■Kendinden Usandırma, Çağrı Sertel’in piyanosuyla önceki Pinhani şarkılarına göre çok ayrı bir yerde duruyor. Nasıldı hazırlık süreci?
Sinan: Şarkıda piyano olması şarttı, şarkının melodisini baştan beri piyanoyla hayal etmiştik. Önce şarkının demosunu kaydettik. Demoda ben çaldım piyanoyu ama asıl kayıtta Çağrı'dan yardım istedik. Çok da güzel çaldı. Şarkının ilginç bir ritmi var, Çağrı'ya da ilginç geldi. Biraz hızlandırılıp dinlendiğinde Doğu Karadeniz türkülerini andırıyor. Aradığımız müziğe her geçen gün daha çok yaklaşıyoruz. Hem buradan olan, hem de burada olmayan bir müzik hayal ediyoruz. 'Kendinden Usandırma' da biraz böyle. Umarım bu tanıma daha yakın müzikler de yaparız. Kayıt çok zahmetli, bu kadar zahmete Türkçe sözlü İngiliz Müziği için, ya da radyoda binlercesi olan Türk Pop Müziği için katlanmayız.

Birbirinden farklı şarkılar olsun istiyoruz
■Yeni albümün ipuçları olarak okuyabilir miyiz?
Selim:
Yeni albümde olabildiğince birbirinden farklı şarkılar olsun istiyoruz, konserde çalamayacağımız şarkı olmasın istiyoruz. 'Kediköy' sevilen bir albüm oldu ama o albümde bile bazı şarkıları çalamadık konserde. Bu sefer daha dikkatli seçeceğiz şarkıları. 'Kendinden Usandırma' yayımlanmadan bile çalabileceğimiz güçlü bir şarkı. Böyle şarkılarla dolu bir albüm yapmak istiyoruz. O anlamda bir ipucu sayılabilir.

■Yeni albüm ne zaman çıkacak?
Hami:
Yeni şarkının çıkmasıyla planlar değişti. Bu yaz kayda başlayıp kışın çıkarmamız gündemdeydi ama şimdi belki bir şarkıyı daha tekli olarak yayımlarız. Albümü biraz erteleriz.

■Başka sürprizleriniz olacak mı?
Sinan:
Bir konser albümü yapmayı çok istiyoruz ama bununla ilgili kesinleşmeyen şeyler var, konserin ne zaman ve nerede yapılacağı gibi. Onu yaparsak konser albümünün içine de yeni şarkı koyabiliriz. Elimizde bolca şarkı var; şarkı yazmak kaydetmekten daha kısa sürüyor. O yüzden şarkılar sürekli birikiyor.

Sahneler küçük kalabalık çıkamıyoruz
■Elektrogitar, saksafon, davul, zurna, klarnet, tulum ve kemençe… Birçok enstrümanı bir araya getiriyorsunuz. Memnun musunuz bu zenginlikten?
Sinan:
Tek bir müzik aletinde ustalaşmak çok daha zor bir durum. Çünkü hep aynı aletle baş başa kalmak benim gibi maymun iştahlı biri için zor gerçekten. Onun yerine canımın istediği tüm enstrümanları orta düzeyde çalmayı seçtim. Bu da bana sahnede istediğim şarkıya istediğim enstrümanı koyma özgürlüğü verdi. Çünkü her şarkının gerektirdiği müzik aletleri var. Bizim gibi yılda yüzden fazla konser yapan, Edirne'den Şırnak'a kadar çalan, hatta Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda en çok çalan grubun sahneye 8-9 kişiyle çıkma şansı yok. Zaten özellikle küçük şehirlerdeki sahneler dört kişiyi bile zor alıyor. Enstrümanları artırdıkça da onlar sahneye sığmamızı zorlaştırdı ama bir yolunu buluyoruz şimdilik. Yeni şarkıyla beraber sahnede piyano da zorunlu hale geldi.

■On Türkü ile halk müziğinde de örnekler verdiniz. Halk müziği sizi besleyen bir şey mi? Nasıl ilişkiniz?
Sinan:
Türk Halk Müziği ya da kısaca türküler bu toprakların ana müzik rengi. Buradan çıkan en özgün müzik. O yüzden müziğimizi şekillendirirken yönümüzü olabildiğince türkülere çevirmemiz gerekiyor, şayet bu ülkenin dışında müzik yapmak istiyorsak buraya özgü olup diğerlerine benzememeliyiz.

Bir müzik yazarının klarnetiniz için ‘muzip bir hüzün’ benzetmesi var. Buna katılmakla beraber diğer enstrümanlarınız için sizin nasıl yakıştırmalara yahut fikirlere sahip olduğunuzu merak ediyorum.
Sinan: Her müzisyenin müzikal rengi var. Muzip bir hüzün bence bana uygun bir renk. Muzipliği de seviyorum, enstrüman çalarken, hüzünlendirmeyi de. Zaten ağlamak ve gülmek çok yakın duygular bana göre. Müzikte de çok yakın sesler bunu sağlıyor.

Müzik ön plana çıkamıyor
■Çok ilginç şeyler oluyor aynı zamanda ülkede. Sosyal medyada ’T A M A M’ kampanyası dünya basınında yer buldu. Bu kadar sıkışmışlığın içinde müzik gibi fikri ürünleri ortaya koymak sizi nasıl etkiliyor?
Sinan:
Şu an Türkiye'nin ciddi bir kutuplaştırılma sorunu var. Bu kutuplaşma bitene kadar müzik gibi hayati olmayan şeylerin ön plana çıkması mümkün değil. 'Tamam' kampanyası da bilerek ya da bilmeyerek kutuplaştırmaya hizmet ediyor. Türkiye'yi iki kampa ayırmak politikacıların ya da yabancı devletlerin işine gelebilir. Ama bu ülkede işini gücünü yapan, bazıları yoksulluk sınırında olan milyonlarca insana sadece zarar verir. Maalesef insanımız bu konuda sükûnetini kaybetti, her durumda bir taraf seçme zorunluluğu hissediyor. Elbette bizim de kendimize göre politik fikirlerimiz var. Ancak bunları birbirimize bile dayatmamız söz konusu değilken dinleyiciye 'tamam' ya da 'devam' demek bizim haddimize değil. İlla tamam denecekse de mevcut siyasi aktörlerin tamamına 'tamam' deriz. Maalesef kefil olabileceğimiz siyasetçi yok denecek kadar az.