Plakla başladılar, kaset, CD, dijital platform derken ilk metaverse konserini veren grup oldular. Grup Gündoğarken, metaverse evreninde yer alarak tarihe geçti. Şeşen kardeşler, bu ilk için “Ürkmedik desek yalan olur” dedi.

Plaklardan metaverse’e

Sercan MERİÇ

İlk albümleri “Bir Yaz Daha Bitiyor” üzerinden tam 36 yıl geçti. O albüm plak olarak yayımlanmıştı. Seneler içinde müziğimizin en nadide sayfalarından birisi onlara ait oldu. Grup Gündoğarken, şimdi bambaşka bir ilke imza attı. Dünyanın anlamaya çalıştığı “metaverse” evrenine ışınlandı ve bu alandaki ilk konseri veren grup oldu.

Grup üyeleri Burhan-Gökhan Şeşen kardeşler ile metaverse serüvenlerini, teknolojinin sanata olan etkisini ve gelecek planlarını konuştuk…

Bir ilke imza atarak, yeni yılda metaverse evreninde konser verdiniz. Bu teklif ilk geldiğindeki tepkinizi merak ediyorum.
Burhan Şeşen:
Neil Armstrong, yıllar önce aya indiği zaman, “Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım” demişti. Metaverse konseri de bizim için aynısı oldu. Bir arkadaşımızdan teklif geldi. Biz de metaverse’ü ilk defa duyduk. Bunun bir milat olacağını söyledi. Biz tabii gençler kadar dijital mecraya hâkim değiliz. Uzun uzun anlattı, anlamadık. Yine anlattı, yine anlamadık. En sonunda bir mekânda normal bir Gündoğarken konseri yaptık. Ondan sonra geri kalan işlemleri onlar hallettiler. Biz aslında orada normal olarak müzik yaptık. Sonra bu sanal bir ortama taşındı.

Gökhan Şeşen: Konserde bir çekim yapıldı. Çekim sırasında ‘Metaverse’ü size anlatacağız ama korkmayın’ dediler. Dedim ki, korkacak ne var acaba? Anlattıklarında ürkmedim desem yalan olur. Hâlâ da metaverse’ün ne olduğunu tam olarak anlamış değilim.

Burhan Şeşen: Ben konser zamanı girdim baktım. Hakikaten insanlar var. Avatarlar’ı var. Biz sahnedeyiz. Onlar gerçekten insanlarmış. Orada atıyorum yüz elli kişi varsa, yüz elli tane avatar’ı var insanların. Yan yana geliyorlar, konuşuyorlar.

İnsanlar sosyalleşti mi orada siz çalarken?
Burhan Şeşen:
Birbirlerini tanıyarak geldiler herhalde, çünkü bazı yerlerde kümeleşmeler oluyordu. Herkes böyle tek tek durmuyordu. Böyle enteresan bir şey. Gençler çok ilgili. Bizim bu konseri verdiğimizi duyan bir sürü genç inanamadı. Bize mucize gibi baktılar. Dünya artık buraya gidiyor dediler. Önümüzdeki günlerde yine yapacağız. Biz bunu Kerem Gençler ve ekibiyle yaptık. Ve onlar bizi nasıl buldu, niye buldu, o konuda çok bilgim yok.

Gökhan Şeşen: Ben Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde okurken bir bilgisayar dersi vardı. Orada sayfalarca program yazardık. Sonra yüzlerce kartı deldirirdik. Sonra bilgisayara verirdik. Bilgisayar dediğin de böyle devasa büyüklükteydi. Eski bilim kurgu filmlerinde olanlardan. Sonucu almak için de saatlerce beklerdik.

Sizi ne ürküttü?
Gökhan Şeşen:
Şimdi avatar’dan bahsettiler. Ya ben şimdi kendime zor tahammül ediyorum, avatar’ıma nasıl tahammül edeceğim? Böyle kaygılar taşıdım açıkça.

Sizin avatar’ınız neydi?
Burhan Şeşen:
Biz kendimiz olarak yer aldık. İstesek avatar’ımız da olacaktı ama böyle bir şeyi tercih etmedik. Mesela Gökhan’ı Mick Jagger avatar’ıyla görebilirdik.

Gökhan Şeşen: Abi şimdi korkmaz mısın böyle bir şeyden? Hani Mick Jagger yerine başka bir şey de olabilirsin. Bu ürkütücü gerçekten. Aslında sen sen değilsin yani.

Sizin hikâyeniz plakla başladı, kaset, CD ile devam etti. Şimdi bambaşka bir evrene taşındı. Bunun anlamı ne sizin için?
Burhan Şeşen:
Bu bilgi şu anda bize anlamlı gelmiyor belki ama ileride Türkiye’de ilk metaverse konserini bizim vermemizi mutlaka bir şekilde tarihçiler yazacak. Bu tür teknolojinin gelişmesinin pandemiyle de ilgisi var. Hep kafayı bu yöne doğru çalıştırmaya başladılar. İzlediğiniz zaman Gökhan’ın ürktüğü, benim hayretler içerisinde kaldığım bir şey çıktı ortaya. Bir sürü insan ama canlı değil. Dinliyorlar, dans ediyorlar…

Gökhan Şeşen: Pandemide de biz seyircisiz, online konser verdik. O boşluk da ürkütücüydü. Zamanla buna alışacağız büyük bir ihtimalle.

Burhan Şeşen:
Ama seyircisiz olduğu zaman her şeyde bir tatsızlık oluyor. Dünyanın en iyi maçını, en iyi konserini de izlesen seyirci olmadığı zaman sanki kandırılmış gibi tuhaf bir duyguya kapılıyorsun. Özellikle bizim gibi yıllardır seyirciyle birebir iletişimde olan gruplar için çok çok zor bir şey.
Gökhan Şeşen: Metaverse’de biz yani biz gidiyoruz seyircinin ayağına. Yurt dışındaki herhangi bir konsere biz de dâhil olabiliriz.

BİZ RADYONUN İÇİNDE İNSAN VAR SANIYORDUK

Müzik endüstrisini sizce nasıl etkileyecek bu teknolojik yenilikler?
Burhan Şeşen:
Dijitale geçmek yıllardır konuştuğumuz bir şey. Teknoloji insana hizmet etmeli, insan teknolojiye değil. Birçok alanda faydalı olabilir. Ama teknolojinin esiri olmamak lazım. Bir konseri canlı gidip izlemekle, dijital platformda izlemek aynı şey değil. Futbol maçları veya spor karşılaşmalarında da öyle. Ama dünya da bu yöne doğru gidiyor. Bunun da önüne geçme şansı da yok. Buna sadece sanatsal olarak bakmamak lazım. Tekstilden ticarete kadar, birçok ürünle ilgili bu olacak. Artık insanlara ulaşma yolu tabii çok değişti. Eskiden kasetler, CD’ler vardı.

Gökhan Şeşen: Biz radyonun içinde insan var zannediyorduk ilk dinlediğimizde. Oradan buralara geldik.

Burhan Şeşen: Bunu her yerde söyleme.

Gökhan Şeşen: Gururla söylüyorum.

Peki Gündoğarken’in hikâyesi nasıl devam ediyor? Yeni çalışmalardan bahseder misiniz?
Burhan Şeşen:
Biz Zülfü Livaneli’nin şarkılarını çok güzel söylerdik bir dönem. Bizim Gökhan’la Hal ve Gidiş diye bir projemiz var. Orada da uzun uzun anlatıyoruz, Zülfü Abi’nin bizi dinlemesini. Geçen gün bir Nâzım etkinliğinde çaldık. Zülfü Abi’den de izin aldık. İki tane şarkıyı kaydedeceğiz. İlk aşamada o var. Sonra yeni şarkılar var. Hal ve Gidiş projesi var. 40 yıllık serüvenimizi anlatıyoruz. Nâzım’a Saygı da çok güzel oldu. O da projelerden bir tanesi.

Gökhan Şeşen: Son olarak şunu söylemek istiyorum. Bilen varsa lütfen bize metaverse’ü anlatsın!