Müzisyen Buğra Kertmen, ‘Olmasın Böyle’ isimli ilk albümünü çıkardı. Psikoloji merakından doktorluğu seçtiğini söyleyen Kertmen, müzik sevgisinin de bu seçimde etkili olduğunu belirtiyor. Kertmen “Psikiyatri de benim için müzik demekti, birbirlerine çok yakınlar” diyor.

Psikiyatri benim için müzik demek

Gizem ERTÜRK

Klasik Batı müziğinden, caz ezgilerine, Türk sanat müziği tınılarından rock sound’una her biri birbirinden farklı tarzlardaki bestelerini bir araya getirdiği ilk albümü ‘Olmasın Böyle’ ile dinleyiciyle buluşan Buğra Kertmen; dinleyicisine çok katmanlı, demlenmiş ve doyurucu bir dinleti sunuyor. Kertmen ile albümünü ve müzik serüvenini konuştuk.

► Müziğe dair ilk anınızı hatırlıyor musunuz?
İlk anı deyince çok geçmişe gittim şimdi, aklıma gelen ilk anı 4-5 yaşlarında kanepenin üstünde zıplayarak Barış Manço’nun ‘Karasevda’ şarkısını söylediğim an diyebilirim. Müziği ne kadar çok seveceğimi anladığım bir andı, elektro gitar sesini de…


► Müzisyen bir babanın oğlusunuz… Bu anlamda bu durum sizi nasıl etkiledi?
Tabii ki müzik adına şanslı olduğum bir durum, ister istemez ilk kulak eğitimimi evde tamamlamış oldum. Alaylı müzisyen sayılırım bir bakıma. Babam aynı zamanda mühendistir. Müziğe olan ilgimi bilir ve beni hep desteklemiştir.

► Doktor olma fikri nasıl doğdu? Ailenizin yönlendirmesi mi yoksa kendi tercihiniz miydi?
Ailem meslek seçimi konusunda zorlaması olduğunu söyleyemem. Benim kararımdı.

► Ülkemizde genelde aileler önce bir mesleğin olsun der ve sanatı hobi gibi görür… Böyle bir zorunluluk muydu tıp fakültesi yoksa severek mi okudunuz?
Konservatuara gitmek istiyordum gençliğimde, kararım bu yöndeydi ama beni konservatuardan vazgeçiren asıl hikâye konuştuğum bazı müzisyenlerdi, işin gerçekten içinde olan sanat insanları… Müziği gerçekten seviyorsan, istediğin müziği yapmak istiyorsan müzisyen olma dediler, gayet samimi bir şekilde. Ve müziği sevdiğim için müzisyen olamadım… Keşke sanat daha çok değer görseydi, müzisyenlerimiz küsmeseydi de ben de bu hikâyeyi dinlemek zorunda kalmasaydım. İnsan psikolojisine meraklı biri olarak müzik dışında en çok istediğim meslek doktorluktu ve bunun en büyük sebebi psikiyatri dalı olmuştur. Psikiyatrist olmak için doktor oldum yani. Psikiyatri benim için aynı zamanda müzik demekti, birbirlerine çok yakınlar. Ayrıca konservatuar bizim dersliklerimize yakındı, ders aralarında ve bazı boş zamanlarda piyano odasına kapatırdım kendimi, müzik öğrencilerinin arasına karışıp müzik yapardık.

► Albümde birbirinden farklı tür ve tarzların etkisi var. Bu çeşitliliği neye borçlusunuz?
Evet, oldukça karma bir albüm oldu. Dinlenilen farklı tarzların etkisi, o anki ruh halini daha fazla yansıtma çabası, revize ettiğim babama ait bazı şarkılar ve şarkıları besteleme tarzı diyebiliriz. Beste yaparken 2 ana enstrüman kullanıyorum; bazı şarkıları piyanoda, bazı şarkıları gitarda besteliyorum. Piyano ve gitarda yapılan bestelerin ruhları farklı bana göre, enstrümanlar arasında benzerlikler kadar zıtlıklar da var. Genel olarak söylüyorum; her müzik tarzı güzeldir, yeter ki emek verilsin.

psikiyatri-benim-icin-muzik-demek-762093-1.


ŞARKI SÖYLEMEYİ HEP YENİDEN ÖĞRENİYORUM

► Değişik bir vokal tarzınız var. Şarkı söyleme tekniğini nasıl geliştirdiniz?
Vokalle ilgili özel bir eğitim almadım aslında, direkt hissettiğim gibi söylemeye çalışıyorum. Konuşmayı ilk kez öğrenir gibi, her seferinde şarkı söylemeyi öğreniyorum en baştan, tekrardan ve tekrardan.

► Pandemi dönemini nasıl geçirdiniz? Bir doktor olarak bulunduğunuz bölgede salgının etkileri nasıldı?
Pandemi süreci tabii ki bitmiş değil ama bazı sancılı günleri geride bıraktık ülke olarak, umarım. Bu süreçte sağlık personelleri olarak üstümüze düşen vazifeyi yerine getirmeye çalıştık. Çalıştığım bölgede çok fazla olmasa da vaka artışları görüldü, ilçe bir süre karantinaya da alınmıştı. Neyse ki fazla artış olmadı, salgın genel olarak kontrol altındaydı diyebilirim. Hekim olarak risk altında olmamız doğal.