İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Funda Barlık Obuz, 14 Mart Tıp Bayramı'yla ilgili açıklamada, akıldan ve bilimden yana tutumlarını sürdüreceklerini söyledi

Prof. Dr. Funda Barlık Obuz: Akıldan ve bilimden yana tutumuzu sürdüreceğiz

BİRGÜN İZMİR

İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Funda Barlık Obuz, 14 Mart Tıp Bayramı'nın yıl dönümünde açıklama yaptı. Koronavirüs salgını ve Türkiye'deki doktorların çalışma koşulları dahil pek çok konuya değinen Prof. Dr. Obuz, hekimlerin her zaman ülke sorunlarına duyarlı, her zaman bilimden, aydınlanmadan, laiklikten; her zaman bağımsızlıktan, barıştan ve özgürlükten yana olduklarını söyledi.

Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs salgını tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu ve doğruluğu kanıtlanmış bilimsel bilgilerin dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Obuz, "10 Mart 2020 tarihinde Türkiye’de de bir hastada saptandığı bildirildi. Toplumun her aşamada doğru bilgilendirilmesinin önemini, bireysel ve toplumsal korunma önlemlerinin çok değerli olduğunu, özellikle sağlık çalışanlarının sağlığının korunması için tüm önlemlerin alınması gerektiğini vurgulamak istiyoruz. İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu olarak sürecin şeffaf, bilimsel kurallara uygun ve etkin izlemi için gerek ilimiz sağlık yöneticileri gerekse yerel yönetimlerle ve konunun bileşenleri diğer kurum ve örgütlerle işbirliği yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi istiyoruz" diye konuştu.

"ŞİDDETİN EN ÖNEMLİ NEDENİ SAĞLIĞIN TİCARİLEŞMESİDİR"

Günde ortalama 51 sağlık çalışanının şiddete maruz bırakıldığını belirten Prof. Dr. Obuz, "Sağlıktaki şiddetin en önemli nedeni, sağlık alanını ticarileştiren, sağlık çalışanlarını güvenliksiz ortamlarda, performansa dayalı gece gündüz çalıştıran sağlık politikalarıdır. Kamu hastanelerinde aşırı hasta yükü altında uzun süreler çalışan hekimler, emeğinin karşılığı olmayan yetersiz ücretlerle, politik ve yönetsel baskılarla karşılaşıyor. Liyakate dayanmayan kadrolaşma tüm hızıyla sürüyor. Aile hekimliğinde benzer olumsuzlukların yanında, sözleşmeli ve güvencesiz çalışma dayatılıyor, özel sağlık kuruluşlarında, işyeri hekimliklerinde çalışan meslektaşlarımız güvencesiz ve mesleki bağımsızlığını kaybetme tehlikesi altında çalışıyorlar. Ne yazık ki, nitelikli pek çok meslektaşımızın yurtdışına göçüne tanık olmaktayız" dedi.

Şehir hastaneleri yüzünden gelecek nesillere aktarılacak ve dövizle ödenen büyük bir kamu borcu oluşacağına dikkat çeken Obuz, "Bayraklı’ya yapılan şehir hastanesinin çevre yoluna bağlantıları henüz tamamlanmış değil. İzmir’de hangi hastanelerin kapatılacağı şu anda net olarak bilinmiyor. Ama Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi ve Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi’nin bir bölümü olabilir. Şehir içindeki pek çok kamu hastanesinin kapatılacak olması, toplam yatak sayısında önemli bir değişiklik olmaması, en önemlisi gelecek nesillere aktarılacak ve halen dövizle ödenen büyük bir kamu borcunun yaratılması, şehir hastanelerinin yeniden değerlendirilmesini ve daha büyük zararlara yol açmadan bu projeden vazgeçilmesini gerektiriyor" ifadelerini kullandı.

"SAĞLIĞIN HAK OLDUĞU UNUTULMAMALIDIR"

Obuz sözlerine şöyle devam etti:prof-dr-funda-barlik-obuz-akildan-ve-bilimden-yana-tutumuzu-surdurecegiz-700925-1.

"Ekonomik kriz giderek derinleşirken başta yoksullar olmak üzere toplumun tüm kesimlerini etkiliyor. Genel Sağlık Sigortası (GSS) primlerini ödeyemediği için yaklaşık 6,5 milyon kişi kamusal sağlık hizmetlerinden yararlanamamakta, sürekli ertelemelerle ancak geçici çözümler yaratılmaktadır. Aylık olarak ödenen GSS primi dışında, hastaneye başvurulduğunda, muayene katılım bedeli, ilaç katılım bedeli, tıbbi malzeme katılım payı gibi 14 ayrı kalemde katkı payı ödenmektedir. Sağlığın bir hak olduğu unutulmadan herkese eşit, nitelikli, erişilebilir ve parasız sağlık hizmeti verilmelidir. Ekonomik kriz nedeniyle başta üniversite hastaneleri olmak üzere kamu ve özel birçok hastane faaliyetlerini sürdürmekte güçlük yaşamaktadır. Kamu üniversiteleri büyük bir borç yükü altındadır."

"AŞI TARTIŞMALARI BİLİMSEL ZEMİNE SAHİP DEĞİL"

Aşıyla önlenebilecek olan hastalıkların sadece aşı yaptırmayan değil aşılı çocukları da tehdit ettiğine değinen Prof. Dr. Obuz şu ifadeleri kullandı:

"Aşı reddi toplumda hızla yayılmaktadır. 2011 yılında çocuğuna aşı yaptırmayı reddeden aile sayısı 183 iken 2017 yılında bu sayı 23 bine çıkmıştır. Aşılar ile ilgili yürütülen tartışmalar, bilimsel bir zemine sahip olmadığı gibi, sağlık açısından bütüncül yaklaşımı da göz ardı etmektedir. Geçtiğimiz yıllarda aşılardaki cıva, alüminyum gibi koruyucu maddeler ile otizm arasındaki ilişki çokça dile getirilmesine karşın, bilimsel olarak böyle bir ilişkinin olmadığı artık çok açık ve nettir. Sağlık Bakanlığı aşılarla ilgili kesin bir politika belirlememekte, tartışmaları sonlandıracak yasal bir düzenleme yapmaktan kaçınmaktadır. Biz hekimler halkın sağlık hakkını savunurken, barışın egemen olduğu, özgür, adil, demokratik bir ülkede yaşama isteğimiz de güçleniyor. Akıldan ve bilimden yana olma tutumumuzu dün olduğu gibi, bugün ve yarın da sürdüreceğiz. Şiddetten uzak insanca çalışma koşulları, çalışırken ve emeklilikte insanca ücret, iş ve gelir güvencesi, mesleki bağımsızlık, eşit, ulaşılabilir ve nitelikli sağlık hizmeti için mücadeleye devam edeceğiz" diye konuştu.