Psikologtan çıkar çıkmaz soluğu Harun’un yanında aldım. Hayatımızda zerre kadar sarsıntı olsa bildirirdik ki sarsıntı geçene kadar gizleneceğimiz yerlerde yalnız olmayalım. Beşiktaş’ta bir sokak çaycısında oturduk.

Portakalları sevmezdim

SİNEM SAL @sinemsal

Çözdükçe hafifliyor. Anladıkça geçiyor. Geçtiğimiz günlerde Özgecan’ın babasının röportajını okudum. Kadıköy’de yürüyordum. Kalakaldım. Dondum. Suphi’nin isminin bile bir kurgunun parçası olduğunu söylemişti. Belki hiçbirimiz dikkat etmemiştik ama Suphi, şafak vakti demekti ve Özgecan olayından sonra hiçbir şey aynı kalmadı. Karanlık söküldü. Ülkenin her yerinden ayrı ayrı hikâyeler döküldü geldi. Bir yere dayanmak, yaslanana iyi geliyor. Unuttuk, her şeyin kader kurgusunun dışında da bir sebebi olduğunu.
Bu röportajdan birkaç gün sonra da Suphi’nin annesi ve kız kardeşiyle yapılan röportajı okudum. Babası, annesini döverken Suphi’nin titreyerek onları izlediğini söylüyor annesi. Aktarılan travmaya inanıyorum. Bize miras kalan bir şey varsa atalarımızdan aldığımız travmalar. Zincirin en küçük halkasının derdi ne büyük. Öncekilerin yükünü de taşıyor. Buna inandığım kadar inandığım başka bir şey varsa o da şu:


Zincir olmaya dayanacak gücün varsa zinciri kıracak kudretin de vardır.
• • •
Psikologtan çıkar çıkmaz soluğu Harun’un yanında aldım. Hayatımızda zerre kadar sarsıntı olsa bildirirdik ki sarsıntı geçene kadar gizleneceğimiz yerlerde yalnız olmayalım.
Beşiktaş’ta bir sokak çaycısında oturduk. “Eeee, nasıldı terapi?” diye sordu kaşarlı tostunun yağlı kağıdını yırtarken. “Güzel...” dedim “kendimle ilgili tuhaf bir anı hatırladım.” Çayımdan bir yudum aldım. Çünkü hikayem yutkunmamı gerektiriyordu.
“6 yaşındaydım. Pudra pembesi yatak odamızda kardeşimle uyuyorduk. Babam öteki tarafa gideli iki yıl olmuştu. Mahallede ilayda adında bir kız vardı. Beni durmadan korkuturdu. Öteki tarafta insanlara işkence edildiğini falan anlatırdı. Uyuzun tekiydi. Sanki dünyada insanlara işkence edilmiyormuş gibi öteki tarafta yapılanlara üzülür hatta kahrolurduk. Karpuz şeklindeki lambanın altinda tuhaf rüyalar görürdüm ben de. Kardeşim Melih’in uyurken karnıma indirdiği tekmeyle rüyalarımdan fırlardım.
O gün duyduğum sözlerden sonra da Melih tekme atsın karnıma istemiştim. Bir sağlam indirse de uyansam... yok. Rüya değil de kabus da. Gerçekti.
Üvey babam annemle içeride tartışıyordu. “Benim de var evladım. Ama biz yeni bir hayat kuracaksak birbirimize böyle olmaz Gülşen” diyordu. “Çocukları annene yollayalım. Sanki yurda verelim diyorum. Seni büyüten de anandı. Hem fena mı kadın yalnız ölecek. Bir arkasını toplayanı olur. Küçücük ev bura Gülşen. Bir belimizi doģrultalım aldırırız yine.”
Karnıma tekme inmemişti ama aģrıdan kıvranıyordum. Melih, yanımda uyuyordu. Bazıları doğuştan her şeyden habersizdir. Hep böyle devam ederler. Yataktan kalktım. Annemle üvey babamın sesi kesilip de televizyonunki yükselince mutfağa geçtim. Çiçekli yemek tabağına portakal ve mandalina doldurdum. Plastik ucu yanmış meyve bıçağını da tabaģa koyup oturma odasına gittim. Televizyon ekranının bir kısmını kapatan dantelin altındaki adam bir yarışma programı sunuyordu. Ikisi de sanki az önce hayatlarının en önemli kararını konuşmamışlar gibi oturmuş bir çarkın dönmesini ve destekledikleri yarışmacının para kazanmasını bekliyorlardı.
Üvey babamın yanına oturdum. Elimdeki mandalinaları soymaya başladım.
“Oha... sen mandalina yemezsin ki?” diye böldü nihayet Harun. Hiçbir seye dikkat kesilmiyor gibi görünse de her şeyi aklında tutar o.
“Aynen öyle... yemem. Kokusuna bile dayanamam. Sonra mandalinaların suyunun dirseklerimden aktığını hatırlıyorum. Dilim dilim yapıp hepsini üvey babama verdim belki ona hizmet edersem beni sever ve bu evde kalmama izin verir diye. Bir daha hiç mandalina veya portakal yemedim.”
“insan ne garip bir varlık...” dedi yola bakarak, “tahmin edemeyeceğimiz kadar kayıt var bilinçaltımızda. Bir kokunun bir mekanın hafızası insanınkinden daha güçlü. Sen unutsan da gelip sana hatırlatıyorlar. E portakalın günahı yokmuş o zaman” dedi. Anlamsızca güldük.
Bir halka bir zincirden koptu. Affetmek hafifliktir. Hafifledim.