Hukuki tartışmalara ilişkin konuşan eski AYM Raportörü Aydın, “Süren tartışmalar kamu alanının piyasaya teslim edilmesinin üzerini örtüyor” dedi. Aydın, “Tartışılması gereken yerleşme ve yapılaşma planlamasının nasıl yapılacağı ve Anayasa’yla nasıl korunma altına alınacağı meselesidir’’ diye konuştu.

Piyasacılığa karşı Anayasa güvencesi

Gökay BAŞCAN

Binlerce insanın hayatını kaybettiği deprem, suçluların yargılanmasına ve Anayasa’ya ilişkin birçok hukuki tartışmayı da beraberinde getirdi. Başta afet suçlarının Anayasa’ya eklenmesi ve insanlık suçu kapsamında değerlendirilmesi, ceza hukukunda düzenleme yapılması hatta deprem ihtisas mahkemelerinin kurulması gibi birçok tartışma kamuoyunda sürüyor.

En büyük endişelerden biri ise 1999 Marmara Depremi’nde olduğu gibi tüm suçun birkaç müteahhitin üzerine yıkılarak gerçek sorumluların yargılanmaması.

Tüm bu tartışmaları sorduğumuz Eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Ali Rıza Aydın ve Akademisyen, Ceza Hukukçusu Cemil Ozansü, asıl tartışmanın ülkede yapılaşma planlaması ve Anayasa’yla nasıl korunacağı olduğunu belirtti. Mevcut ceza hukukunun suçluların cezalandırılması için yeterli olduğuna dikkat çeken hukukçular, süren tartışmaların, kamusal alanın piyasaya teslim edilmesinin üstünü örttüğünü ifade etti.

Öncelikle suçların kaynağı olan ilişkilere bakılması gerektiğini belirten Eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Aydın, “Aksi takdirde her seferinde; afet yaşandıktan sonra hangi suçlar ortaya çıktı, bunlara nasıl ceza verilir, kimlere ceza verilir gibi tartışmaları yapmaya devam ederiz. Son dönemde ortaya çıkan bu suçların Anayasa kapsamına alınması gibi tartışmalar da bu konunun önemini ve aslında bütünsel olarak bakılması gerektiğini ortaya çıkarıyor. Deprem bölgesinde, depremden önce alınması gereken önlemler nedir, bunların hukuku nedir, sorumluları kimlerdir, bu konuda görev ve kaynak paylaşımı nasıl olacak, burası çözümlenmeli. Nitekim deprem coğrafyasında olmamıza karşında Anayasa’da OHAL ilanı dışında doğal afetle ilgili sözcükler bile yer almıyor” ifadelerini kullandı.

İMAR AFFI YASAKLANMALI

“Yaşam hakkı çok esas bir kavram, dayanağımız orası olacak” diyen Aydın, “Bunun yanında da sağlıklı bir çevrede yaşamak olacak. Nitekim yıllardır Anayasa Mahkemesi (AYM) de imar mevzuatına, planlamaya bu iki madde üzerinden baktı. Bu soyut maddelerin üzerinden de yorum yaparak bu konuyu çözümlemeye çalıştı. Anayasa’da öncelikle yapılması gereken, bu tür afetlerden korunmak için getirilmesi gereken buyruklar nelerdir, yaptırımlar nelerdir bunlara bakmak ve buna ilişkin düzenlemelere geçmektir. Bazı yasakları da bunun yanına eklemek gerekir. Tipik bir örnek verirsek; imar affı yasağı Anayasa kapsamına alındığı zaman artık siyasi iktidarlar hem çıkar ve piyasa ilişkileriyle hem de siyasi ilişkilerle imar affı düzenlemesine gidemeyeceklerdir” ifadelerini kullandı.

Eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Ali Rıza AydınEski Anayasa Mahkemesi Raportörü Ali Rıza Aydın

ANAYASA ZORLAŞTIRIYOR

Kamusal bir hizmet olan, kamu yararı amacıyla düzenlemesi gereken planlamaların baştan sona piyasaya bırakıldığını hatırlatan Aydın, siyasilerin yargılanmasına ilişkin şu tespitlerde bulundu: “Bugün siyasilerle ilgili olarak, tek yürütme sistemi içerisinde hem Cumhurbaşkanı hem de bakanlarla ilgili olarak karşımıza özel mahkemeler, özel düzenlemeler çıkıyor. Yüce Divan örneğinde olduğu gibi. Bu tür sorunları götürmek de Anayasa gereği zorlaştırılmış. Anayasa’da bakmamız gereken yerlerden birisi de burası olmalı. Kamuoyunda ‘şu kadar müteahhit yakalandı, ceza aldı’ gibi tartışmaları da bir tarafta dışarıda bırakmış oluruz.”

Süren tartışmaların kamu alanının piyasaya teslim edilmesinin üzerini örttüğünü belirten Aydın şöyle konuştu: “Dolayısıyla henüz afetten kurtulmamışken suç ve ceza hukuku üzerinden tartışmayı başlatmak, aslında kamusal alanın piyasaya tesliminin de üstünü örtmüş oluyor. Bu tartışmalara girmemek gerekir, asıl tartışılması gereken Türkiye’de yerleşme ve yapılaşma planlamasının nasıl yapacağı ve bunun Anayasa’yla nasıl korunma altına alınacağı meselesidir.”

KORUMA ALTINA ALINMALI

Deprem ve afet suçlarının insanlık suçu kapsamına alınmasına ilişkin tartışmalar ilişkin ise şu ifadeleri kullandı: “Özel olarak zaten bunun kapsamına alınması için yazmaya da gerek yok. Hukukta yazılı o kadar madde var ki, sorun onu bütünsel olarak okuyabilmek. Böyle bir suçun ya da suçtan önce böyle bir sorumsuzluğun ne zamanaşımı olur ne de insanlık suçu kapsamı dışında tutulabilir tartışmasını, AİHM de yaptı. Karıştırılsa bizim hukukumuzda da bu tür kararlar görünebilir. Bunu özel olarak tanımlayıp tanımlamamak meselesi de yine az önce belirttiğim nedenlere bağlı olarak göstermelik olacaksa hiçbir anlamı olmayacaktır. Ucunda can kaybı olan bu tür sorumsuzluk taşıyan afetlerde, ucunda insan olan afetlerde zaten kendiliğinden insanlık suçu devreye girmektedir. Önleyici bir önlem olarak konabilir meselesi ise, eğer biz yerleşme, yapılaşma ve arama-kurtarma çalışmaları bütünselliğini Anayasa’nın koruması altına alıp planlayamıyorsak, ‘insanlık suçu’ olmasının da bir önemi olmayacaktır. Bu tartışmalar doğrudur, yerindedir ama bugün bu tartışmaların değil, tam tersine yerleşme ve imar düzeninin, yapılaşmanın tartışılması ve Anayasa’nın koruması altına alınması gerekir.”

CEZA MEVZUATI YETERLİ

Tartışmalara ilişkin konuşan Hukukçu Cemil Ozansü de ceza mevzuatının sorumluların cezalandırılması için yeterince düzenlemeye sahip olduğuna, sorunun adliyenin ve kolluğun bu iradeyi göstermesi meselesi olduğuna dikkat çekti. Adliyenin ve kolluğun zaten kanuni olarak harekete geçmek zorunda olduğunu belirten Ozansü, “İhmalleri, imar mevzuatına aykırı davranışları ve denetim sorumluluğuna sahip kişilerin işini hakkıyla yerine getirip getirmediğini tespit edecek. Bunlar ‘kasten öldürme, kasten yaralama ve taksirle öldürme, taksirle yaralama’ gibi çeşitli hukuki sonuçları doğuran eylemler. Bu aşamada görevli olanlar, yapının inşasını üstlenmiş olan kimseler ve denetlemek mecburiyetinde olan kimseler mahkemelerin huzurunda hesabını verecek. Bu konuda ulusal ceza hukuku mevzuati yeterli derecede hüküm içermekte” dedi.

Ceza Hukukçusu Cemil OzansüCeza Hukukçusu Cemil Ozansü

İMAR DÜZENİ DEĞİŞMELİ

Deprem suçlarının Anayasa’ya alınmasına ilişkin konuşan Ozansü, “Her tepkisellikte biz bunu Anayasa’ya koyalım diyemeyiz. Bununla bir sonuç elde edemeyiz. Temel mesele denetimin sağlanabilmesi için, ulusal çapta bir imar düzeninin gerçekleştirilebilmesi. Zamanaşımı bakımından bir düzenleme yapılabilir ancak yine çözüm başta TMMOB gibi meslek örgütlerine hukuki bir gözetim pozisyonu verilmesi. Geniş anlamda bir plandan söz ediyorum sadece, geniş imar planı değişikliklerinden söz etmiyorum. Yeni bir hükümet tasarrufu olarak bunun gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bilimin nezareti altında hükümet bunu icra etmek zorunda. Yerel yönetimler de buna tabii olmak zorunda” dedi.

Ozansü, şöyle konuştu: “Süreci, bütün kamuoyu adına mağdur inisiyatifleri takip edeceklerdir. Biz bunu iş cinayetlerinde de gördük. Ne zaman ki iş kazalarında ölen işçiler bir araya geldiler, çeşitli inisiyatifler kurdular, Yargıtay’dan olası kastla öldürmeye varabilecek bir eylem olabileceğine dair kararlar çıkmaya başladı. Burada mesele aslında mağdur inisiyatifleri üzerinden mevcut ceza kanununun düzgün, hakkıyla yerine getirilmesinin sağlanması.”