Sinema dünyasının en büyük (!) ödülleri birkaç gün önce sahiplerini buldu. Oscar ödülleri, altın heykelcikler en iyi yönetmen olarak, Michel Hazanavicius’a ve en iyi erkek oyuncu olarak da Jean Dujardin’e verildi. Oscarların ABD  kültür emperyalizminin bir parçası olması, sanatsal içerik yerine gişeye yönelmesi vb. pek çok eleştiri yıllardır yapılıyor. Bir kez daha bunlara girecek değilim. Ancak Jüri’nin görseydi mutlaka fikrini değiştirirdi diyeceğim bir film var. Bu filmi yöneten ve bu filmde  oynayan sanatçılara (!) fikrimce büyük haksızlık yapılmıştır. Her ne kadar kendileri Ortadoğu ve Sahra üstü Afrika’da bir miktar tanınıyorlarsa da,  ünleri henüz Amerika’ya kadar uzanamamış olacak ki bu aktörler Oscar heykelciklerinden mahrum kaldılar. Bana sorarsanız en büyük senaryo ve oyun bunlarda, en büyük oyunbaz bunlar, aynı zamanda en büyük hokkabaz da..

Sinema perdesi sanal bir dünyaya götürür bizi. Bir tür yalan dünya işte.. Ama gerçeklikten de asla kopuk değil. Sadede gelelim, benim bu yılki en iyi film adayım “Pişkinler Anadolu’da”  olup , Oscar adaylarım da  Başbakan Erdoğan ile Orman ve su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’dur. Özellikle Eroğlu, en iyi erkek oyuncu olarak biçilmiş kaftan. O kadar iyi rol yapıyor ki.. Sanki rol yapmıyor da yaşıyor rolünü..Filmde pek gerçekçi; tüm Türkiye’nin stüdyo olduğu, gerçeklerin bu derece eğilip büküldüğü bir film daha çevrilmemiştir.
İşte filmden bir sahne; Adana İli Kozan İlçesine bağlı Ergenuşağı Köyü yakınlarındaki Gökdere Köprü Barajı’nın tünel kapağı kopar ve tonlarca su önüne şantiyede çalışan işçileri de katarak nehre boşalır. İki işçi ölmüş, sekiz işçi de kaybolmuştur. Tipik bir piyasalaşma öyküsüdür işlenen. Bakan Eroğlu pişkinler adına baş roldedir. Pişkince açıklamalar gazete sayfalarında yer alır. Bakanın ilk sözü;” O yatırım bizim Bakanlığımıza ait değil.” olmuştur. Ardından ; “ DSİ’nin bir yönetmelik hazırlayarak bunları denetlemesi veya mühendislik müşavirlik firmalarına denetletmesi lazım” açıklaması gelir. Aslında film bir müzikal değil yani dans yok, ama her nedense bol miktarda raksla bezenmekte. Raks devam ediyor; “ bunların denetlenmesinin şart olduğunu söyledik. Ama maalesef denetim yönetmeliğini, hangi sebeple bilemiyorum, Danıştay iptal etti. Bu yönetmelik iptal edilince yıldırım hızıyla arkadaşlara talimat verdim. Şu an niye iptal edildi, sebepleri nedir diye araştırıyorlar.” Beyanat raksı çok kaba bir biçimde bir büyük abdest sahnesi ile devam ediyor;” Bu tür kazalar olabilir” Ve hemen ardından edilen bu büyük abdesti bir yerlere atma sahnesi geliyor;” ama maalesef bazı gruplar – bu TMMOB oluyor- mühendislik-müşavirlik firmalarının dernekleri İdare Mahkemesine itiraz etti.”

Tek kelimeyle Yuhh !.”

Bakanın uzun yıllar başında bulunduğu ve halen sorumluluğu altında olan DSİ “Su Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliğini” 15.08.2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe (!) sokmuştur. Ancak, TMMOB ve bağlı bazı Odaları bu yönetmeliği hukuka aykırı bularak Danıştay’a taşır. Ve Danıştay 2011 yılının 1. ve 2. Aylarında durdurma kararları alır. DSİ işi gücü bırakır ( bu iş güçlerden biride kamu adına denetimdir) ikinci kez yönetmeliği yürürlüğe sokar. Hukuka rağmen yapılan bu hukuksuzluğu yine hukuk yani Danıştay bir kez daha ekim 2011’de durdurma kararı alır. Karar gerekçesi her iki  durdurmada da çok açık ve nettir.” İdarelerin yasayla kendilerine verilen görev ve yetkileri devredebilmeleri için yasada buna ilişkin bir düzenleme yapılması gerektiğinden; yasal dayanağı olmadan yönetmelikle, bu şekilde, davalı idareye ait olan denetim yetkisinin gerçek kişilere veya özel hukuk tüzel kişilerine devredilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır”

Yani davayı açan TMMOB ve davaya bakan Danıştay;” denetim sizin işinizdir, yasal dayanak olmadan bunu devredemezsiniz.” diyorlar. Ne zaman diyorlar? Tam on dört ay öncesinden beri. Filmin baş aktörü Eroğlu ise bu arada yıldırım hızıyla(!) talimat veriyor – ondört ay sonra-  ve durdurma nedeninin ne olduğunu arıyor. Senaryoyu çok iyi okumuş ve rolünü çok iyi ezberlemiş olan ezberi kuvvetli baş aktör nedense bir mahkeme tebliğini ondört aydır okuyup anlamaktan aciz, hem de yüzlerce kadrosuyla birlikte..
Gelelim gerçek dünyaya..

Hukuk tarafından hukusuz bulunan yönetmelikler yayımlayarak denetim sorumluluğundan kaçamazsınız. Hala hukuksal olarak kamu adına denetim görevi sizdedir ve siz bu görevi savsaklamış olup ölümlere neden oldunuz. Rol kesmeyi bırakıp uygar bir insanın yapması gerekeni yapınız ve istifa ediniz. İstifadan öte sorumluluğunuzu yerine getirmediğinizden dolayı bir miktar vicdan varsa, ölen işçilerin ailelerinden özür dileyiniz. Bu arada hesap vermekten kaçabileceğinizi ise aklınızdan bile geçirmeyiniz.
Film bitmiştir. Son!...