PKK'den seçim değerlendirmesi

Med Nuçe Televizyonu’nda yayınlanan Politik Alan programına katılan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, 1 Kasım seçimlerine dönük değerlendirmelerde bulundu. Kalkan, PKK’nin hala 7 Haziran seçim sonuçlarını esas aldığını, geçerli olanın 7 Haziran seçim sonuçları olduğunu söyledi.

Kalkan'ın açıklamalarında kullandığı ifadeler şöyle:

"Bir darbe değil, darbe içinde darbe. Türkiye toplumunun gerçek siyasi eğilimlerini belli ölçüde yansıtan gerçek tablo 7 Haziran seçim sonuçlarıdır. O da tam yansıtmıyordu ama bir ölçüde yansıtıyordu ve açıkça toplum, değişim, demokrasi ve özgürlük istiyordu. Bundan yana açıkça tutum koymuştu ama tek başına iktidarı, tekçi, ulus devlet faşizmini sürdürmenin gereği olarak gören zihniyet, 24 Temmuz’dan itibaren dayattığı savaş sonucunda, zorla AKP iktidar oldu. Seçim kazanmadı. İktidar gasp edildi. Dolayısıyla ortada bir gasp var, haram bir iktidardır. HDP’li yöneticiler de dile getirdiler; bir tarafta devlet ve iktidar imkanlarını arkasına alarak terörü, saldırganlığı, savaşı, katliamı, her şeyi uygulayan bir AKP vardı, diğer tarafta ise miting bile yapamayan bir HDP vardı. Yani diğer güçler zaten çok fazla bir etkinlik gösteremediler.

CHP, MHP bu seçimde de böyle yeni bir argümanı, inandırıcı bir durumu yoktu. MHP’yi daha çok budadılar, CHP’e de o kadar destek olmasına rağmen, birçok çevre seçimin kazananı CHP olacak değerlendirmesine, umut etmesine rağmen öyle olmadı. Görülüyor ki aslında önü açık. Ama inandırıcılığı yok. Türkiye’nin sorunları ortada, net ama CHP’nin, AKP’yi aşan, gerçekten de uygulanabilir çözüm modelleri yok. MHP’ye dönük ise aslında bir operasyon vardı. Devlet Bahçeli’nin politikaları tartışılacak. Aslında Devlet Bahçeli bu sürecin bu biçimde gelişmesinin sorumlularından bir tanesi. Ama şuraya gelmek lazım; ortada özgür, eşit, adil bir seçim yoktur.

Bir defa 7 Haziran seçimlerini değerlendirmek gerekli, ne oldu da 7 Haziran seçim sonuçları uygulanmadı. Yeniden bir seçim gerekli görüldü. Burada açıktı ki AKP kaybetmişti, yenilmişti. Zorla onu tersine çevirmek için bu seçimi öngördü. “Yeniden tek başımıza iktidar olduk” diyorlar. Oldunuz ama neyle? Zorla, savaşla, terörle, baskıyla oldunuz. Türkiye’de, Kürdistan’da, neler yaşandı? “250’nin üzerinde sivil katledildi” diyor. Mitinglerde sivil katliamları yapıldı. 2000’den fazla HDP’li, DBP’li il, ilçe yöneticisi, çalışanı gözaltına alındı veya tutuklandı. Katledilenlerin çoğu çocuktu. Bir gecede birkaç yüz HDP il, ilçe binası yakıldı seçim sürecinde. Hem de seçim sürecinde, seçime karar verildikten sonra. Hiçbir parti ses çıkarmadı bu duruma. “Böyle de seçim olur” denildi ve HDP hiçbir miting yapamadı. Buna rağmen o kadar oy aldı. Büyük bir mücadele oldu. O anlamda elbette ki çok çok önemli görmek lazım ulaşılan sonucu. Sonuç, çok büyük bir mücadeledir. Bunu herkes bilmeli. Öyle “kazandık, kazanmadık, yenildik veya kazandık” sorun öyle değil, ortada çok ağır bir faşist saldırı vardı. Topyekün özel savaş konsepti uygulamaya konulmuştu. 30 Ekim 2014 MGK toplantısında kararlaştırılan konsept hala gündemdedir."

"Erdoğan ve AKP gerçeği net biçimde ortaya çıktı"

"Şunu söyleyebilirim; bu süreç çok ağır, acılı, gözyaşlı bir süreç oldu. Fakat en önemli, en hayırlı yanı nedir denilirse Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin gerçeğinin açığa çıkmasıdır. Aşırı derecede tahkiye yapıyorlardı. Çok pragmatisttirler, bukalemun gibi renk değiştiriyorlar. Ama bu süreçte gerçek Tayyip Erdoğan kimdir? Düşünceleri, zihniyeti, politikaları nedir? AKP gerçeği nedir? Çıplak bir biçimde ortaya çıktı. Neyi gördük burada “demokratikleşme, Kürt sorununun çözümü, İmralı görüşmeleri” söylemlerinin hepsi bir oyunmuş, hileymiş, hepsi iktidarını sürdürmek içinmiş. Şu an Kürt’ü inkar eden, imha etmek isteyen, kültürel soykırım rejiminin zihniyet olarak, politik olarak en net sahipleri ve uygulayıcıları olduğu ortaya çıktı. Tek devlet, tek millet, tekçi ulus devlet faşizminin sahibidir.

Bir de ben Güney Kürdistan yönetimi açısından da söyleyeyim, Tayyip Erdoğan herhalde boş bulundu şunu söyledi; “Kuzey Irak’ta bir hata yaptık, Kuzey Suriye’de yapmayacağız” dedi. Şimdi en iyi müttefikimiz, dostumuz deniliyor Güney Kürdistan yönetimine ama Güney Kürdistan’da mevcut yönetimin olmasını kendileri için hata görüyorlar. Fırsat bulursa hatayı düzeltecek. Yani Güney Kürdistan yönetimini de nasıl ki Rojava Kürdistan yönetimini hedefliyorsa hedefleyecek, ortadan kaldıracak. Eğer şimdi yapmıyorsa bir maddi çıkarlar için; çünkü başka yerden ekonomik destek alamıyor. İkincisi de Kürt Özgürlük Hareketi çok güçlü dört parçada, PKK’ye karşıtlık olarak bu biçimde biraz engellemeye, frenlemeye çalışıyor. Bundan sora AKP bir şey yapacaksa politik olarak gerçek yüzü açıkta olduğundan daha iyi yapabilir. Bir iyilik yapacaksa da öyle, kötülük yapacaksa da öyle. Ama şimdiye kadar maskeliydi, hileliydi, çok fazla aldatabiliyordu. Gerçek kimliği açığa çıkanla insan ilişki de kurabilir, çatışma da yapabilir. Ama kimliğini gizleyenle ne yapacağın bilinmez. Şimdiye kadar yaptığı gibi istediği kadar oy almış olsun, hükümet kurmuş olsun artık bu politikaları yürütemez. Bunu AKP’yi destekleyenler de bilmeli."

Türkiye toplumu kandırılacak bir toplum değildir

"Türkiye toplumu kandırılacak bir toplum değildir. Ne olmuş, 7 Haziran’dan sonra ‘PKK hemen müdahale etmiş, HDP’yi engellemiş’. Bu düşünce yalandır. PKK’nin eleştirileri, görüşleri hangi yönlüymüş, 7 Haziran seçim sonuçlarını nasıl değerlendirmiş? HDP’yi siyaset yapması yönünde teşvik mi etmiş, yoksa engellemiş mi? insanlar biraz namuslu olsunlar. Doğru konuşsunlar, engellenmiş deniliyor, bütün bunlar yalandır, tersi doğrudur. Peki, 1 Kasım seçimlerine PKK mi karar verdi? İki yüz tane HDP il, ilçe binasını PKK mi yaktı? Binlerce HDP’li il, ilçe yöneticisini PKK mi tutuklattı.

Türkiye toplumuna ne söylersek söyleriz, istediğimiz gibi yönlendiririz denilerek, konuşuluyor. Zaten medyaya el konulmuş, biraz aykırı olan medya gruplarına en ağır baskı, hakaret yapıldı, onlar da teslim alındı, sindirildi. Ondan sonra her türlü yalanı topluma sunuyorlar. Bunları PKK’nin yapma imkanı mı vardı, yoktu. PKK hala 7 Haziran seçim sonuçlarını esas alıyor. Bizce geçerli olan 7 Haziran seçim sonuçlarıdır.

Hiç kimse 1 Kasım’ı Türkiye toplumunun gerçek eğilimi diye yansıtamaz. Tayyip Erdoğan ve AKP’nin isteminin zorla seçim adı altında ortaya çıkartılmasıdır. Ne kadar baskı olduğunu, hile olduğunu da görüyoruz. Bu bakımdan bütün bunları sanki erken seçime biz karar verdik, bu tekrar edilen seçime, sanki biz yaptırdık, böyle her türlü yalanı söylüyorlar. Bunun gerçekle bir alakası yok. Kimin ne yaptığı ortada, sözleri, eylemleri sabit. Ama bazı yardakçılar var, göz göre göre Tayyip Erdoğan savaş yapacağım, diyor, onlar bak PKK savaş istiyor, hükümet barış istiyor diyor. Ya adam “ben savaş istiyorum, savaş sürecek” diyor. Bu kadar da yalancılık olmaz, bu tür insanlara şaklabancılık mı diyelim. Bazıları sözde medya, basıncı, güya aydın gazeteci olmuş, ortalıkta, tv, tv dolaşıp, bol bol konuşuyorlar. Bir defa bu konularda herkes daha tutarlı olmalı. Toplum aydınlatılmalı, demokratik güçler gerçekleri topluma taşırmak için çaba harcamalılar. Çünkü gericilik, faşizm gerçekleri saptırabilmek, toplumu yalanlara boğabilmek için saldırıyor, bu kadar açık yalan söylüyor."

Eylemsizlik kararıyla ilgili hareketimiz açıklama yapar

"Evet eylemsizlik kararımız seçime kadardı, o da dahil elbette ileriki süreçte ilgili yönetimlerimiz tartışırlar, kamuoyuna gerekli açıklamaları yapacaklar. Seçim sonrasında ortaya çıkan tabloya göre nasıl bir tutum izleneceğini, hareketimizin siyasetinin ne olacağını belirleyecekler, ben şimdi burada bu konuda -henüz tartışma yürütmüş, toplantı yapmış değiliz- hareketin görüşlerini bağlayacak bir şey belirtemem. Söylediklerim kişisel görüşlerimdir.

Şimdi bakın yedi aydır hiçbir görüşme yok. Siyaset dışına, süreç dışına itildi. Aslında çatışma İmralı’daki görüşmeler ve çözüm süreci durdurularak, başlatıldı. PKK savaş başlattı, diyorlar. Çözüm sürecini kim durdurdu, İmralı’da görüşmeleri kim durdurduysa savaşı başlatan odur. Eğer öyle yapılmak istenirse bu Türkiye için felakettir. Türkiye’yi birleştirecek, güçlendirecek, barıştır, kardeşliktir, özgürlüklerdir.

Eğer bunu esas alan bir yaklaşım olursa önemli bir gelişme ortaya çıkartır, destek görür. Ama böyle olmazsa bizi de herkesi de karşısında bulur. Türkiye kendi kendisini ateşe atmış olur. Ben bu noktada toplum için şunu söylemek istiyorum, başta Kürtler olmak üzere Türkiye halkları, halklarımız dikkatli, uyanık olmalı, dikkat etmeliler. Şimdi hemen daha seçim sonuçları netleşmeden söyleyeceğim şudur: Eğer gerçekten de demokratik siyasetin işletilmesinin önü açılır, sorunların demokratik siyasetle çözümü, dolayısıyla Türkiye’de demokratik bir reform yapılma yönünde adımlar olursa buna destek vermek gerekir."