Kobane eylemleri sırasında vurulan sağır ve dilsiz Şehriban Sertkal’ın tedavisi polisin engellemesiyle yapılamadı. Sertkal’ın ana sinirleri koptuğu için artık tamamen yatağa mahkûm

Polisler tedavi olmasını engelledi

GİZEM ALTUNKAYNAK

Antep’te, 9 Ekim 2014 tarihinde IŞİD’in Kobane’ye saldırısını protesto edenlere yönelik saldırılar sırasında okuldan dönerken üç yerinden vurulan polis engellemesiyle gerekli tedavisi yapılamayan sağır ve dilsiz Şehriban Sertkal’ın ana sinirleri koptuğu için artık yürüme umudu da kalmadı.

POLİS BASKI YAPIYORDU
Okul dönüşü yaşanan çatışmanın içerisinde kalarak göğsünden, sağ kol ve kalçasından yaralanan Şehriban’ın babası Tayyip Sertkal, yaşadıkları süreçle ilgili BirGün’e yaptığı açıklamada Şehriban’ın ilk tedavi döneminde Antep’te polis baskısı gördüğünü belirterek, “Hangi hastaneye gittiysek kötü muameleye uğradık, kızıma terörist-eylemci gözüyle bakıyorlardı. Sağır dilsiz bir kızı yatağa, bizi de çaresizliğe mahkûm ettiler. Şehriban şimdi yatalak” diyor.

Şehriban’ı vuranların eşkâllerinin belli olduğunu ancak hâlâ yakalanmadıklarını vurgulayan baba Sertkal, Şehriban’ın eğitim hakkı, gençliği elinden alındı. Fizik tedavi için Ankara’ya geldik, burada mülteciler gibi yaşıyoruz, göçebe bir hayatımız var. Burada da sinirlerin koptuğunu öğrendik’’ diyor.

SLOGAN NASIL ATSIN?
Kızının mağduru olduğu davanın faili durumuna da getirildiğini anlatan Baba Sertkal, “Bana ömrü boyunca bir kere bile ‘baba’ diyemeyen kızım için ‘slogan attı’ diyorlar. Devlet bilime, doktorlara değil, polislerin iftiralarına inanıyor. Tek şüpheli kişiyi benim kızım olarak gösteriyorlar, benim kızıma yıkmaya çalışıyorlar suçu. Adalet, sağır bir kızı slogan attı diye cezalandırmaksa biz adalet de istemiyoruz’’ dedi.

ÇOK KORKTUM
Babası konuşurken Şehriban da işaret diliyle yaşadıklarını anlatmaya çalışıyor. Babası tercüme ederken Şehriban duygularını kâğıda döküyor. Vurulduğu gün çok korktuğunu yazan Şehriban’ın kaleminden kağıda şunlar yansıyor: “Çok korktum ama ölmekten değil, sağır-dilsiz bir kızı vuracak kadar nefret dolu olmalarından korktum…”