Mustafa Çalıkuşu’nun yaşam hikâyesi etrafında örülen bir kitap: Porsuk Durgun Akardı

Porsuk Durgun Akardı

Onur Bütün

“Yahu Mustafa Amca, bu soyadı ne de yakışmış sana… Bak, şu çalılara bak, görüyor musun üzerlerinde gezip duran küçük kuşları… Durdukları yerde duramaz onlar hep gezer dururlar. Çalıkuşu deriz biz onlara, sen de öylesin ya!’ Bu sözleri hatırladın mı Çalıkuşu?”[1]

Ayrıntı Yayınları, 'Yakın Tarih' dizisinin 33. kitabı, 'Porsuk Durgun Akardı'yı Temmuz ayında yayınladı. Bu dizi; anı, anlatı, nehir söyleşi gibi yöntemlerle kapsamlı bir sözlü tarih çalışmasına dönüşmüş durumda. Kitabın yazarı Ersin Toker, Eskişehir’de doğmuş, bir işçi ailesinin çocuğu… 12 Eylül’de Devrimci Yol Eskişehir Davası’nda yargılanmış ve cezaevinde yatmış, halen İstanbul’da editörlük çalışmalarına devam ediyor.

Kitabın önemli figürlerinden biri olan Mustafa Çalıkuşu, dönemin Eskişehir kadroları arasında sevilen ve yazarın sık sık metaforik olarak Çalıkuşu’yla sohbet ettiği hoş bir yöntemin baş kahramanı… Bu bağlamda kitap aynı zamanda belgesel bir roman tekniğini kullanarak okura temas ediyor.

Ağırlıkla THKPC ve Dev-Genç süreci ile başlayan bu sözlü tarih çalışması, 1980 Askeri Darbesi’ne kadar yaşanan olguları ve sonrasını göz önüne seriyor, yorumluyor. Yine kitabın yazım yöntemlerinden birine değinmek gerekiyor. 668 sayfalık Eskişehir Devrimci Yol külliyatı okura aktarılırken, kronolojik sıraya dikkat edilse de hikâyeleri, çalışmaları anlatan her figür Çalıkuşu ile ilişkilendirilmiş, zamanda ileri/geri gidiş ve dönüşlerle metin ilgi çekici hale getirilmiş. Bu kadar hacimli metinlerde, üstelik de ayrıntılara boğulma ihtimalinin çok yüksek olduğu anlatılar açısından, yazarın ve birlikte çalıştığı arkadaşlarının kullandığı yöntem çok başarılı.

Kitabın adı üzerine yapılan eleştirilere ben de katılıyorum. Mihail Şolohov’un 'Ve Durgun Akardı Don' isimli metninin adını çağrıştıran kitaba başka bir ad verilebilirdi. Don ülkesinde savaş patlak verdiğinde Şolohov küçük bir çocuktu. Savaş onun için bir tür okul olmuştu. Kitabın savaşla ilişkisi üzerinden bir bağ kurulmuş olabilir. Bunu tahmin etmek mümkün. Ayrıca Porsuk Çayı ve Don Nehri bağlantısı metnin içine daha fazla yedirilebilir ve kitabın adı değiştirilebilirdi. Kitap üzerine konuştuğum herkes bu bağlamda benzeri tepkiler verdiler. Biz, yine de onca emeği heba etmeden metnin kendisine odaklanalım.

porsuk-durgun-akardi-488993-1.

Örgütlenmeler
Devrimci Yol örgütlenme tarzı içerisinde her zaman gördüğümüz çeşitlilik, Porsuk Durgun Akardı’ da ayrıntılı olarak işlenmiş. Bugün özlediğimiz bir kültürü; okuma ve tartışmayı, eğitim çalışmalarını, yayın hazırlama kültürünü ve yanı sıra bir bir kapanan kitabevlerini düşündüm. İçim acıdı. Kitapta Devrimci Yol Eskişehir örgütlenmesinin gelişimini izlerken, insanların buluşma ve sohbet etme mekânlarının başında geliyormuş kitabevleri… Yeni bir çalışmanın uç verdiği semtte kitabevi açmak, sol tandanslı yayınları okumak, özellikle öğretmenlerle, öğrencilerle ve genel olarak da halkla kitaplar, dergiler üzerinden ilişki kurmak gibi çok anlamlı çalışmalar yürütülmüş. Bugün sol örgütlerin önemli bir kısmı edebiyat, bilim, sanat, politika, kültürel çalışmalar ve sosyal bilimlerin temel metinlerini bile okumak/tartışmak için kendilerine bir çalışma tarzı seçmekten, uygulamaktan çok uzaklar… O nedenle işçi sınıfının ve sınıfların, devletin ve siyasetin pek çok gelişmesinden haberleri dahi olmuyor. Gazete ve dergilerin tirajlarından, nitelikli kitapların satış rakamlarından bunu çıkarsamak mümkün. Yeni bir teorik ve pratik sürecin inşası ise bu nedenlerle son derece sancılı, eksikli bir yordamda yaşamaya çalışıyor.

O dönemde Eskişehir’de yeni dernekler kurulurken, bazı derneklerin isimleri değiştirilmiş, mahallelerde yaşayan insanların hemen ulaşabildikleri, çocuklarının güvenle gidip gelebildiği bu mekânların pek çoğu artık yok. Türkiye solunun örgütlenme, eğitim, kültür gibi disiplinlerde çalışma yaptığı bu özel mekânlara verdiği önem de giderek azalıyor.
Aynı zamanda faşizmle mücadelenin önemli mekânları olan bu örgütlenmeler, bugün Eskişehir’de dönemin devrimcilerinin hâlâ yaşatmaya çalıştığı, buluştuğu mekanlardır. 1973 yılından başlayarak 12 Eylül 1980’e uzanan ve onu da aşıp 2000’leri deviren bu çalışmada, Devrimci Gençlik, Devrimci Öğretmen gibi Devrimci Yol’un özel alan çalışmalarını da incelikli ve ayrıntılı olarak okumak mümkün. Kitapta, TÖB-DER’den Yeraltı Maden-İş’e, TİP’ten CHP’ye kadar pek çok örgüt/örgütlenme tarzı anlatılmış. Devrimci Yol’un Eskişehir’deki hikâyesi bu kitap aracılığıyla, 21 Temmuz 2018/Cumartesi günü, Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde Eskişehirli okurlarla buluşacak. Bu yazı hem kitabı tanıtmak hem de etkinliği okurlara duyurmak amacıyla yazıldı.

Umarız, kitabın anlatısında geçen kahramanların kendileri, yakınları hem kaybettikleri arkadaşlarını anabilir hem de bir dönemin Devrimci Yol’unu Eskişehir özelinde tartışabilir, yeni kuşaklara eleştirel bir yaklaşımla sunabilirler. Bu türden çalışmalara Türkiye sosyalist hareketinin tamamının ihtiyacı var.

“Tarih yazarken başvurulan kaynaklar arasında, birinci tekil şahıs anlatılar en çok güven gerektiren ve öteki kaynaklarla en az karşılaştırılabilen malzemelerdir. ‘Konuşuyorum çünkü anlattıklarımı bizzat yaşadım’ diyen birinin talep ettiği güven, ‘söylüyorum çünkü dolaysız yoldan bilgilendim’ diyen başka birisine (ya da kendine) de yansır.”[2]

Devrimci Yol’un Eskişehir örgütlenmesindeki devrimciler konuşmuşlar ve kolektif bir hafıza havuzunda deneyimlerini, bilgilerini kontrol ederek okurlarla paylaşma cesaretini göstermişler. Söz almışlar. Önce kendilerini eleştirmişler. Başta Devrimci Yol ile ilişkilenen kadrolar olmak üzere tüm devrimciler ve muhalifler için önemli bir çalışmayla karşı karşıyayız. Emeği geçenlerin ve bundan sonraki süreçte edindiği bilgileri eleştirel olarak işleyebileceklerin demliği kireç tutmasın! Kitabın yolu açık olsun!

[1] Porsuk Durgun Akardı, Ersin Toker, Ayrıntı Yayınları, s: 57
[2] Geçmiş Zaman, Beatriz Sarlo, Metis Yayınları, s. 102