Prof. Dr. Hasan Sözbilir, "Fayın üzerine ev yapmayacağız. Çok basit yani. Hangi fayın üzerine? Yakın gelecekte kırılacak fayın üzerine. Yani ölü fayın üzerine oturabilir. Buna fay yasası deniyor Türkiye'de. Fay yasasının Meclis'ten geçmesi gerekiyor. Şu anda fay yasası geçmeden yapılaşmaya girersek yine sıkıntı olacak" açıklamasını yaptı.

Prof. Dr. Sözbilir: Fay yasası geçmeden yapılaşmaya girersek yine sıkıntı olacak

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Kahramanmaraş merkezli depremlerde 300 ve 150 kilometrelik iki fayın kırıldığını bildirdi.

Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan ve 11 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından bölgedeki incelemelerini beraberindeki Fırat ve Sivas Cumhuriyet Üniversitelerinden ekiplerle sürdüren Prof. Dr. Sözbilir, hem hangi faydaların kırıldığını araştırdıklarını hem de ilçelerde ve köylerde hasarın boyutunu görmeye çalıştıklarını söyledi.

Şu ana kadar yaklaşık 400 kilometre civarındaki bir hat boyunca çalışmayı tamamladıklarını anlatan Sözbilir, "Şu anda ilk depremin yüzey kırığı üzerindeyiz. Biliyorsunuz bu depremde üç farklı fay parçası birlikte çalışarak bu depremi üretti ve yaklaşık 300 kilometreye yakın bir fay kırıldı, bu ilk büyük depremde. İkinci depremde ise Çardak, Doğanşehir tarafındaki gözlemlerimizle karşılaştık. Orada da 150 kilometre civarında bir hat kırılmış oldu. Orada da iki fay, birlikte çalışan deprem üretti. Yani benim gördüğüm kadarıyla gerek yıkım, gerek kırılan fay parçaları, depremin büyüklüğü ve şiddeti anlamında dünyadaki karada olmuş depremlerin en büyüklerinden bir tanesi bu. Bu yüzden depremin şiddeti 11'e kadar çıkıyor" açıklamasında bulundu.

"ŞEHRİN DÖRTTE ÜÇÜ SIVILAŞMA YARATAN ZEMİN ÜZERİNE KURULMUŞ"

İkinci depremin ilkinden yaklaşık 9 saat sonra meydana geldiğini hatırlatan Sözbilir şunları kaydetti:

"Doğrudan bu faylarla dokanak yapan, değen faylar üzerinde gerçekleşmedi. Arada bir sürgü fayda eden bir fay var. O fay sanki o gerilimi transfer etmiş gibi. Yani transfer ederek aradaki o stresi oraya aktarıyor. Tetiklemeyle gelişen bir deprem gibi düşünebiliriz ikincisini. Dünyada çok az gözlenen bir olay ama sonuçta bu tür deformasyonlar deprem sırasında oluşabiliyor. Ortadaki kabuğun jeolojik yapısı çok önemli burada. Buranın özel bir yeri var zaten. Hem Doğu Anadolu hem Ölü Deniz Fayı'nı kestiği bir bölge. Dolayısıyla belli ölçekteki büyük ölçekteki fayların kesişim noktasında olan bir yerdeyiz. Özellikle mesela Antakya öyle bir yerde. O yüzden işte yıkımın derecesi biraz daha yüksek. Zeminle ilgili çok ciddi problemler var. Sıvılaşma tehlikesi olan bölgeler çok fazla. Bu depremde mesela Antakya'nın önemli bir bölümü. Asi Nehri boyunca kuruludur. Toprağın, malzemenin kumlu olduğu yerlerdir. Nehrin getirdiği malzeme olduğu için ve bu malzemeler henüz taşlaşmadığı için suyla birlikte yüzeye çıkıyor deprem sırasında. Mukavemetini kaybediyor. Zemin taşıma gücünü kaybediyor. Binalar ne yapıyor? Zemin içine göçüyor o sırada. Yan yatıyor devriliyor. Belli bir şey içine geçiyor. Bir de binanın kendisi sağlam değilse o zaman kendisi de parçalanıyor. Kolonlar devre dışı kalıyor. İşte sandviç gibi oluyor bina. Değişik yerlere yıkılıyor. Buna benzer durum Gölbaşı'nda var. Adıyaman Gölbaşı'nda da ciddi bir sıvılaşma var. Şehrin neredeyse dörtte üçü sıvılaşma yaratan bir zemin üzerine kurulmuş. Öyle bir sıkıntı var."

Tüm çalışmaların ardından Ankara'da toplantı yapacaklarını aktaran Sözbilir sonuçları değerlendireceklerini bildirdi.

"BENİM EVİM DE YIKILDI"

Türkiye'nin büyük bir depremle karşı karşıya kaldığını, kendisinin de Antakyalı olduğunu belirten Sözbilir şöyle konuştu:

"Benim evim de yıkıldı. İşte yakınlarım enkaz altında kaldı ama artık şimdi sakin olmak gerekiyor. Depremin ilk gününden itibaren burada olduğumuz için ilk günde korku vardı gözlerde, endişe vardı. İnsana ait her türlü duyguyu gözlerde görüyorduk. Şimdi yavaş yavaş yerine oturuyor sistem. Yani olan oldu artık, bundan sonra ne yapmalıyız? Bundan sonrasını ne yapılmasının altında yer seçimi yatıyor. Doğru yer seçeceğiz. Bakın şimdi fayın üstündeyiz. Evler yıkılmış değil mi? Evet. Çok basit. Fayın üzerine ev yapmayacağız. Çok basit yani. Hangi fayın üzerine? Yakın gelecekte kırılacak fayın üzerine. Yani ölü fayın üzerine oturabilir. Sorun değil ama diri fayın üzerine ve yakın gelecek depremi üretecek yerlere oturmayacağız. Buna fay yasası deniyor Türkiye'de. Bütün dünyada bu böyle. Fay yasasının Meclis'ten geçmesi gerekiyor. Önce bunu yapacağız ve ona göre bu şehirlerimizi düzelteceğiz. Şu anda fay yasası geçmeden yapılaşmaya girersek yine sıkıntı olacak. Yani o bir günde çıkar, toplanır, çıkar o yasa. Yazılı zaten o yasa. Devlet bize bir görev vermişti. Türkiye'deki dört beş hocayla yazdık. Yapılacak her şey içinde yazıyor. Sadece Meclis'ten geçmesi kaldı."

Zeminle ilgili de araştırmaların yapılması gerektiğini işaret eden Sözbilir, "Sıvılaşma tehlikesi olan zeminleri çok iyi belirlemek gerekiyor. Bu da jeolojik, jeoteknik ve zemin çalışmalarıyla yapılan bir şey. Yani jeolog, jeofizikçi birlikte o bölgede gerekli her türlü çalışmayı yapacak. Zeminin sıvılaşma tehlikesi varsa hiçbir şekilde orada oturmayacak önce. Zemini iyileştirebiliyorsa oraya bina yapılacak. İyileştiremiyorsa orası tarla olacak. Kimse oturmayacak oraya" dedi.

(AA)