Elif Akbaydoğan Gider ve Mert İbrahim Gider çiftinden oluşan Gider Gider grubu: Akustikliğimizi ve dansı pekiştirecek farklı türler arasında oynuyoruz

Pop, rock ve flamenko: Gider Gider

BURAK ABATAY
@abatayburak

Flamenko dansçısı Elif Akbaydoğan Gider ve müzisyen/yönetmen Mert İbrahim Gider çiftinden oluşan Gider Gider grubu üst üste yayımladıkları şarkı ve kliplerle müzik piyasasında dikkatleri üzerlerine çekmeyi başardı. Gider Gider, son olarak da Garaj Müzik etiketiyle ‘Akşamüstü Olurken’ adlı dördüncü teklisini dijital platformlarda yayınladı.’Gel de Bana Gel’, ‘Yürü’ gibi içinde flamenko’dan pop’a, pop’tan rock’a çeşitliliğinin olduğu şarkıları ve grubu Gider çiftiyle konuştuk.

»Gider Gider nasıl müzik yapmaya başladı?

Elif: Bilgisayarda ufak ufak yaptığım parçalar vardı, çok da ciddiye almadığım eğlencesine ürettiğim şeylerdi. Mert’i kendi müziğini yapmaya ve yayınlamaya ikna ettiğimizde benim onunla müzik yapma fikrim ortada yoktu. Sonra parçaları nasıl yaparız diye kafa patlatırken, flamenkoyu Mert’in şarkılarında duymaya başladım, bir şeyler üretip Mert’le paylaştım. İyi ki o da sevdi ve üstüne çalışmaya, araştırmaya başladık. Grup kurulduğunda ve ufak ufak çıkmaya başladığımızda sahnede dans edip, birkaç perküsyon aleti çalıyordum. Sonra sen de söyle dediler, bir iki söyledim derken baktım baya kendi yazdığım şarkıları da söylüyorum, Gider Gider birden iki vokalli bir grup oldu.

Mert: Elif de, ben de uzun zamandan beri müzik yapıyorduk. İlk bestemi yapalı 20 seneden fazla olmuştu. Yıllarca sinema ve dizi sektöründe çalıştım ve mutsuz olduğumu farkedip, daha başka bir üretimin içinde olmak, kendi müziğimi yapmak, bu kadar emek vereceksek, kendi filmlerimizi yazıp çekmek, mesaimizi kendi işlerimize ayırayım istedim. İstifamı verip Elif’le de bu konular üzerine konuşurken öyle bir noktaya geldik ki, artık şarkılarımızı kaydetmek ve insanlarla paylaşma isteği duyduk. Kayıt sürecine başladığımızda Elif İspanya’da yaşıyordu ve nadiren İstanbul’a geldiğinde stüdyoya girip ayak perküsyon kayıtlarını verip geri dönüyordu. İki sene önce temelli gelip, evlendikten sonra ise ortaya daha enterasan isler çıkmaya başladı. Bu yüzden, Elif’in dönüşünden sonra yaptığımız şarkılarda bu fark hissediliyor. Evelki sezon yapabildiğimiz kadar çok sahneye çıktık. Geçtiğimiz sezon ise babamı kaybettiğimden dolayı müzik açısından biraz içe kapalı bir dönem geçirdik. Gider Gider’le ilgili yayın konusunda pek bir hamle yapmadık. Aslında bu minik duraksamanın yolumuzu görmek adına da iyi geldiğini düşünüyorum.

»Siz bir flamenko dansçısısınız aynı zamanda. Şarkı söylemek bir merak mıydı, yoksa öncesinde de profesyonel bir uğraş mıydı?

Elif: Flamenko benim anladığım yer, bir anlamıyla müziğe ve dansa bakış açım, zeminim. Kendimden ayrı düşünemediğim, beni büyüten alan. Üniversitede tiyatro okudum, orada da şarkı söylenmesi gereken durumlar oldu mu hep gerilirdim. Derken grupta ufak ufak söylerken birden daha önce fark etmediğim bu alanda bana göre bir şeyler olduğunu anladım. Üstüne hiç ciddi ciddi düşünmediğimi ve bu yüzden kaçtığımı fark ettim. Şimdi bayıla bayıla ders alıyorum, kendi sesimi kullanabilmenin, gelişiminin keyfini yaşıyorum.

»Pop-rock-flamenko sound ile çok eğlenceli işler yapıyor grup. Siz müziğinizi nasıl anlatıyorsunuz?

Elif: Birçok şeyden etkileniyoruz. Bir o kadarını da sakin olalım diye kendimize saklıyoruz. Yaptığımız müziğe bir çeşit fusion denebilir belki. Akustikliğimizi ve dansı pekiştirecek farklı türler arasında oynuyoruz. Biz şu müziği yapıyoruz demekten daha geliştirici ve özgürleştirici buluyorum bu tanımsızlığı.

Mert: Buna bir isim verme gerekliliği bizi daha önce dinlemeyenler için yönlendirici bir durum yaratsa da, insanlar bize tarzımızı sorduğunda çoğu kez ne cevap vereceğimizi bilemeyip birbirimize bakar bulduk kendimizi. Bu günlerde yeni bir şeyler deniyoruz mesela. Ne demeli adına? Belki kabaca; ‘elektro-pop-rock flamenko’?

»‘Alternatif’ olarak adlandırılan işler çok büyük bir skalayı şekillendiriyor. Sizinki de öyle bir şey mi?

Elif: ‘Alternatif de geç ‘ gibi bir kolaylık sağlıyor aslında bu genişliği. Şimdi nasıl anlatacaksın, akustik temelli, flamenko dansını barındıran, rock gitarlı ve klarnet filan derken uyudu karşındaki. Bir de çok kelime kullanınca anlamsızlaşıyor. Bizim müziğimizde pop öğeleri de var, cayır cayır rock gitar da, klarnet soloları da ve kayıtlarda da dinleyebileceğiniz flamenko ayak sesleri var, sahnede dans var, synth’ler var. Alternatif oluyor herhalde.

Mert: Alternatif iyidir.

»Şarkı sözlerinizdeki gündeliklerimiz hemen karşımıza çıkıyor. Dolmuşlar, ayrılıklarımız, ev kiraları, aşklarımız, bakkal borçları vs...

Elif: İkimiz de İstanbul’da büyüdük. Zorunlu olarak kentliyiz ve sömürdüğümüz alan yaşadığımız çeşitli kentlerin verdiğiyle ve bizim açlığımızla alakalı oldu.

»Yönetmenliğini siz yapıyorsunuz kliplerin. ‘Tesadüf’ adında bir kısa filminizi gördüm. Var mıydı başka yönetmenlik işleriniz?

Mert: Kendi kliplerimiz dışında da klip yönetmenliği yapıyorum. Yeni bir klip çekimi için beyin fırtınası yapmayı, sanatçılarla kafa kafaya verip onların heyecanını paylaşmayı, üretmeyi çok seviyorum ama tüm bunları yaparken kısa film dünyasından biraz uzak kaldım. ’Tesadüf’ dışında da çekmiş olduğum kısa filmlerim var.

»Var mı yakın zamanda bizi bekleyen işleriniz?

Elif: Bu sıra yeni bir şarkı yapıyoruz, ismi ’Karabasan’. Yakında onu bitirip albümün çıkış parçası olarak yayınlamayı istiyoruz. Temmuz ayında çıkmak üzere bir festivalle görüşüyoruz. Sonbahara artık albümü yayınlarız diye düşünüyoruz.