PTT’de zararın nedenleri

İbrahim DAMATOĞLU
Haber-Sen Genel Sekreteri

PTT yaptığı zararlarla bir kez daha gündemde yerini aldı. Kurum 76 ilde zarar etti. Bunun nedeninin özellikle liyakatsiz üst düzey yandaş atamalar, yolsuzlukların oluşmasına neden olan ihaleler olduğu bir gerçek. Kargomatlardan, bayrak direklerine, koku makinalarından, dijital arşiv işine kadar birçok yenilikçi proje ne yazık ki şimdiye kadar şeffaf ihalelerle yapılmadığı için kamu zararının da doğmasına neden oldu. PTT kamuda zarar açıklayan ilk 3 kamu kurumundan biri. PTT zararları ise 2019’da 1 milyar 218 milyon lira, 2020’de 741 milyon lira, 2021’de 387 milyon lira olarak gerçekleşti. Türkiye’de bu zararların nedenlerine, ne yapılması gerektiğine ve dünyadaki duruma bakacağız.

Dünya çapında 600 binden fazla postane ile posta sektörü, en büyük fiziksel dağıtım ağını işletmektedir. Avrupa Sosyal Diyalog Komitesi (SDC) çerçevesinde, Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ‘2030’da Posta Sektöründe İş Dünyası’ projesinin olası 5 senaryolarını şimdiden planlamak ve öngörebilmek için çalıştaylar yapıldı. Ne yazık ki, sektörün her yönüyle önümüzdeki 10 yılı ilgilendiren böylesine önemli ve ciddi bir organizasyona ülkemizde sektörün söz sahibi olan PTT kurumundan katılan olmadı. Çalışma hayatına, dijitalleşmeye¸ drone taşımacılığına, sendikal yaşama birçok faktörün değerlendirildiği ve projelendirildiği çalıştayların bölümlerini değerlendireceğim.

PERSONEL ARTIRILMALI

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye için de hayati önem taşıyan posta ve lojistik sektörünün sendikalar ve bilim çevreleriyle bir araya gelerek ortaklaşarak çalışmaları bütünleştirebilecek, uluslararası alanda gelişmeleri takip ederek analiz edebilecek ve edindiği birikimi gereksinim duyulan alanlarda uygulamaya koyabilecek yetkin işgücü ile desteklenmesi gereklidir. PTT, bir an önce öncelikle kendine yeten ve kamu hizmetini de aksatmadan verebilen personel sayısına ulaşmalı ve bunun üzerine dijital entegrasyonu ve teknolojik gelişmeleri uygulamalıdır.

Teknolojinin giderek daha hızlı ilerlemesiyle birlikte günümüzde su, rüzgâr, güneş, biogaz, hidro ve jeotermal enerjiler gibi doğayı tehdit etmeyen düşük maliyetli ve çevreci enerji kaynakları kullanılmaya başlandı. Aynı zamanda posta ve lojistik sektöründe de sürdürülebilir yeşil enerjiler ile akıllı posta ofisleri hayata geçirilmeye başlandı. Avrupa’da kentsel ortamlarda dahi güneş enerjisi kullanımı posta işyerleri için giderek artıyor. Bu aynı zamanda elektrikli araçların çatı güneş enerjisi sistemleriyle gün içerisinde üretilen ve depolanan elektrik ile geceleri şarj edilebilirliğini de sağlıyor. Örneğin Hollanda posta kuruluşu PostNL sahip olduğu işyerlerinde 20 bin güneş paneli kurmuş ve aktifleştirmiştir.

Kentsel toplulukların artan çevre bilinci, kurye ve posta hizmetleri ile alışveriş yaptıkları çevrimiçi mağazalar üzerinde müşteri baskısına yol açacaktır. Bu, sağlık gıda mağazaları veya diğer organik ürün satıcıları arasında zaten sıklıkla görülüyor. Bu tür ürünleri sipariş eden vatandaşların, özellikle daha pahalı değilse, sıfır emisyonlu teslimatlar sunan çevrimiçi mağazalardan satın alma olasılıklarının daha yüksek olması doğaldır. Avrupa Birliği bu şekilde dağıtım yapan, kendini yenileyen posta ve kargo firmalarını önümüzdeki 10 yıl içerisinde destekleyecek. Daha yeşil olan posta sektörlerinin teşvik edilmesi gerekliliğinin önemi topluma anlatılacak.

Sektörün ülkemizdeki etkili kuruluşlarından olan, PTT’ye baktığımızda ise hem geç kaldığını hem de kısıtlı sayıda elektrikli araçlara sahip olduğunu görüyoruz. PTT günümüzde, 5 adet üç tekerlekli elektrikli araç ile İstanbul Adalarda ve 5 adet yerli üretim elektrikli araç ile Ankara’da dağıtım filosuna sahip. 2030 yılı hedeflerini göz önüne aldığımızda bu sayının çok az sembolik bir rakam olduğu görüldüğü gibi PTT bunun yanında, birçok Avrupa posta kurumuna göre eksik kaldığı halde hedefini de 2053 olarak göstermekte ve bahsetmektedir. Diğer Avrupalı sektörlere baktığımızda ise ilk hedefin 2030 yılı olduğunu görebiliyoruz. Kurumun iyi bir fizibilite çalışması yapamaması, Sayıştay raporları ile ortaya çıkan, uzun bir süredir kamuoyunun da bildiği üzere yolsuzluk ve zararlar ile liyakatsiz işinin ehli olmayan atamalar sonucu muhtemelen bu tip yenilikçi ve sürdürülebilir yatırımların yapılamamasına neden olmaktadır. Kurum uzunca bir süredir çalışanları ile barışık insan odaklı bir planlama ve çalışma uygulamadığı için teknolojik yenilenme yapsa da iş barışının olmadığı yerde elbette ki bu yenilikler suni olarak şekilsel kalmaktadır.

PTT, 2018 yılından bugüne kadar 26 posta binasının inşaatını tamamlamış olmakla birlikte, hiç birinde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması için bir yatırım yapmamış olup, yapısal projelerinde yeşil enerji ve dijital hizmet ağı ile ilgili köklü bir değişime gidilmemiştir. Mevcut posta iş yerlerinde de yeşil enerjiyle ve inovasyon yenilikleriyle ilgili bir yatırım yapmamış ve yeşil dönüşümü gerçekleştirememiştir. Akıllı posta ofisleri içinde ciddi teknolojik dijital altyapılarda, birçok Avrupalı sektör kuruluşlarına göre eksik kalan PTT, sadece akıllı pos, kargomat, e-imza PTT Kep, kullanılmış pil dönüşüm kutuları, internet bankacılığı vb. gibi yenilikleri ise yeni yeni hayata geçirmiştir. Oysa Avrupalı sektör kurumları bu tip uygulamaları yıllar önce uygulamaya koymuşlardı. Onlar şimdi ise metaverse, yapay zeka, dijital otomasyon ağlarının kurulması, 5G teknolojisi, dijital asistanlık, daha yeşil işyerleri, modern çalışma hayatı, sosyal ve sendikal hakların geleceği gibi 2030 yılı posta sektörünü ve sosyal diyaloğu günümüzden projelendirebilmek için çalışmalar gerçekleştiriyorlar.

Sadece kar peşinde koşmak, aynı zamanda sorumluluklarını tanımlamak ve çevre üzerindeki yüklerini aktif olarak azaltmak. Bu nedenle kapsamlı bir çevre politikasına sahip olmak önemlidir. Üçüncü taraflarca tarafsız değerlendirmeler bu nedenle gereklidir. Aynı zamanda, sertifika alma süreci şirketlerin yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olabilir.

İnsan odaklı düşünülmeyen, demokratik, katılımcı ve çağdaş olmayan hiç bir proje başarılı olamaz. PTT bir an önce siyasal tavrını bir kenara bırakarak, halkın kurumu olmalı, kamu niteliğine bürünmelidir. Liyakatli, kurumu ve çalışma hayatını tanıyan çalışanları yönetime katmalı. Sendikal ayrımcılığa, baskı ve cezacı anlayışı bir kenara bırakarak öncelikle yüzünü çalışanlarına dönmelidir. Nereden nereye geldik, dünya posta sektörü nelerle uğraşırken bunca geçen yıllara rağmen PTT çalışanlarına, 60-80-100 gönderi dağıtacaksın diye baskı ve ceza verme peşine düştü.