Prof. Dr. Naci Görür'den olası Marmara depremine ilişkin yeni bir uyarı geldi. Görür, Marmara Denizi için asıl tehlikenin Kuzey Anadolu Fayı'nın Kuzey Kolu olduğunu, bu kolun minimum 7.2 ile 7.6 büyüklükte deprem üretebildiğini söyledi.

Prof. Dr. Görür'den Marmara için deprem uyarısı: 'Minimum' diyerek büyüklüğünü açıkladı
Fotoğraf: AA

Bursa Gemlik Belediyesi’nin Afet Zararlarını Azaltma Çalıştayı’nda konuşan Prof. Dr. Naci Görür, Marmara'da beklenen depreme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Görür, "Şimdi de Marmara depreminin geleceğini söylüyoruz. Adalar ve Kumburgaz fayının kırılmasını bekliyoruz. Kuzey Anadolu fayının kuzey fayının kırılmasını bekliyoruz. Minimum 7.2 ile 7.6’ya varacak deprem bekliyoruz” dedi.

DHA'nın haberine göre; Bilim Akademisi Üyesi, Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Gemlik Belediyesi tarafından düzenlenen Afet Zararlarını Azaltma Çalıştayı’na katıldı. 

Marmara ve Bursa’nın deprem riskini değerlendiren Görür, "Dünyada hiçbir ülke bizim kadar depreme hazırlanmamıştır. Kütüphane rafları rapordan geçilmiyor. Depremde ne yapılması gerektiği ile ilgili yüzlerce rapor görürsünüz ancak yapılan şey ne yazık ki oldukça az. 1999 depreminin geleceği 70’li yıllardan belliydi. Uyarılarımızı ne aziz halkımız, ne yerel yönetimler, ne de merkezi hükümet duydu. Elazığ depremi ile alakalı da uyardık. Elazığ bizi alkışladı, deprem vurdu kimse bir şey yapmadı. Şimdi de Marmara depreminin geleceğini söylüyoruz. Adalar ve Kumburgaz fayının kırılmasını bekliyoruz. Kuzey Anadolu fayının kuzey fayının kırılmasını bekliyoruz. Minimum 7.2 ile 7.6’ya varacak deprem bekliyoruz. Gemlik ve Bursa için birinci derece depremden söz ediliyor bu iki faydan söz ediyoruz. Sizin için tek tehdit burası değil’’ açıklamasında bulundu.

Gazete Duvar'ın haberine göre de Görür, beklenen Marmara depremine değindikten sonra kentleri depreme hazır hale getirmek için yapılması gerekenleri anlattı. 13 milyon yıldır depremlerin bu coğrafyada devam ettiğini söyleyen Görür, "Depremlerin bitmesini beklemeyin. Depremin bitmesi demek dünyanın ölmesi demektir. Bu nedenle depreme dirençli yerleşim alanları yapmamız gerekir. Depreme dirençli yerleşim alanlarını Japonya, Meksika, Şili, İtalya yapmış. Biz neden yapmıyoruz? Bizde olmayan şey, siyasi irade. Depremi önceleyen, önemini kavramış hükümet yok. Dünyada hiçbir ülke bizim kadar depreme hazırlanmamıştır rapor üzerinde. 'Depremde ne yapalım' diye yüzlerce rapor görürsünüz. Ama yapılan şey oldukça az. Bizim amacımız, deprem dirençli yerleşim alanlarına sahip çıkarak insanımızın ölmemesini sağlamak" diye konuştu.

Depremler olmadan önce bilim insanlarının uyarıda bulunduklarını ifade eden Görür, "Depremlerin geleceğini söylüyoruz ama ne aziz halkım ne yerel yönetimler ne de merkezi yönetimler duyuyor. 99 depremlerinde, Elazığ’da, Maraş’ta bağırdık. Halen daha söylüyoruz. Marmara'ya dikkat edin, büyük bir deprem geliyor. Gelmesini mi bekleyeceğiz?" diye sordu.

'MİKRO BÖLGELEME ÇALIŞMASI SADECE İSTANBUL VE İZMİR’DE VAR’

İlçenin depremselliği üzerine konuşan Görür, Gemlik, Mudanya ilçelerinin doğrudan doğruya Kuzey Anadolu Fayı'nın etkin olan Güney Kolu'nun üzerinde bulunduğunu ifade etti. Görür, ilçelerin depreme hazırlanması için önce tehlikenin nereden geldiğini, fayların özelliklerini bilmek gerektiğini söyledi. Görür, "Yerel yönetimlerin en başta tehlike analizini yaptırmış olması gerekir" dedi. Afet risklerini haritalar üzerinde belirleyen çalışmalar olan mikro bölgeleme çalışmalarına dikkat çeken Görür, "Türkiye'de yapılan iki mikro bölgeleme alanı var. Biri İstanbul'da yapılmış, biri İzmir'de yapılıyor. Belediyelere sorsak hepsi yapmış. Mikro bölgeleme çalışmalarıyla kenti depreme hazırlayabilirsiniz. İlçenin veya ilin mekan kullanımı, geleceğini kontrol eden siyasi irade veya rant değil, mikro bölgeleme verileri. Asıl komutan doğanın kendisi" dedi.

Gemlik ve çevresindeki yerleşimleri depreme dirençli hale getirmek için öncelikle yönetim sisteminin değiştirilmesi gerektiğini belirten Görür, diğer unsurları halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem, ekonomi olarak sıraladı. Kentsel dönüşümün kenti depreme hazırlamadığını ifade eden Görür, ekonomi konusundaki sözleriyle konuşmasını tamamladı: "Bizim ekonomimiz depreme hazır değil. Maraş depremine bakın. İş insanları ekip, ekipman bulamıyorlar. Dünyayla ilişkiyi kaybettiler. 'Daha 20 sene kendimize gelemeyiz' diyorlar. Marmara'da deprem olursa bütün Türkiye ekonomik olarak çöker. İş insanlarımızın deprem dirençli sanayi alanlarına sahip çıkmaları gerekir. Ekonominin depreme hazırlanması mümkün fakat iş dünyamız bu yönde çalışma yapıyor mu?"

‘BURSA’DA YAPI STOĞUNUN YÜZDE 65’İ KÖTÜ’

TMMOB İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek, Bursa’da yüzde 65 yapı stoğunun kötü olduğunu belirtti. Şimşek, “Bursa’da yüzde 65 için ‘Allah gecinden versin’ diyeceğimiz yapı stoğuna sahibiz. Yapılması gereken tek şey dönüşüm. Doğru planlamayla birlikte bu kent dönüşüme girmek zorunda. Çok sıkışmış bir kentteyiz. Maalesef planlama adına yapılabilecek adımlar kolay değil. Biz en azından belediyelerimiz deprem üzerine çalışmalar yaptığında bununla teselli bulur noktadayız” diye konuştu.

Kentin dar sokaklara sahip olması nedeniyle vatandaşların kendi parsellerinden terk vermek istemediğini de belirten Şimşek, "Benden en az gitsin'in peşinde oluyoruz ama kentleşme adına doğru bir formül değil” dedi. Kentsel dönüşüm için harekete geçen belediyeleri desteklediklerini söyleyen Şimşek, "Umarım lafta kalmayacak, umarım seçim üzerine çalışmalar değildir. Çünkü çok kötü bir kentten, planlamadan, yapı stoğundan bahsediyoruz. Süreç uzatılmadan bir an önce kentsel dönüşüm için harekete geçilmesi gerektiğini düşünüyoruz ama rant dediğimiz canavardan kurtararak doğru şehirleşmeyi yapmak zorundayız. Yoksa Maraş’ta gördüğümüz şeylerin daha fazlasını yaşayacağız” ifadelerini kullandı. Bursa’nın sanayi kenti olduğunu da hatırlatan Şimşek, yaşanacak bir afetin kimyasallar nedeniyle yıllar sonra bile sorun olacağını söyledi.

‘TÜRKİYE’NİN ÇOK BÜYÜK DENETİM SORUNU VAR’

Eski AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, Türkiye’nin yapı stoğuna değinerek 2000 yılından önce yapılan binalardan korktuklarını söyledi. Mahruki, "Yönetmeliği değiştirmekle, iyi hale getirmekle iş yine bitmiyor. Çünkü Türkiye'nin çok büyük bir denetim sorunu var. İnşaat sektörü, kirli siyasetin finansmanı için kullanılıyor. Siz siyasetinizi inşaat sektörüyle finanse ediyorsanız o zaman rant işler. Maraş depremlerinde gördük ki, tarım alanları imara açılmış, çok katlı yapılara izin verilmiş. Adı üzerinde tarım alanı, sulak zemin. Yıkılmasa bile binalar çok ağır, ağır hasarlı durumda” diye konuştu.

‘MERKEZİ YÖNETİMİN GÖREVİNİ YAPMASI ŞART’

Şehir Plancısı Prof. Dr. Hüseyin Tarık Şengül, deprem çalışmalarının 7 boyutunu "Yönetsel/Hukuki, Mühendislik, Planlama/Mimari, Toplumsal, Sağlık, Ekonomik, Lojistik" olarak sıraladı. Şehir planlamasının ve merkezi yönetimlerin önemine değinen Şengül, “Şehir planlamasının bir düzenleme değil de nasıl bir yok etme aygıtına dönüştüğünü de görüyoruz. Fay hatlarını izleyen otoyollarımız var. Paralel gidiyor” dedi. Sadece belediyelerin şehir planlamada yeterli olmayacağını belirten Şengül, merkezi yönetimin görevini yapmasının şart olduğunu söyledi. Şengül, "İstanbul’da afetlere karşı çok sayıda kentsel dönüşüm ilan edilmiş. Bu çok sayıda bölgeden sadece iki tanesi gerçek anlamda risk bölgesi. Gerisi rant projesi. Merkezi yönetimleri göreve çağırmayacağız da neyi çağıracağız? Meclis’te kaç tane deprem uzmanı var? Yok. Ana muhalefet partisi de dahil olmak üzere siyasi alanda depreme özen gösterilmemiş. Bilim insanlarının sorumluluğu varsa siyasilerin daha büyük sorumluluğu var” diye konuştu.