‘Platform despotizmi’ karşısında kurye eylemleri

Erkan KIDAK*

Dijital ticaret hacmi büyüdükçe, bölüşüm ilişkilerindeki eşitsizlik etkisini günden güne artırıyor. Birkaç yıl içinde yaklaşık 4 kat büyüme kat eden Trendyol platformu ile bu platforma bağlı olarak dağıtım hizmeti sunan kuryelerin yaşam koşulları arasındaki çelişki de bunu açık bir şekilde destekliyor. Şirketin toplam cirosu katlanarak artarken, kuryelerin kazançları günden güne erimeye devam ediyor.

Hayat pahalılığı karşısında alım güçleri düşen ve ücretleri reel olarak eriyen kuryeler, geçtiğimiz yıl olduğu gibi 2023 yılının ocak ayında da kontak kapama eylemleri başlattı. Eylemlerin başlamasındaki itici faktörlerin başında hızlı teslimat baskısı, “alevli saat” olarak adlandırılan zamanlardaki çalışma zorunluluğu, sefalet ücretleri ve ağır çalışma koşulları geliyor. İstanbul’un farklı semtlerinde emek sarf eden kuryeler, şirketin Maslak’taki merkez binası önünde toplanarak kontak kapama eylemi yaptılar. İlk etapta kendileriyle görüşecek bir şirket yetkilisine ulaşamayan kuryeler, kendine özgü bir eylem tarzı olan kontak kapama eylemleri sonrasında şirkete ve kamuoyuna taleplerini ilan edebildi.

10 saatlik çalışma süresi, 30 adet paket teslimatı karşılığında 1.300 TL ödeme yapılması, alevli saatlerin 18 saate çekilmesi ve bu saatler içindeki çalışmanın isteğe bağlı olması, mağaza ile müşteri arasındaki azami mesafenin 4 kilometre olarak belirlenmesi, bonus barem kademesinin düşürülmesi, alışveriş merkezlerinden alınan ve teslim edilen gönderilerin ekstra ücrete tâbi tutulması, özel sağlık sigortasının şirket tarafından ödenmesi, mağaza ve restoranlardaki azami bekleme süresinin 10 dakikayı aşmaması, asansör bulunmayan apartmanlarda kat çıkma zorunluluğunun 5 katla sınırlandırılması, eylemler nedeniyle hiçbir kuryenin işten çıkarılmaması ve benzeri talepler kuryelerin öne çıkan isteklerinden birkaçı (Kuryelerin talepleri: https://www. birgun.net/haber/kuryelerin-isyani-417965)... Tüm bu talepler, özü itibariyle son derece insani! Ancak sektöre hâkim olan sermaye çevresi, bu insani talepler karşısında sessizliğini koruyor ve kurye emeğindeki değersizleşme kronik bir sorun hâline geliyor. Türkiye’deki iktisadi bunalım ve şirketlerin kâr hırsı böylesi bir ivmeyle devam ettiği müddetçe de bu sorundan kurtulmak mümkün gözükmüyor.

***

2022 yılının ilk aylarında yine Trendyol şirketine bağlı olarak çalışan kuryelerin başlattığı eylemler, farklı şirketlerdeki kuryeleri de etkilemiş, Türkiye’de yeni bahar eylemleri benzeri bir dalganın kapıda mı olduğu sorusunu gündeme getirmişti. Söz konusu kurye eylemleri, sektörel ve dönemsel açıdan birçok farklılık bulunmakla birlikte, ortaya çıkış itibariyle 1989 yılındaki bahar eylemlerinin başlamasında rol oynayan sebeplere benzer nedenlerle ortaya çıkmıştı ve yaratıcı bir eylem dalgasını beraberinde getirmişti. Dönemsel ve sektörel farklılıklar ihmal edilmemek kaydıyla, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik bunalımın işçi hareketlerine yansıması konusunda, kurye eylemlerinin 1989 Bahar Eylemleri’yle çeşitli benzerlikler taşıdığını belirtmek mümkün. Her iki dönemde de işçileri harekete geçiren temel motivasyon, onların alım güçlerinin azalması, yaşam maliyetlerinin artmasıdır. Her ne kadar Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2022 yılı için yüzde 64,27 düzeyinde bir enflasyon tespitinde bulunsa da, ücretliler fiyat artış düzeyinin hangi boyutta olduğunu derinden hissediyor. Nitekim bu farkındalık kuryelerin taleplerine de açık bir biçimde yansıyor.

***

Kurye hizmetleri özelindeki sorunların yapısal bir nitelik taşıdığını belirtmek gerekiyor. Sektörün doğası gereği emek parçalı bir yapı arz ediyor ve bu durum platform ekonomisinin despotik tarzına uygun bir şekilde sermaye lehine kullanılıyor. Bu süreci platform despotizmi şeklinde değerlendirmek mümkün. Hükümetler, platform ekonominin sınırlarında yer alan istihdam ilişkilerine yönelik net bir düzenleme yapmadığı müddetçe kurye hizmetlerinde yaşanan emek sömürüsünün varlığını devam ettirmesi oldukça doğal! Zira istihdam statüleri arasındaki gri alan bu sektörde “esnaf kurye” biçimindeki bir sahte kendi hesabına çalışma yöntemiyle dolduruluyor. Bu durum da kuryelerin iş ve sosyal güvenlik mevzuatı açısından korunmasız durumda kalmalarına yol açıyor.

Esnaf kurye modeli, yalnızca bu istihdam biçiminde çalışanları değil işçi statüsündeki kuryeleri de etkiliyor. Sektörün doğasında yer alan hız ve rekabet baskısı tüm kuryeleri başta işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden olmak üzere birçok riskle burun buruna getiriyor. Geçtiğimiz günlerde Kurye Hakları Derneği tarafından yayımlanan “Moto Kurye Ölümleri Raporu (2022)”nda da bu sorun verilerle ortaya koyuldu (Raporun tam metni: https://kuryehaklari.org/moto-kurye-olumleri-raporu-2022/). Rekabet ve hız baskısının kuryeler üzerindeki olumsuz etkilerinden diğeri de iş güvencesi kavramının yok olma noktasına gelmesi. Öte yandan örgütlenme özgürlüğüne erişememek tüm bu sorunların yeniden üretilmesine yol açıyor. Tam da bu noktada kuryelerin örgütlenme hak ve özgürlükleri başta olmak üzere ortak taleplerini dile getirmesi oldukça anlamlı. 23 Ocak 2023 tarihinde Trendyol şirketi ile kurye temsilcileri arasında yapılacak görüşmelerin kuryeler lehine sonuçlanması oldukça önemli. Ancak kurye hizmetlerindeki yapısal sorunların çözümü, platform ekonominin istihdam statülerinde yarattığı gri alanların doldurulmasıyla birlikte mümkün olacaktır. Bu çerçevede, kısa vadeli çıkarların korunmasının ardından sektörün yapısal sorunlarını bütünlüklü bir biçimde giderecek çözümler aranmalı... Aksi takdirde platform despotizmi, kuryelerin çalışma ve yaşam koşullarını her an altüst edebilecek bir potansiyele sahip!

*Pamukkale Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Araştırma Görevlisi, Sosyal Politika Uzmanı.